Sosyal medyada 1 milyon takipçisi olan ‘Gıda Dedektifi’ hesabının sahibi Musa Özsoy , sağlıksız ve hazır gıdaların izini sürüyor. Bir tür cilt hastalığına yakalandıktan sonra yiyecek ve içeceklerin içeriklerini incelemeye başlayan ardından da 'gıda dedektifliğine' başlayan Özsoy, ambalajların ön yüzünün değil arka yüzünün okunması gerektiğini vurguluyor. Musa Özsoy, "Ön yüzü gerçeği yansıtmıyor. Örneğin kocaman çilek fotoğrafının bulunduğu süt ambalajın arkasını çevirdiğimizde binde bir, on binde bir çilek oranı görüyoruz. Kaşar peynirinin üzerinde eski tarihin silinip, yeni tarih yazıldığını okuyoruz" dedi.
İstanbul'da yaşayan ve asıl işi şehir plancılığı olan Musa Özsoy, sosyal medyada 1 milyon takipçisi olan 'Gıda Dedektifi' sayfasının kurucusu. 2,5 yıl önce açtığı sayfası aracılığıyla sağlıksız ve hazır gıdaların izini süren bir kız çocuğu babası Özsoy, takipçilerinden şikâyetlerini fotoğraflı ya da görüntülü iletmelerini istiyor. Böylelikle ürünün çekilen fotoğraf ya da görüntüsünden tarih, konum ve saati alan Özsoy, adresin kendine yakın olması halinde şikâyet konusu ürünün bulunduğu yere bizzat gidiyor. Kendisi ürünü inceleyip, fotoğrafladıktan sonra sayfasında paylaşıyor. Başka illerden gelen şikâyetleri ise ilgili kurumlara bildiriyor.
"Amacımız insanlara ne yediklerini sorgulatmak"
Özsoy, "İnsanlara ne yediğimizi biliyor muyuz?" sorusunu sordurmayı amaçladıklarını bildirerek, "İnanıyorum ki bunu başardık" dedi. Özsoy, “Yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle başladı bu süreç. Biz çocuklarımızın beslenmesine her türlü dikkat ediyoruz. Bu farkındalıkla başlayan bir süreç. Cildimde bir hastalık oluştu. Uzun süre ilaç tedavisi gördüm ancak geçmedi. Daha sonra ürik asit teşhisi konuldu. Bunu yükseltenin mısır şurubu olduğunu fark ettim. Nelerde var diye baktığım süreç beni gıda dedektifi yaptı" diye konuştu.
"Gizli bir şeyi açığa çıkarmıyoruz, etiketleri inceliyoruz"
"Biz gizli bir şeyi açığa çıkarmıyoruz" diyen Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yetişkin ürünlerle başladık incelemeye. Daha sonra çocuk ürünlerine girdik. Bebek ürünlerinde bile ilave şeker olduğunu, glikoz şurupları olduğunu fark ettik. Hiç beklemiyordum. Soğuk zincir denen şeyi oturttuk. Takipçilerimiz de çok iyi biliyor ki süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri soğuk zincirde tutulmalı. Buzdolabından hiç çıkmamalı. Bizler ambalajların ön yüzünü görüyoruz. Ön yüzü gerçeği yansıtmıyor. Örneğin kocaman çilek fotoğrafının bulunduğu süt ambalajının arkasını çevirdiğimizde binde bir, on binde bir çilek oranı görebiliyoruz. Kaşar peynirinin üzerinde eski tarihin silinerek yeni tarih yazıldığını gördük. Bunları yayınladık. Zamanla bize olan güven arttı. Takipçiler gördükleri gıda şikâyetlerini iletiyor. Gelen bilgileri teyit ediyoruz. Ardından da devletin ilgili birimlerine katkı sağlamak için yayınlıyoruz.”
Özsoy, “Bu yaptığımız işten rahatsız olanlar da var. Hukuki baskı olabiliyor. 20 avukatla ihtarname çeken bile oldu. Baskı yapıldı. Çok şükür geri adım atmadık. Hakkımızda yapılan çok sayıda şikâyete takipsizlik kararı verildi” dedi.
Etiket okurken nelere dikkat edilmeli?
Tüketicilerin nelere dikkat etmesi gerektiğini de anlatan Özsoy, şunları kaydetti:
“İlk dikkat edilmesi gereken, içeriklerin çoktan aza doğru sıralanmış olması lazım. İlk sırada su varsa su vardır, şeker varsa şeker vardır. İkinci ve üçüncü sıradan sonra artık katkı maddeleri devreye giriyor. Örneğin bir bisküvi ya da gofrette 30'dan 40'dan fazla bileşen görebilirsiniz. Bizim için ilk 3-4 madde çok önemlidir. Ana etken maddesinde bileşen yüzdeleri de yazıyor mesela. Onun dışında tablolar var etiketlerde. Şeker ve yağ kalori oranları yazıyor. Bunlar bizim için çok önemli. Bu bilgileri okuyarak vatandaşlar kendilerini bilgilendirebilirler.”