Kültür-Sanat

Pink Floyd Eylül'de yeniden doğacak

Rock tarihinin en önemli gruplarından Pink Floyd, eylül ayından başlayarak kapsamlı bir albüm serisi yayınlayacak

23 Temmuz 2011 03:00

T24 - Rock tarihinin en önemli gruplarından Pink Floyd, eylül ayından başlayarak kapsamlı bir albüm serisi yayınlayacak. Grubun 14 albümünün elden geçirilmiş versiyonlarının yanı sıra “The Dark Side of the Moon”, “The Wall” gibi albümlerin 6 disklik özel bir box-seti sunulacak ve koleksiyoncular için plakları çıkarılacak. Ayrıca hiç yayınlanmamış miksler ve internette görülmemiş konser videoları da Pink Floyd hayranlarına ulaşacak.


Cumhuriyet gazetesinden Zülal Kalkandelen'in "Pink Floyd eylülde yeniden" başlığıyla yayımlanan (23 Temmuz 2011) Pink Floyd'un efsane davulcusu Nick Mason'la yaptığı söyleşi şöyle: 



Pink Floyd eylülde yeniden





Glastonbury Festivali için Londra’ya gittiğim tarihlerde Nick Mason’la röportaj olanağı doğdu. “Nasıl” derseniz, rock tarihinin en büyük gruplarından Pink Floyd, plak şirketi EMI ile yapılan anlaşma sonucu, eylül ayından başlayarak çok kapsamlı bir albüm serisi yayınlayacak. Bu nedenle başlatılan kampanyanın tanıtımı için yapılan bir röportajdı bu.


Bu seride, grubun 14 albümünün yeniden elden geçirilmiş versiyonlarının yanı sıra “The Dark Side of the Moon”, “Wish You Were Here” ve “The Wall” albümleri 6 disklik özel bir box-set ve koleksiyonerler için plak olarak yayınlanacak. Ayrıca bugüne kadar hiç yayınlanmamış miksler ve internette hiçbir yerde görülmemiş konser videoları da yer alacak.


CD, DVD, Blu-ray disk ve çeşitli dijital formatlar halinde dinleyiciye ulaştırılacak bu albüm serisi için başlatılan kampanyanın adı “Why Pink Floyd?..” Olan biteni anlatmak için Nick Mason ve bütün malzemenin dijital ortama aktarılması işini üstlenen Andy Jackson, dünya basınıyla Abbey Road Stüdyosu’nda buluştu.


Hayranların bugün bile gelip hâlâ kapısında fotoğraf çektirdiği, tarihi öneme sahip bir stüdyo Abbey Road. İçeri girdiğimizde üzerimizde ne varsa aldılar. The Beatles’ın ve Pink Floyd’un unutulmaz albümleri kaydettiği stüdyoya sadece bir kalem ve bir parça kâğıtla adım attık!


 
Abbey Road Stüdyosu’nda


Röportajdan önce bir saat boyunca yeni çıkacak albümlerden parçaları dinledik. Bunlardan biri, “Wish You Were Here”in 1975’te kemancı Stephane Grappelli ile birlikte yapılan kaydıydı. Pink Floyd, o albümü kaydederken yandaki stüdyoda çalışan Yehudi Menuhinile Stephane Grappelli’den kendilerine eşlik etmelerini isteyince Menuhin isteksiz davranmış, ama Grappelli kabul etmiş. Bu kaydın kaybolduğu sanılırken son yapılan araştırmada bulunmuş.


İkinci olarak, “Speak To Me/Breathe in the Air”in 1975 Kuzey Amerika turnesi sırasında yapılan kaydının yeniden düzenlenmiş halini dinledik. “The Dark Side of the Moon”un Alan Parsons tarafından yapılmış orijinal miksi de yayınlanacaklar arasında. Bize o gün stüdyoda “The Great Gig in the Sky”ın Clare Torry’nin vokali olmadan yapılan, son halinden farklı bir enstrümantal versiyon dinletildi.


“Money”nin 1974 Wembley konserinde çalınan space-jam versiyonu inanılmaz. BBC’nin o tarihte canlı yayınladığı ve şimdi yeniden elden geçirilen bu kayıt, çok daha sert gitarlarıyla dikkat çekiyor.


“The Wall” albümü gerçekte tam üç kere kaydedilmiş ve herkesin bildiği üçüncüsü yayınlanmış. Biz stüdyoda “Another Brick in the Wall (Part I)”ın ikinci kaydını dinledik. O kayıtta şarkının sözlerinde bile değişiklik var.



‘Neden Pink Floyd olmasın?’

- “Neden Pink Floyd?..” sorusuna sizin yanıtınız ne?


NICK MASON - Bence bunun yanıtı “Neden Pink Floyd olmasın” şeklinde de düşünülebilir. Pink Floyd’un farklı dinleyici tipleri var. Öncelikle grubun tam olarak ne olduğunu bilmeyenler olabilir. 21. yüzyıldayız ve doğal olarak bazı insanlara ulaşamamış durumdayız.


Bir diğer grup da Pink Floyd’u yakından tanıyan ve daha derine inmek isteyenler. Daha önce yayınlamadığımız her şeyin ilginç olabileceğini düşündük. Aslında ilk başta, “Bir insan böyle derinliğine bir projeyle neden ilgilensin” diyordum. Ama sonra fark ettim ki benim arşivim de örneğin Charlie Parker’ın Verve serisiyle dolu ve o seriden çıkan bütün kayıtlara sahibim.


Ben böyle geniş bir seri ile ilgilenebiliyorsam, birileri de Pink Floyd kayıtlarıyla ilgilenebilirdi! Ayrıca bu, muhtemelen, her şeyin tamamen sadece internetten indirilebildiği bir dönemden önce, kayıtlara fiziksel olarak sahip olmak isteyenler için son fırsat. Çünkü bunlar birkaç yıl içinde tamamen ortadan yok olabilir.



‘Teknoloji farkı’


- Bu sürece nasıl dahil oldunuz?

NM - İşin en zor kısmı Andy Jackson ve James Guthrie tarafından yapıldı. Onlar işi tamamladılar. Bazıları teknik olarak yayınlanmaya uygun hale getirildi. Bazılarıysa 10 yıl önce yayınlamanın olanaklı olmadığı materyallerdi. Bunların dinlenebilecek düzeyde aktarılabilmesi için gereken teknoloji o dönemde yoktu.


ANDY JACKSON - Wembley’de 1974’te “The Dark Side of the Moon”un tümüyle çalındığı konser vardı elimizde. Kayıtlarda bazı teknik sorunlar olduğu için kullanılamamıştı. Ancak bugün sahip olduğumuz teknoloji bunları elden geçirip kullanılabilir hale getirmemize olanak veriyor. 5-10 yıl önce yapılabilecek şeyler değildi bunlar.



- Bu çalışmaları yaparken sizi en çok şaşırtan şey ne oldu?


NM - Stephane Grappelli ile “Wish You Were Here” için yaptığımız kaydı bulmak oldu. Kaybolduğu sanılıyordu, hep üzerine başka bir kayıt yapıldığı düşünüldü; ki bu neredeyse suç sayılabilecek bir davranış!


AJ - O dönemlerde 16 ya da 24 parçalık kayıtlar yapılırdı. Kayıt için kullanabileceğiniz kaset hemen biterdi. Kayıt istediğiniz kadar iyi değilse silmek durumundaydınız. Şans eseri, bu kaydın bir miksini bulduk.



‘Biz Pink Floyd’uz!’

- Pink Floyd bu projede grup olarak mı çalıştı?


NM - Biz Pink Floyd’uz; birlikte çalışmayız! Birbirimize oldukça uzak mesafelerden çalıştık.


AJ - Ortada olmayan yeni bir şey yaratmadık. “The Dark Side of the Moon”un nasıl olduğunu herkes biliyor, elimizde albüm var. Süreç şöyle işledi: James ve ben yapılabilecek olanı yaptık ve gruba sunduk. Onlar da görüşlerini söylediler.


NM -
Herkes yapılan işi dinledi ve başkalarının etkisi altında kalmadan kendi yorumunu yaptı. James ve Andy’ye tavsiyelerde bulunduk. Bu tavsiyelerin iyi ya da kötü olup olmadığını onlar değerlendirdi. Ama kayıtların bize gönderilen son versiyonlarında kimseyi hayal kırıklığına uğratacak bir şey yoktu zaten.



- “The Dark Side of the Moon”u bugün dinlediğinizde ne hissediyorsunuz?


NM - Aslında eski materyalleri dinlemiyorum. Bir şey hatırlamam gerektiğinde dinlersem, oldukça eleştirel yaklaşıyorum. Bazen de ender olarak “Bu güzel, bunu seviyorum” dediğim oluyor. Eski kayıtları dinlediğimde yaşadığım hisse örnek vermek gerekirse, “Time”ın girişini söyleyebilirim. Oradaki fikri seviyorum, ama bugün çalsaydım çok başka çalardım. Nasıl yapardım bilmiyorum, ama oradaki vuruşlar başka türlü olurdu.



- O zaman yeni bir konser yapıp bize nasıl olduğunu gösterebilirsiniz.


NM - Ne yazık ki, bu tür şeyleri tekrar tekrar üretmeye karşı sadece benim ilgim var.



- O dönemde siz grubun bütün ses efektlerinden sorumluydunuz. O sırada teknolojinin yapmak istedikleriniz için yeterli olmadığını düşündüğünüz oldu mu?


NM -
Hayır, biz her zaman en son, en yeni teknolojiyi kullandığımızı düşündük. Bugünden “The Dark Side of the Moon”a bakıp stüdyoda etraftaki kasetleri, mikrofon ayaklarını ve herkesin aletleri elle kontrol ederek yaptıklarını düşününce komik geliyor. O zamanlar sistem buydu. Her şeyin dijitalleşeceğini ve ProTools’da yapılabileceğini kimse düşünemezdi.