Başbakan Ahmet Davutoğlu, bedelli askerliğin sık uygulanacak bir şey olmadığını söyleyerek, “Vatandaşlarımız bedelli hakkını iyi kullansın” dedi. Yüzde on barajı ile ilgili Anayasa Mahkemesi üzerinden bir tartışmaya girmem diyen Davutoğlu, “Kendine güvenen bir parti olarak barajdan korkmadık. Barajın arkasına da saklanmadık. Samimilerse konuşulur yeni bir formül neyse uygulanır. Biz her fikre açığız” diye konuştu. Paralel yapının cemaat özelliğini kaybettiğini söyleyerek, “Paralel yapı cemaat mi diye sorarsanız, cemaat değil. Cemaat yapısını kaybettiler. Biz ne görünmez muhalefete ne de görünmez hükümete izin vermeyiz” dedi.
Davutoğlu, TGRT Haber televizyonunda yayınlanan “Neler Oluyor Özel” programına katılarak şunları söyledi:
Konutta ilk yemeği Alevilere verdim
“Yasal boyutuyla çözüp psikolojik boyutu ihmal ederseniz, o konuyu çözmüş olmazsınız. Konuttaki ilk yemeği Alevi dernekleri temsilcilerine verdim. Güzel, feyz dolu bir akşamdı. Sofra duasıyla başlayan sofra duasıyla biten güzel, samimi bir yemekti. Uzun uzun dinledim kendilerini. Bazı katılımcılar orada tanıştı. Keşke vatandaşlarımız izleseydi o yemeği. Zikredilen sorunlar aşılamayacak sorunlar değil. Sorunlar beraber çözülürse kalıcı olur. Başbakan olmasam da bir aydın olarak bu buluşmayı sağlamayı isterdim.
İki taraf olarak bir araya gelmedik
Her şey iletişimle, konuşma ile başlar. Veli, Hüseyin dede irfanla, atıflarla konuştular. Öyle bir kompozisyondu ki bu mesele samimi, içsel bir şekilde ele alındı. Konuşulanlar bir Sünni’ye yabancı gelmedi. İslamiyet’i dışlayan Aleviliğin Alevilik olmadığı konusunda hemfikirdik. Biz iki taraf olarak bir araya gelmedik. Bunu zillet olarak kabul ederim.
Oy talebimiz yok
Karşılıklı bir misyonerlik yapılacak halimiz yok. Hiçbir vatandaşı devlet ötekileştiremez. Ben siyaset üstü olarak dahilim buna. Ben, bana oy verenlerin kadar vermeyenlerin de başbakanıyım. Bir oy talebimiz yok. Kimlik siyaseti yapılırsa siyaset bölen olur. Alevilikte de, Sünnilikte de blok bir fikir birliği yok.
İstikrarı bozacak şeye izin vermeyiz
Anayasa Mahkemesi üzerinden bir tartışmaya girmem. AYM başkanına atfen beyanlar oldu. Daha sonra bu açıklamanın doğru olmadığı ortaya çıktı. O atıflar yalanlanmıştır. Biz kendine güvenen bir parti olarak barajdan korkmadık. Barajın arkasına da saklanmadık. Yeni kurulan bir parti olarak seçime girdik iktidar olduk. Bizim bir kaygımız yok. Temsil ve istikrar önemlidir. Temsil ile istikrarı sağlayamıyorsanız sorun var demektir. Samimilerse konuşulur yeni bir formül neyse uygulanır. Biz her fikre açığız. Bir algı yürütülmeye çalışıldı. Türkiye’de istikrarla ilgili bir soru işareti oluşturulmak istendi. Zamanlama itibariyle önemli. Şimdi böyle bir tartışma yaratmak doğru değil. Biz istikrarı bozacak bir şeye izin vermeyiz.
Paralel yapı cemaat değil
Cemaat gönül beraberliğidir. Bunlar yasakla ortadan kalkacak şeyler değil. Yasa ile oluşmaz ki yasayla yok olsun. Yasayla kalksaydı 12 Eylül’de kaldırılabilirdi. Paralel yapı cemaat mi diye sorarsanız, cemaat değil. Bunlara cemaat adı vermek, cemaat adına ihanettir. Ak Parti iktidarında hangi cemaat bunaltıldı. 28 Şubat’ta herkes maske taktı. O maskeleri kaldıran AK Parti iktidarıdır.
Cemaat yapısını kaybettiler
Bu yapı o vasıfla gönüllü işler yaparken niye sorun yaşamadı. Ama şimdi başka bir amaca yöneldi. Ankara’da bürokrasiyi kontrol altına alarak iktidara politika dikte etmek istediler. Niyeti istihbari çalışmalarla devleti zor duruma düşürmek. Bu faaliyetleri alt alta dizerseniz bunlara cemaat denebilir mi. Onlara şimdi cemaat demiyoruz. Paralel yapı diyoruz. Niye demiyoruz? Cemaat yapısını kaybetti. Siz kendi yakınlarınızı devletin belli kademelerine getirmek için sınavlara müdahale edeceksiniz sonrada ‘ben hayır işi gönül işi yapıyorum’ diyeceksiniz. ‘Türkçe’yi yayan, bayrağı temsil eden faaliyete destek veriyoruz’ dediler. Ama öyle bir kriminal yapı oluştu ki, Cumhurbaşkanımızın odasına böcek yerleştireceksiniz, benim ofisimden gizli toplantıları deşifre edeceksiniz sonra da ‘Biz yapmadık’ diyeceksiniz. Fakat neden sahip çıktınız? O tapeleri yayarak ne yapmaya çalıştınız. İyi niyetlilere soruyorum, bu şimdi cemaat faaliyeti midir? Bu yapı, böyle yakalanınca bu sefer diğer cemaatleri de kendi kategorileri içinde göstermek için aslında hakarette bulunuyorlar. Hayır onlar sizin gibi değil, başka hiçbir cemaat böyle bir eylem içine girmedi. Emniyet içinde örgütlenerek, yargı içinde örgütlenerek ‘Bir tek benim elemanlarım buraya girer’ demedi. İnsanların namahremlerine girmedi, kime yapılırsa yapılsın bu bizim için suçtur. Bu yapılar, cemaatler neden bunu üstüne alınsın ki?
MGK’da cemaat konuşulmadı, ‘paralel’ konuşuldu
MGK’da hiçbir cemaat konuşulmamıştır. Paralel yapı konuşulmuştur. Kimse bunu başka bir yere çekmesin. Türkiye’de hiçbir sivil toplum, cemaat baskı altına alınmayacaktır. Ama devlet üzerine ipotek koymaya kalkarlarsa başka. Birisi görünmez bir muhalefet yapmak istiyor. Ve muhalefeti kullanıyor. Biz ne görünmez muhalefete ne de görünmez hükümete izin vermeyiz. ‘Siyaset dışındayız’ diyor. ‘Uzağız’ diyor. Uzak dur o zaman. Ya da gel siyaset yap. Görünmez olarak güç kullanmaya kalkıyorlar.
İletişim özgürlüğü teminat altında
Dinleme konusu aslında hükümetlerin taahhüt etmesi gereken bir husus, bizimde taahhütümüzdür. Toplumumuzun özgürleşmesi lazım, birçok ülkelerde de Wikileaks gibi şeyler çıktı. Bu riskler her zaman olabilir. Sıradan vatandaşlarımızın özgürlüğü teminat altındadır. Ancak kriminolojik konularda takip yapılır. Vatandaşlarımızın siyasi düşünceleri sebebiyle, etnik mezhep, kimlik sebebiyle dinlenmesi, takip edilmesi söz konusu olamaz. Böyle bir şeye izin vermeyiz, geçmişte yaşanmış olan acı tecrübelerden sonra bu alanı kesin şekilde özgür tutmak amacındayız. Devlet desteği olmadan da izleme yapılabiliyor. Tabi bizim görevimiz bunları engellemek.
Çözüm de yeni ortam oluşmaya başladı
6-7 Ekim olayları gösterdi ki kamu düzeni olmadan hiçbir şey olmaz. Devlet otoritesi demiyorum. Herkesin sahip çıktığı kamu düzeni diyoruz. O olaylar faili meçhul bırakılmak istendi. Yeni ortam oluşmaya başladı. Burada nihai sonuca ulaşmak istiyoruz. En marjinal talep bile konuşulur. Ancak bu silah kullanmaya zemin teşkil etmez.
Yaşanan acı hatıralar tek taraflı değil
Bütün yaşanan acı hatıralar üzerinden, ki tek taraflı acı hatırlar değildir bunlar. Geçmişte Kürtçe konuştuğu için cezalandırılanlar, Alevi geçmişine sahip olduğu için yanlış uygulamalara şahit olunmuştur. Yeni Türkiye dendiği zaman herkes silahı bıraksın, gelsin istişare yapsın. Taleplerini dile getirsin. Halk, benim ne isteğim var ve karşılık bulmuyor da silaha başvuruluyor diye sormalı. Bu soruyu Diyarbakırlı, Hakkarili sormalı. Sorarsa çözüm olur. Havaalanını niye istemiyorsun. Yatırımlar geliyor. Niye şantiyeleri yakıyorsun. Halk bunu sormalı. Talimatım açık, suç işlemede İzmir’de, Edirne’de nasıl bir işlem yapılıyorsa, Diyarbakır’da, Hakkari’de o yapılmalı.
Seçime kadar çözelim istiyoruz
Bu süreç kolay bir süreç değil. Bir sürü insan yanmış, acılar çekilmiş. Bu tortu üzerine bir şey inşa edilmeye çalışılıyor. Bu süreçte her şey birlikte yapılmalı. Gönül ister ki, hedefte bu. Seçime kadar bu meseleyi çözelim istiyoruz. Karşı tarafa doğru kulaçları hızlı atalım. Ama birileri kulaç atanları suyun altına çekmeye çalışıyor. Tüm aktörlerin burada doğru, kararlı adım atması önemli. Nihai hedef silahlı tüm faaliyetlerin devre dışı kalmasıdır.
Her hafta bir reform paketi
Her hafta bir reform paketi yayınlayacağız. Türkiye’de felaket tellalı bol. Ekim sonunda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 65’e çıktı. Önümüzdeki hafta ekonomiyle ilgili müjdeler vereceğiz, 8 paket daha ilan edeceğiz. Özellikle sosyal destek boyutunda. Türkiye’de yoksulluk sınırında olan kişi sayısı yüzde otuzdu. Şimdi yeni değerler geldi 2.06’ya düştü. 1 doların altında kimse kalmadı. Gelişmiş ülkelerde bile bu oran yakalanamıyor. Dünyada Türkiye’nin başarısı mucize olarak kabul ediliyor. Halkın refahı arttı. Bunu araç alımından ve başka göstergelerden anlıyorsunuz.
Vatandaşlarımız bedelli hakkını iyi kullansın
Son YAŞ toplantısında şuna dikkati çektim. Ordumuzun insan odaklı yapıdan teknolojik yapıya geçmesi gerekiyor. Şu anda caydırıcılık teknolojide, elektronik harpte. Yoksa Kuzey Kore dünyanın en büyük ordusu olurdu. Mesleki askerliği geliştirmemiz lazım. Bedelli askerliğe de buradan geldik. Bu iş sürekli yapılamaz. Vatandaşlarımız bu hakkı iyi kullansın.”