T24 Haber Merkezi
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın belediyelere kreşlerle ilgili gönderdiği uyarı yazısına ilişkin, “AK Parti’nin Ankara adayı Turgut Altınok. 100 kreş sözü vermiş. İzmir adayı Hamza Dağ, İzmir’de 100 kreş açağını annelere söz olarak vermiş ve son olarak bize yazıyı yollayan Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İstanbul adayıyken İstanbul’un her mahallesine bir kreş sözü vermiş. Şimdi soruyorum Murat Kurum’a, Hamza Dağ ve Turgut Altınok’a; siz kazansaydınız kreş açacaktınız, biz kazandık, o kreşleri zaten açmıştık, fazlasını yaptık. Şimdi sizinkiler ‘Kapatalım, oylar CHP’den gitsin’ diyor. Bu akıl mı, bu vicdan mı, bu namus mu, bu siyaset mi? Olmaz olsun sizin siyasetiniz. Biz bu hukuksuz karara direniriz. Biz bununla mücadele ederiz. Ama milletimiz bunların ne durumda olduklarını, nasıl bir çaresizlik içinde olduklarını en yakından görüyorlar” dedi.
“İkinci 20 bin liranın peşine düşeceksin, çocuğu bırakacağın yer de 20 bin lira”
Son olarak önemli bir gündemimiz daha var Türkiye’de. Biliyorsunuz, en iyi de öğretmenler biliyor. Bir çocuk eğitime ne kadar erken başlarsa bu o kadar iyi. Eğitim yaşı tartışmaları var. Okul öncesi eğitim çok önemli. Okul öncesi eğitimden önce de çocukların bakım evlerine, halk arasındaki deyimle bir kreşe gitmesi, başka çocuklarla tanışması, sıraya girmeyi, birlikte yemek yemeyi, kişisel hijyeniyle ilgilenmeyi, sosyalleşmeyi, eve gelip okulu anlatmayı, okula gidip evle ilgili bir şeyler konuşması... Bunların hepsi fevkalade önemli ve bir çocuğun hem zeka gelişimi açısından hem de hayata yetkin, iyi bir karakterle hazırlanması açısından çok çok önemli.
Maalesef Türkiye’de kreş meselesi sadece çocuk açısından değil, kadının işgücüne katılımı açısından da kritik bir noktada duruyor. Bugün ev kiraları büyükşehirlerde 20 bin lira. Bir eş, bulabildiyse bir asgari ücretle alıyor 17 bin lira. Hadi asgari ücretin üzerinde iş bulsun, alıyor 25 bin lira. Eğer çocuk oldu da diğer eş geçinmiyorsa, sadece ya kirayı ödüyorlar aç kalıyorlar ya da karınlarını doyuruyorlar sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Kiracıyla ev sahibi gırtlak gırtlağa. Ne lazım? Diğer eşin sosyal hayata katılması lazım, iş yaşamına dönmesi lazım. Bunun için bebeğin bakılması lazım. Çocuğu bırakabilecek kimsesi yoksa, çalışamaz. Kreşe versin, kreş de 20 bin lira. Ev kirası 20 bin lira, bir kişi çalışıyor. Yetmiyor. İkinci 20 bin liranın peşine düşeceksin, çocuğu bırakacağın yer de 20 bin lira.
“Ocak geldiğinde CHP’li belediyelerin açtığı kreş sayısı binin üzerinde diye konuşuyor olacağız”
Burada ücretsiz ya da sembolik ücretli, sosyal amaçlı açılmış kreşler çok önemli. Bu kreşlerin Türkiye’deki sayısı 653. Tamamı CHP’li belediyeler tarafından, partinin ortaya koyduğu ortak vizyon için açıldı. Hızla da artıyor. Her sorduğumuzda 50 kreş fazla. Emin olun bu sene ocak geldiğinde bu kreş sayısı binin üzerinde diye konuşuyor olacağız. Bunların adı kreş. Bir eğitim kurumu değil. Burası çocuk bakım evi. Çocuğun protein alabildiği, karnını doyurabildiği, hijyenik şartlarda durduğu, sosyalleştiği ortam. Örneğin sadece İstanbul’da, Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı olduğunda belediyenin kreş sayısı sıfır.
Bugün 105. Taksimetre gibi ilerliyor. Her gün kreş açıyorlar. Ankara’da Mansur Yavaş son 34 bakım evini açtı, halk arasındaki deyimle kreş. Bunun dışında da CHP’li belediyeler ücretsiz su sebilleriyle su alamayan öğrenciler için -bir su 15 lira olmuş- sağlıklı su veriyorlar. Buna karşı çıkanlar var. ‘Üç öğün sıcak yemek vereceğiz’ dedik. ‘Biz de vereceğiz’ dediler. Seçimden sonra bıraktılar, gittiler. Götürüyoruz, kapıdan sokmuyorlar. ‘Veremezsiniz’ diyorlar. Ayrıca okullardaki hijyen sorunu için bütün örgütlerimize yazdık. En yakın belediyelere yönlendirdiler. Ankara’da bine yakın okul talep etti. Sonra hızla bir çoğu korktu ve vazgeçti. 650’sine artık bir şekilde hijyen kitlerini ulaştırdık. Bizim temizlemek istediğimiz okullarda bizim önümüze geçiyorlar.
“Buralar eğitim yeri değil; buralar kreş, çocuk bakım evi”
Son olarak iki gün önce bir yazı ulaştı belediyelerimize. MEB, İçişleri Bakanı'na ve Çevre Şehircilik Bakanlığı'na yazmış; onlar valiliklere, valilikler, belediyelerimize: ‘Bu iş MEB’in işi. Bu kreşleri kapatın. Başkasının açmasına izin vermeyin. Açık olanları da kapatın.’ Bunu bir eğitim faaliyeti olarak görüp ‘Eğitim, MEB’in işi’ diyor. Eğitim faaliyetini bir imza atıp iş birliği protokolü diye cemaatlere, tarikatlara taşere ediyorlar. Biz buna itiraz ettiğimizde, ‘Aramızda protokol var. Denetleyeceğiz’ diyorlar. Bu kreşlerde hepsi çocuk gelişimi uzmanı olan ya da atanmamış öğretmenler çalışıyor, çocuk psikolojisini bilen, bunun eğitimini almış olan kişiler çalışıyor. Gelmişler, diyorlar ki ‘Bu kreşleri kapatın.’ Bakın, buralar eğitim yeri değil; buralar kreş, çocuk bakımevi.
Velev ki eğitim yeri olsun, denetleyeceksen gel kapımız açık denetle. Hijyeniyle, malzeme kalitesiyle, öğretmenin tutumuyla, her şeyiyle ortada. Hatta ‘Burada eğitim verilmiyor, ben burada eğitim de vereceğim bu çocukların yaşına uygun’ diyorsan biz sağladık buradaki şartları. Atanmayan öğretmenlerden 653 kreş için şimdi, 10’ar tane öğretmen, 6 bin 500 öğretmen daha ata pazartesi günü. Yolla bizim kreşlere. Yer bizden olsun, öğretmen senden olsun. Yemek bizden olsun, öğretmenin maaşı senden olsun. Süt bizden olsun, yapalım bu iş birliği protokolünü. Yok, derdi o değil ki. Derdi o olsa kendi açar kreş.
“Kadının yerinin ev olduğunu, titrinin sadece annelik olduğunu düşünüyor”
Koskoca devlet, bugüne kadar yol yapmış, köprü yapmış övünüyor. Otobanla övünüyor. Her şeyin en büyüğüyle övünüyor. Bir tane kreş, bir tane öğrenci yurdu açmamış. Neden açmıyor? Kafadaki hat belli. Şöyle bakıyor meseleye. Kadın zaten 5 tane çocuk yapacak ona uyarsa. 3, olabilirse 5 diyor. Bunun hamileliği var. Hamilelikten sonraki altı ayı var. ‘Hangi ara çalışacak. Otursun evinde, çocuğuna baksın’ diye bakıyor. Kadının yerinin ev olduğunu, titrinin sadece annelik olduğunu düşünüyor. Onun bir akademisyen, bir mühendis, bir işçi, bir esnaf olmasına ilişkin talebinin karşısında onun bu işi kolaylaştırmaya ilişkin atacak bir adımı yok. Öğrenci yurdunda da öyle. ‘Niye yurt yapayım? Yurt yapmak benim işim değil. Cemaatler yapsınlar. Sokakta kalanları kapsınlar. Becerebiliyorlarsa zihinlerini yıkasınlar. Bizim istediğimiz gibi bir nesil yaratsınlar’ diyor. O yüzden mesele tam olarak da bu hizmete engel olma noktasına gidiyor.
“Bunlara engel olunması seçim kazandırmaz"
Sebebi şu, yapılan bütün anketlerde hatta şöyle bir çalışma var: İstanbul’da 2019’daki yerel seçimde iki seçimde de AK Parti’ye oy vermiş, beş yıl sonra CHP’ye oy vermiş kadın seçmene soruluyor: ‘Niye bu sefer Ekrem İmamoğlu?’ Birinci cevap, 'anne kart' uygulaması. ‘Bize anne kart yolladı.’ İkinci cevap, kreş uygulaması. Üçüncü cevap, okul öğrencilerine okul kiti yollanması. Yani bu kadın AKP’li seçmene, Ekrem İmamoğlu ve ekibi bu gerçek bir soruna candan bir çözüm ürettikleri ve dokundukları için artık orada seçmenin davranışı değişmiş. Bunu gördüler ve acilen harekete geçtiler.
Böyle bir siyaset olabilir mi Sayın Erdoğan? Çocuğun okulda içeceği çorbaya izin vermeyerek, ona verdiğimiz kırtasiye kitine mani olmaya çalışarak, yoksul kadının çocuğuna bakacak kreşi yapıp onun maaşlı bir işte çalışmasını sağlayarak bizim elde ettiğimiz siyasi başarıyla yarışacaksan bunları sen de yapacaksın, senin belediyelerin de yapacak, öyle yarışacaksın. Bunlara engel olmak haksızlıktır, vicdansızlıktır. Bunlara engel olunması seçim kazandırmaz, esas siyasi felaketin büyüğünü yaşayacağınızı ve buna çok yakında olduğunuzu gösterir.
“Milletimiz bunların ne durumda olduklarını, nasıl bir çaresizlik içinde olduklarını en yakından görüyorlar”
AK Parti’nin Ankara adayı Turgut Altınok 100 kreş sözü vermiş, bir yıl içinde. Seçimi kazanamamış. Neden? Bunu yapan varken bugüne kadar yapmayana, kendi yönettiği ilçede bir kreş açmayana kanmadı Ankaralı. Ama 100 kreş sözü vermiş. Çünkü Mansur Yavaş yapıyor ve beğeniliyor diye. Gelelim İzmir adayı Hamza Dağ. İzmir’de 100 kreş açağını annelere söz olarak vermiş. Hamza Dağ orada, MEB orada. Ve son olarak bize yazıyı yollayan Şehircilik Bakanı Murat Kurum, İstanbul adayıyken İstanbul’un her mahallesine bir kreş sözü vermiş.
Bütün billboardlarda yazıyordu. Şimdi soruyorum Murat Kurum’a, Hamza Dağ ve Turgut Altınok’a: Siz kazansaydınız kreş açacaktınız, biz kazandık, o kreşleri zaten açmıştık, fazlasını yaptık. Şimdi sizinkiler ‘Kapatalım oylar CHP’den gitsin’ diyor. Bu akıl mı, bu vicdan mı? Bu namus mu? Bu siyaset mi? Olmaz olsun sizin siyasetiniz. Biz bu hukuksuz karara direniriz. Biz bununla mücadele ederiz. Ama milletimiz bunların ne durumda olduklarını, nasıl bir çaresizlik içinde olduklarını en yakından görüyorlar" (ANKA)
"Doğal gıdaya ulaşmanın bir yolu var!" |