T24 Haber Merkezi
İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde yapıldı. Genel Merkez’in desteğini arkasına alan eski il başkanı Cemal Canpolat ile İmamoğlu ve Özgür Özel başta olmak üzere partide değişimi savunanların desteğini alan Özgür Çelik'in yarıştığı kongre sonuçlandı. Yapılan resmi açıklamaya göre, Özgür Çelik 342 oy, Cemal Canpolat 310 oy aldı. 32 oy farkı ile CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik oldu.
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı ve 196 kurultay delegesinin belirleneceği 38. Olağan İstanbul İl Kongresi saat 08.00 itibarıyla Haliç Kongre Merkezi'nde başladı. İki aday da konuşma yaptı. Adaylar konuşma yaptıktan sonra oylamaya geçildi.
İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen CHP 38. İstanbul İl Kongresi’nde aday olan Cemal Canpolat ve Özgür Çelik, delegelere seslendi. Canpolat, konuşmasında, "Yenileşmeyi dışardan atananlarla değil, örgütle yapacağız, gençlerle, kadınlarla yapacağız. Sağa kucak açma süreci bugünden itibaren bitmiştir. Kendi solumuza, sosyalistlere, sosyal demokrasiye döneceğiz. 20 yıldır CHP tüzüğünü bile değiştirmeye kalktığında, 'tüzük değişmesin ön seçim kalsın' diyen milletvekillerini dışarıda bırakanlar değişimden bahsedemezler. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yok" dedi.
Çelik ise, "Bizim kavgamız kendi yoldaşlarımızla değil, bu çürümüş düzenle. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hepimizin genel başkanı. Genel merkezimiz hepimizin evi. İlçe kongrelerinde olduğu gibi insanları genel başkan karşıtı ilan etmek çok yanlış oldu. Hepimizin genel başkanımıza sonsuz saygısı var" ifadelerini kullandı.
TIKLAYIN - CHP 38. Olağan İstanbul İl Kongresi I "Değişim" tartışmaları damga vurdu; salonda yuhalamalar, sloganlar, alkışlar...
TIKLAYIN - CHP İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu yuhalandı
"Özgür Çelik'in açıklarını bulma ekibi kuruldu"
Çelik'in konuşmasının satır başları şöyle:
"Ülkenin içinde bulunduğu durumu uzun uzun anlatmaya niyetim yok. Çünkü hepimiz bu durumu, sizlerle birlikte her gün tecrübe ediyoruz. Şunu biliyoruz. 2023 seçimlerinin bir umut kırılması yarattığını biliyoruz. Seçim sonrası ilçemde yaptığım ziyaretlerde konuştuğum her yaştan, her kesimden insanımızda gördüm ki toplumumuzda bir umut kırılması var, seçmenimizde bir umut yorgunluğu var. Bilinmelidir ki halkımız bu sonucu kabul etmedi. Partimize umut bağlayan milyonlara özeleştiri vererek yeniden kucaklaşmamız gerektiğini biliyoruz. Bunun için asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. Sizlerle birlikte çok çalışacağız. Bu nedenle bugün burada İstanbul İl Kongremizi tarihi bir dönüm noktası olarak görüyorum. Bana göre tarih, bugünkü kongremizi yazacak, buradan çıkacak iradeyi yazacak, buradan çıkacak umudu yazacak. Bu kongre, İstanbul örgütümüzü ayağa kaldıracak. İstanbul’dan yayılan umutla Türkiye’yi aydınlatmaya başlayacağız.
100 yıllık birikimimizle bu topraklarda umudu yeniden yeşertecek inancımız var. Bunu İstanbul’dan başlatarak Türkiye’ye yayacak gücümüz, enerjimiz var. Biz varız. Demokrasi, özgürlük, adalet, özgür üniversiteler, yoksullukla mücadele etmek için biz varız. Bu güzel ülkenin çocuklarına, gençlerine, kadınlarına eşit, özgür, yaşanılabilir bir hayat sunmak için biz varız. Doğa, çevre, hayvan katliamlarına dur demek için biz var. Unutmayalım. İstanbul’dan yakılacak bir meşale, Türkiye’deki demokrasi mücadelemize ışık olacaktır. Peki, biz bu meşaleyi nasıl yakacağız? Şimdi size neden aday olduğumu ve İstanbul vizyonumuzu anlatmak istiyorum. 6 yıllık ilçe başkanlığı deneyimim var. Partimin her kademesinde görev aldım. 5 seçim boyunca edindiğim sandık tecrübem var. Partiyi makamdan değil, sokaktan yönetme deneyimim var. Umudu yeniden yeşertecek enerjimiz var. Her şeyden önce gençliğimiz var.
Örgütümüzle, ilçe başkanlarımızla, Kadın Kollarımızla, Gençlik Kollarımızla, il yönetimimizle, meclis üyelerimizle bunu hep birlikte başaracağız. İstanbul’u tek merkezden yönetmeyeceğiz. İstanbul’u sadece il binasından yönetmeyeceğiz. İstanbul’da üç bölgede bölge meclisleri oluşturacağız. Bölge meclislerimizde ilçe başkanlarımız, il yöneticilerimiz, Kadın Kollarımız, Gençlik Kollarımız olacak ancak demokratik kitle örgütleri de sivil toplum kuruluşları da esnaflar da muhtarlar da olacak. Bölge meclisleri yoluyla halkla bağımızı güçlendireceğiz. Divan kurulumuzu yönetim kurulu içerisinden seçimle belirleyeceğiz. Danışma kurullarımızı etkin hâle getireceğiz. Veriye dayalı sokak bazlı çalışmalar yapacağız. Yeni yönetim kurulumuzu aktif bir biçimde çalıştıracağız. Yönetim kurulumuz, oluşturacağımız komisyonlarda görev alacaklar. Akademisyenlerden, meslek odalarından, demokratik kitle örgütlerinden, sendikalardan temsilcilerle çalışma grupları oluşturacağız. İstanbul’un her ilçesinde aynı çalışmayı uygulamayacağız.
İstanbul’un ilçelerine göre farklı farklı çalışmalar uygulayacağız. Çünkü biliyoruz ki Kadıköy’ün gerçekliğiyle Arnavutköy’ün gerçekliği aynı değil. Beşiktaş’ın gerçekliğiyle Bağcılar’ın gerçekliği, sosyoekonomik yapısı aynı değil. Kara düzen, ‘mış’ gibi çalışmalar yerine hedef kitlemizi doğru belirleyerek hedef gruplarımızla çalışmalar yapacağız. İstanbul’da üye sayımızı 500 binin üzerine çıkartacağız. İl başkanlığımız genel merkezimizde, büyükşehir belediyemizde, ilçe başkanlarımızla, ilçe belediyelerimizle tam bir uyum içerisinde çalışacak. Ne olursa olsun tam bir uyum içerisinde çalışacağız. Ben bu salona 26 ilçe başkanıyla girdim ama bu salonda 39 ilçe başkanıyla çıkacağım. İlçe başkanlarımız karar alma süreçlerinin öncüsü olacak. Gençlik ve Kadın Kollarımıza bütçe hakkı tanıyacağız. Gençlerimize akademik destek sağlayacağız. Gençlerin ve kadınların kota uygulamasının seçilebilir sırada olmasının mücadelesini vereceğiz.
Tüzüğümüzde yüzde 33 cinsiyet kotası var. Yüzde 20 genç kotası var. Ne hikmetse gençler, kadınlar meclis üyelikleri sıralamalarında, milletvekilleri sıralamalarında genellikle 15-20’nci sıradan sonra yazıyor. Gençler, kadınlar kotaları doldurma yeri değildir. Gençlerin ve kadınların seçilebilecek sırada kota uygulamasını kadınlarla, gençlerle birlikte o mücadeleyi vereceğiz. Bahçelievler’de bir önceki kongrede yönetim kurulumuzun 9’u kadın, 9’u erkekti, yüzde 50’ydi. Bu dönem bir eksildi, 8 kadın var ve Bahçelievler, İstanbul’da en fazla kadın meclis üyesine sahip ilçelerden bir tanesi. Örgüt yapımızı güçlendireceğiz. İlk 6 ayda 2 milyon seçmene, iki yılda 4 milyon seçmene doğrudan temas edeceğiz. Öncelikle hedef gruplarımız ekonomik krizden en fazla etkilenen ev kadınları, küskün seçmenlerimiz olacak. Ekonomik yıkımdan kaynaklı iktidara küsen seçmenlerle de grubumuz olacak. Yoksul mahalleler, öncelikli hedef grubumuz olacak. Dezavantajlı gruplar, engelli bireylerle doğrudan temas kuracağız.”
Çelik konuşurken salonun balkonunda bulunan iki grup arasında kavga çıktı. Tarafları sakin olmaya davet ettikten sonra Çelik, şöyle devam etti:
"Veriye dayalı bir biçimde bilimsel metotlarla oy geçişkenliğinin hızlı olacağı mahalleler öncelikle hedefimiz olacak. Hedefimiz İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni yeniden kazanmak. Hedefimiz 39 ilçede iddia koymak, en az 30 belediyeyi kazanmak. İstanbul’da meclis çoğunluğunu sağlayarak önündeki bütün engellemeleri kaldırmak. Görev süremiz boyunca hesap veren katılımcı bir yönetim anlayışı ortaya koyacağız. Danışma kurulumuzu 3 ayda bir toplayacağız. İl delegelerimizle 6 ayda bir toplantı yapacağız. İl delegelerimizin telefonları 10-15 gündür susmuyor. Herkes arıyor, hepimiz arıyoruz ancak pazartesi gününden itibaren o telefonların neredeyse hiç çalmayacağını hepimiz biliyoruz. Yıllarca böyle oldu. Artık böyle olmayacak. İl delegelerimizle sürekli temas kuracağız. Onlarla yol haritamızı birlikte belirleyeceğiz. 6 ayda bir il başkanlığımızın faaliyetlerine örgütümüze sunacağımız bu salonlarda büyük toplantılar yapacağız.
Birinci yılımızda seçimsiz kongre gerçekleştireceğiz. Bütün örgütümüzün önerilerini, eleştirilerini, değerlendirmelerini alacağız ve yol haritamızı güncelleyeceğiz. Parti okulumuzla uyumlu çalışacağız. İlçelerimizde paneller, söyleşiler, konferanslar ne yazık ki yasaklanmıştı. Konferansların, panellerin yapılmasının önünü açacağız. İlçe binalarımızda, il binamızda sosyal demokrasi, Türkiye’ye uygun koşullarda anlatılacak, iklim krizi anlatılacak. Deprem bilinçlendirme panelleri yapacağız. Deprem anlatılacak. Yoksullukla mücadele ile ilgili konferanslar yapacağız. Ön seçimi hep birlikte savunacağız. Sandığı örgütün önüne koymak için hep birlikte savunacak mıyız ön seçimi? Dönem kuralını savunacak mıyız? Sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini Türkiye’ye özgü koşullarla anlatacağız. Özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, zenginliğin hakça bölüşümünü ve toplumsal barışın yılmaz savunucusu olacağız. Sendikalarla, sivil toplum kuruluşlarıyla, demokratik kitle örgütleriyle ve sokakla sürdürülebilir ilişkiler geliştireceğiz.
Parti içi demokrasiyi güçlendirmenin öncüsü olacağız. Asla parti içi kongre yarışlarını kendi koltuğumuzu korumak için dizayn etmeye çalışmayacağız. Buradan Fatih İlçe Başkanlığımızı selamlamak istiyorum. Yavuz başkanım burada. 19 yaşında bir gençken insanlar daha özgür bir dünyada yaşasın diye verdiği siyaset mücadelesinden kaynaklı aldığı ceza nedeniyle Fatih Kongresi iptal edildi. Antidemokratik bir biçimde Fatih Kongresi iptal edildi. Fatih Kongresi’nin iptal edilmesinin ne demek olduğunu en iyi bilenlerden birisiyim. Bugün İstanbul İl Kongresi’ni 38 ilçeyle yapıyoruz. Tarih tekerrürden ibaret. 2017 İstanbul İl Kongresi de 38 ilçeyle yapılmıştı. O gün kongreye yine ilçe Bahçelievler’di. Ben de Fatih’in bugün yaşadığı mağduriyeti 2017’de yaşamış bir yol arkadaşınızım. Bugün demokratik biçimde yarıştığımız değerli büyüğümüz Sayın Cemal Canpolat o dönem il başkanıydı. Bahçelievler’de, Siyavuşpaşa Mahallemizde sandığı tertemiz kapatmıştık. Tutanaklar tertemiz tutulmuştu. Bir oyla kazanmıştık. 3 kez kongre iptal edildi. 5 kez Ankara’ya gittik. O arada il seçimi gerçekleşti ve Bahçelievler il seçimine giremedi. 3 ay sonra yapmak zorunda kaldık kongremizi.
"Ekrem İmamoğlu’nun listeye yazılmaması siyasi nezaketsizlik"
Bir ilçenin kongreye sokulmamasından kaynaklı nasıl bir motivasyon eksikliğinin yaşandığını biliyorum 2017’den. Fatih ilçe örgütümüz, asla umudunuzu kaybetmeyin. Asla moraliniz bozulmasın. Hep birlikte, sizlerle birlikte Fatih’i kazanacağız. Çünkü Fatih bizim için çok önemli. Fatih, kazanmaya en yakın olduğumuz ilçelerden birisi. Fatih ilçesinin İstanbul Kongresi’nde temsilini listemizde sağladık. Bundan sonra da özel ilgi alanımız olacak. Burada örgütümüze bir söz veriyorum. Bizim dönemimizde hangi ilçede kongre yapılırsa yapılsın, il kongresinde bizim yanımızda durur mu durmaz mı hesabı yapılmayacak. 39 ilçeye eşit yaklaşacağız. Kongre hesaplarıyla değil, parti içi demokrasiyi güçlendirmek için mücadele edeceğiz. Tabii bu kongreyi birlik ve beraberlik içerisinde gerçekleştireceğiz. Eleştirilerimiz olacak. Konuşmalara yönelik eleştirilerimiz olacak.
Biraz sonra kıymetli başkanımız da eleştirilerini dile getirecek ama bu salondan el ele kol kola çıkacağız. Eleştiri kültürünün insanları geliştiren bir durum olduğundan bilinçle çok da fazla yapılan konuşmalara değinmeden bir iki noktada fikirlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kıymetli başkanımız, İstanbul’un her tarafını billboardlarda donatılmasının israf olduğunu söyledi. O billboardlara partiden ya da kişisel olarak bir kaynak aktarmadık. Adaylığımız İstanbul’da bir heyecan yaratmış, bir değerli büyüğüm, beni çok seven bir büyüğüm o billboardları kiralamış ve kiraya veren bir büyüğüm bana dedi ki, ‘Senin billboardlarını asmak istiyorum’. Ben de o kadar fazla olacağını tahmin etmemiştim. O değerli büyüğüme teşekkür ediyorum ama bu heyecan sadece o değerli büyüğümüzde değil, Bahçelievler’in muhtarları burada, İstanbul Muhtarlar Federasyonu burada.
Şu anda bu salonda 300’ün üzerinde dernek, sivil toplum kuruluşu var. Günlerdir onlar beni arıyorlar. ‘Sana ne yapabiliriz? Maddi manevi yanında nasıl destek olabiliriz’ diye adaylığımız bir heyecan yaratmışsa, adaylığımız bir enerji yaratmışsa insanların meseleye bu kadar güçlü sahip çıkması, beni ancak ve ancak mutlu eder. Tabii Sayın Başkanımız, 600 delegenin seçildiği, doğallarla beraber 650 delegenin olduğu bir kongre olarak söyledi. O rakamı da düzeltmek lazım. Üzülerek ifade ediyorum ki Fatih İlçe Kongresi iptal edildiği için 589 delege seçilmiş oldu. 650 delegenin yarıştığı bir seçimde billboardlara ne gerek vardı dersek o zaman günlerdir, haftalardır neden Türkiye’nin dört bir yanından delegeler baskı altına alınıyor? Onu da bir düşünmek lazım.
6 ay sonra yerel seçimler var. İstanbul örgütü çözümleriyle, gücüyle bu seçime bir kez daha damgasını vuracak. İstanbul’un kentsel dönüşümden depreme, kent yoksulluğundan göç sorununa, işsizlikten barınmaya geniş bir yelpazede merkezi yönetim kaynaklı çok ağır sorunları var. İstanbul örgütümüzle büyükşehir belediyemizle, ilçe belediyelerimizle, ilçe başkanlıklarımızla yeni bir sınavın planı hazırlayacağız ve İstanbul halkına sunacağız. 25 yıllık kent talanına karşı İstanbul Büyükşehir Belediyemizin 4,5 yılda verdiği büyük mücadeleyi sokak sokak, kapı kapı komşularımıza anlatacağız. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’nun adil, yeşil, yaratıcı İstanbul vizyonunu bütün İstanbullularla paylaşacağız. Bunu gerçekleştirmek için bu kongrenin sonucunda tüm örgütümüzle birlikte demokratik bir biçimde yarıştığımız Sayın Canpolat’la birlikte el ele kol kola çıkarak İstanbul’un mücadelesini, demokratik mücadelesini hep birlikte vereceğiz.
Kongre sürecinde çok şey konuşuldu. Adaylaşma sürecimiz çok tartışıldı ancak kongre sürecinde nezaketten hiç taviz vermedik. Demokratik biçimde değerli yarıştığımız değerli başkanımıza tek bir olumsuz cümle kurmadık. Zafere giden yolda her şeyi mübah görmedik. Havuz medyasında üzülerek ifade ediyorum ki hakkımda haberler yapıldı. Özgür Çelik’in açıklarını bulma ekibi kuruldu ancak bir sonuca ulaşamadılar. Çok merak ediliyorsa biraz Özgür Çelik kimdir, ondan bahsetmek isterim. 8 yaşında bir çocukken bu şehre geldim. Bir öğretmen maaşıyla 3 çocuk büyüten bir babanın okuma yazmayı eşinden öğrenmiş Anadolu kadını bir annenin çocuğuyum. Çocukken pazarlarda terlik sattım. Beyazıt’ta Sultanhan’da çaycılık yaptım. Tekstil atölyelerinde çalıştım. Beyaz eşya mağazalarında sırtımda buzdolabı, çamaşır makine taşıdım. Bir yandan okudum, bir yandan çalıştım. Üniversiteye eğitimimi tamamladım. Üniversite eğitimim sonrasında hem siyaset bilimimde hem yerel yönetimlerde yüksek lisans yaptım. 20 yıldır faaliyet gösteren bir eğitim kurumunun kurucusuyum. Geçmişimle büyük bir onur ve gurur duyuyorum.
Ailem burada. Bugüne kadar onların başını hiç öne eğdirmedim. Ailemin huzurunda hepinize söz veriyorum. Bu güzel ülkemiz için doğruluktan, dürüstlükten ayrılmadan var gücümle çalışmaya devam edeceğim. Üretmeye devam edeceğim. Çalışmaya devam edeceğiz. Bu kongre ne yazık ki hep başka zeminlerde tartışıldı. Hep oranın adayı, buranın adayı tartışmaları üzerinden bir süreç yürütüldü. Asıl konuşulması gereken konuşulmadı. Asıl mesele olan iki il başkan adayının perspektifleri, vizyonu, yol haritaları, örgütlenme modelleri konuşulmadı. Bu kongrede delegelerimizle görüşürken, örgütümüzle konuşurken sürekli bu yaklaşıma vurgu yaptım. Bugüne kadar bu yaklaşımdan hiç taviz vermedim. Çünkü bizim kavgamız, kendi yol arkadaşlarımızla değil, bizim kavgamız bu bozuk düzenle, bizim kavgamız otoriter baskıcı yönetimle, bizim kavgamız genel başkanımız hakkında uyduruk dava açanlarla, bizim kavgamız il başkanımıza, Sayın (Canan) Kaftancıoğlu’na siyaset yasağı getirenlerle, bizim kavgamız büyükşehir belediye başkanımıza siyaset yasağı getirmeye çalışanlarla.
Adaylık konusunun, ne yazık ki bu kongrede de böyle oldu. İl kongresinde değil sadece, ne yazık ki ilçe kongrelerinde de böyle oldu. Adaylık meselesini hep genel başkanımız üzerinden tartıştılar. Hep genel başkanımız üzerinden adaylık süreci yürüttüler. Bunun sebebini biliyorum. Üzülerek ifade ediyorum. Bunları basına açık bir toplantıda konuşmak istemezdim ancak sokakta karşılığı kalmamış bazı yerel yöneticiler, halkta karşılığı kalmamış, örgütte karşılığı kalmamış bazı parti yöneticileri, ‘Halk, sokak beni adaylaştırmıyor, o zaman ben bir kavga yaratayım. Bir grup ötekileştireyim, etiketleyeyim, genel başkan karşıtı ilan edeyim. Genel Başkanımız da bunu duysun. Halktan, sokaktan, örgütten çıkmıyorum. Genel Başkanımız beni Parti Meclisi üyesi yapsın. Genel Başkanımız beni belediye başkanı yapsın’. Bunu yanlış buluyorum. Bunu reddediyorum. O arkadaşlarımıza sokağa, halka dönmeyi tavsiye ediyorum. Yüzünüzü halka dönün. Halk, insanı sokakta yalnız bırakmaz.
Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hepimizin genel başkanı. Genel Merkezimiz hepimizin evi. Genel Başkanımız için 6 yıldır ilçe başkanlığı dönemimde, öncesinde ve özellikle 14 ve 28 Mayıs’ta en çok çalışan yol arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. Beni sabah saat 6’da Şirinevler metrobüs durağında ‘Günaydın Bahçelievler’ projesinden tanıyorsunuz. Beni gündüz derneklerde, sokaklarda, muhtarlarda tanıyorsunuz. İşte Bahçelievler’in muhtarları, dernekleri, sivil toplum kuruluşları burada. Beni, seçim kampanyası Ramazan ayına denk geldiği için gecenin saat 2-3’ünde sahur programlarında Şirinevler’de, Yenibosna’da, Kocasinan’da çay ocaklarından tanıyorsunuz. En çok çalışan arkadaşlarınızdan bir tanesiyim. Genel Başkanımız için en çok çalışan arkadaşlarımızdan bir tanesiyim. Hepimizin Genel Başkanımıza sonsuz ve büyük saygısı var. Genel Başkanımız çok büyük bir yoldan geliyor. Büyük bir mücadeleden geliyor. Genel Başkanımız, adalet yürüyüşünün öncüsü. Belki bizler gidip o adalet yürüyüşünün bir bölümünde yürüdüğümüz için, içinde olduğumuz için o adalet yürüyüşünün büyüklüğünü bilmiyoruz. Belki bugün göremiyoruz ancak nasıl kitaplar Gandi’nin Hindistan yürüyüşünü yazıyorsa, nasıl kitaplar Afrika’da Mandela’nın mücadelesini yazıyorsa 20-30 yıl sonra kitaplar Genel Başkanımızın adalet yürüyüşünü yazacak.
Genel Başkanımız toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşan, toplumun tüm kesimleriyle iletişimi olan Genel Başkanımızı bu kongre tartışmalarının bir öznesi hâline getirmeyi yanlış buluyorum. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızı da bu kongre süreçlerinde tartışmayı yanlış buluyorum. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, partimizin ilçe başkanlığını yapmış. 2014’te İstanbul’da AKP’nin elinden aldığımız tek belediye olan Beylikdüzü’nü kazanmış. 25 yıl sonra İstanbul’da haramilerin saltanatına son vermiş, İstanbul’u Haramilerin saltanatından kurtarmıştır. Kaldı ki 6 ay sonra hep birlikte bir yerel seçime gideceğiz. Genel Başkanımız, sayın başkanımızın adaylığını ifade etti. Başkanımız ‘İstanbul için bir yürüyüş başlatıyoruz’ dedi. Hazır yeri gelmişken bir eleştiriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce bir güzelliği söyleyelim. Divan Başkanımız Sayın Çetin Soysal iki listede de var. Diğer listeyi yapan arkadaşlara da beyazı yapana da kırmızı listeyi yapanlara da teşekkür ediyorum. Bu bir nezaket örneğidir ancak Genel Başkanımızın adaylığını açıkladığı, 6 ay sonra yerel seçime gideceğimiz Sayın Ekrem İmamoğlu’nun listeye yazılmamasının da iki listeden birine yazılmamasının da siyasi nezaketsizlik olduğunun altını çizmek istiyorum.
Dediğim gibi isimler üzerinden kongre tartışılmasını yanlış buluyorum. Hepimiz bu partinin evlatlarıyız. İstanbul Kongresi’ni bu tartışmalardan uzak tutmalıyız. Ben size burada başka bir umut vaat ediyorum. Ben diyorum ki İstanbul’da umudu yeniden yeşerteceğiz. İstanbul’da umudu yeniden yeşertirsek, İstanbul Kongresi’ni bu tartışmalardan uzak tutarsak İstanbul’dan yayılan umut Türkiye’yi aydınlatır. Çünkü İstanbul, Türkiye’nin göz bebeği. Nüfusun dörtte biri İstanbul’da yaşıyor ama bana göre İstanbul, Türkiye’nin yarısı. Üç medeniyete başkentlik yapmış bir şehir. Ekonominin kalbi, kültür-sanatın kalbi İstanbul. Türkiye’nin gözü İstanbul’da. Bu tartışmaları bir kenara bırakmaya, İstanbul’dan Türkiye’yi aydınlatmaya var mısınız? Yine adaylık tartışmaları üzerinden genel başkanımızı sürekli bu tartışmanın içerisine çekenler, genel başkanımız iki adayı Ankara’ya çağırdı. İkimizi aynı gün çağırdı. İkimizle toplantı yaptı. İkimize de başarılar diledi. İkimize de ‘Yolunuz açık olsun’ dedi. İkimizle de aynı fotoğraf karesini verdi. Bir gün sonra Parti Meclisi’nde yaptığı konuşmayla ‘İki adayı da Ankara’ya çağırdım. İkisine de başarılar diledim. İkisine de aynı şeyler söyledim. Tarafsızlığımı belirttim. Yolun açık olsun dedim’ dedi ancak ne yazık ki bunu görmezden gelen arkadaşlarımız, bu kongreye bu tartışmayı yansıttılar."
Bizim kavgamız kendi yoldaşlarımızla değil, bu çürümüş düzenle. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu hepimizin genel başkanı. Genel merkezimiz hepimizin evi. İlçe kongrelerinde olduğu gibi insanları genel başkan karşıtı ilan etmek çok yanlış oldu. Hepimizin genel başkanımıza sonsuz saygısı var. Genel Başkanımız çok büyük mücadelelerden geliyor. Partimizde çok büyük emeği var. Genel Başkanımız adalet yürüyüşünün öncüsü. Toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşmanın öncüsü. Genel Başkanımızı bu tartışmaların içine çekenleri sizlerin yüksek takdirlerine bırakıyorum. 30 yıl sonra kitaplarda Genel Başkanımızın yürüyüşü yazılacak.”
Cemal Canpolat: Yenileşmeyi içeriden yapacağız
Çelik'in ardından kürsüye Cemal Canpolat geldi. Canpolat'ın açıklamalarından öne çıkanlar şu şekilde:
"CHP’nin geleneklerinin her gün biraz daha tartışıldığı bir dönem yaşıyoruz. Sayın Canan Kaftancıoğlu, sabah kongre açılışına geldiğinde bir grup arkadaşımız tarafından yuhalatılması CHP geleneklerine uygun değildir. Talimatla bunun yapanların CHP il başkanı, onunla daha önce yarıştım, benim rakibimdi, il başkanı olduğu süre içerisinde bir tek gün kamuoyu önünde tartışmadım, ama bu parti için 9 buçuk yıl hapisle cezalandırılmış kendi çocuklarının yarın sokağa çıktığında hedef haline getirilen Canan Kaftancoğlu’nun burada talimatla yuhalatılmasını kınıyorum.
CHP’nin gelenekleri, tarihi bir çınardır. Yüzyıllık bir tecrübesi olan parti kendi değerlerinde, kendi köklerinde Kuvayi Milliye geleneğinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yedi düvele karşı savaşmış emperyalizme diz çöktürmüş, gericiliği tasfiye etmiş, CHP’nin geleneklerinde, ilkeleri, değerleri değişim anlayışı vardır. Bu parti, dönem dönem seçim barajı altında kaldı. İktidar olduğu dönemler vardır. Ama hep CHP gelenekleri tarihsel olarak partimizin bütün kurullarında uygulandı.
Bu dönem başka bir gelenekle karşı karşıyayız. Daha dün seçim olur olmaz seçim daha bitmeden CHP’nin eleştiri, özeleştiri mekanizmasını çalıştırmaya fırsat vermeden birlikte dört gün önce Genel Başkan için gözyaşı dökenler, kapıda bekleyip bakan olmak için çaba harcayanlar dört gün sonra değişimle ortaya çıkmalarını kabul edemez bu parti.
20 yıldır bu partide MYK üyeliği yapanlar, 27 yıldır bu partide milletvekilliği yapanlar, hayatında hiç ön seçime girmeyenler CHP örgütünü anlayamazlar. Solu, sosyal demokrasiyi anlayamazlar. Hanginiz ön seçime girdiniz. Hanginiz yüzünüzü sola çevirdiniz. Hanginiz yüzünü gençlere, kadınlara çevirdiniz? Seçme seçilme hakkını gençlerin elinden aldınız, milletvekillerini atama ile yaptınız. Daha 4 gün önce Genel Merkez koridorlarında dolaşıp atama ile milletvekili olanlar değişimden bahsedemezler.
Siz hayatınızda CHP örgütlerine hiç gelmeyeceksiniz, hiç sol ile bir araya gelmeyeceksiniz… Şimdi arkadaşlarımız demokrasiden bahsediyor, ben bu partinin 3 dönem ilçe başkanlığını yaptım, 2 dönem il başkanlığını yaptım. CHP’yi referandumda yüzde 52’ye çıkardım ama ben Genel Merkezi’nde milletvekili koridorlarında dolaşmadım, atanmak için el pençe divan durmadım. Atanmak için el pençe divan duranlar şimdi değişimden bahsediyor. İlk siz değişeceksiniz. İlk bu örgütle barışık hale geleceksiniz.
"Kendinize il başkanı seçmiyorsunuz, CHP özel kalem müdürleri ile yönetilemez"
Yüzde 52,20’yi çıkardım. Hiç kimse İstanbul’da belediye başkanlığını almaya inanmadığı bir dönem Kadir Topbaş istifa ettiğinde o dönem Beylikdüzü Belediye Başkanımızı, İstanbul’a elini ben kaldırdım, belediye başkan adayı yaptım. O günden biz bunu gördük. Öyle kimse kendine pay çıkarmasın. Sonra belediye başkanı olduktan sonra CHP örgütünü dışarıda bırakmayı kabul edemiyorum. CHP’lilerin; başka partiler üzerinden işe girmesini içime sindiremiyorum.
Sadece CHP’lilerin ilçe seçimlerinde, mahalle seçimlerinde, delege seçimlerinde işe girdiğini sevinerek duyuyorum. Şimdi sadece CHP örgütü delegeleri, size sadece oy vermek için işe aldığınız bir dönemi kabul edemiyorum. Siz CHP’liler, istifa edip İYİ Parti üzerinden girme dönemi pazar gününden itibaren bitecektir. Bizim ne yaptığımızı, nereden geldiğimizi İstanbul örgütü biliyor. Gazi Mahallesi, Sultangazi, Küçükçekmece biliyor… Biz il başkanlığı yaptığımız dönemde sokakta yaptık, işçilerle yaptık, emekçilerle yaptık, sol yanımızla yaptık, 1 Mayıs alanlarında sendikacılarla yaptık. Biz sokaktan geliyoruz. Sokağı örgütleyerek geliyoruz. Şimdi yarım bırakılan yürüyüşü tamamlamak için geliyorum. Delege pazarı kurabilirsiniz. CHP delegeleri, Kuvayi Milliye geleneğinden gelen delegelerdir. CHP delegeleri öyle bir işe girmekle, makam sahibi olmakla onurlarını, haysiyetlerini satmayacak bir örgüttür.
Eleştiri olarak sundu arkadaşımız niye belediye başkanı listenizde yok... Hiçbir belediye başkanı benim listemde yok. Ben örgütü listeme koydum. Bir önceki kongrede söyledim, pazartesi günü beni seçerseniz bu belediye başkanlarını, ilçe başkanlarının önünde önlerini ilikleteceğim demiştim. Dedim mi? Tercihi bizden yapmadınız. Şimdi bir kez daha söylüyorum; belediye başkanları kendi alanlarına çekileceklerdir. Kamucu, sosyal, solcu belediyecilik yapacaklardır. Sağ siyasetle belediyecilik olmaz. AKP’nin devşirme kadrolarıyla belediyecilik yapamazsınız. İYİ Parti’nin kadrolarıyla solcu belediyecilik yapamazsınız.
TIKLAYIN - İmamoğlu'ndan Cemal Canpolat'a tepki: Çok çirkinleştirdiler, yalanlarında boğulsunlar
Pazartesi gününden itibaren her belediye başkanı kendi alanında olacak, kendi alanında mücadele edecek. Biz de belediye başkanlarımıza sahip çıkacağız, baş tacı yapacağız, örgüt işlerine bakacağız. Örgüt işlerinde taraf olursanız, bir tarafı karşınızda bulursunuz. Hiçbir belediye başkanımız, CHP kongrelerinde örgütü baskı altına alarak, örgütü dizayn etmeye kalkarak, kendi ilçe başkanını milletvekili yapıyorsunuz. Kendi ilçe başkanınızı gençlik kolu başkanı yapıyorsunuz. Kendinize il başkanı seçmiyorsunuz, özel kalem müdürü seçiyorsunuz. CHP, özel kalem müdürleri ile yönetilemez.
Benimle ilgili aynı noktada peş peşe üç tane servis yaptılar. Adlarını söylemek istemiyorum, hepsini tespit ettim. Benim hayatta hiçbir belediye ile, hiçbir belediye başkanı ile bir çöp almışlığım yoktur. Olursa CHP’den istifa ederim. CHP’de rantçılara karşı mücadele verdim. Benim dönemimde 130 tane imar dosyasına İstanbul’u katleden imar çetesine karşı arkadaşlarımız dava açtı. 100’e yakın davayı kazandık. Rantçılara karşı mücadele eden bir arkadaşınız olarak servis yapılıyor, medyada… Soner Yalçın’ın ABC haberinde kamuoyuna mesaj atıyor. Şişli Belediyesi’nde imar çetesine baskı yaptığı için öldürülen arkadaşı tehdit etmiş… Bunu söyleyen aşağılıktır. Bunu söyleyen yalancıdır. Tam tersine ben arkadaşımı çağırdım, o dönem belediye başkan yardımcısı olan müfettiş arkadaşımız Leyla Öner, seni tehdit eden kimse biz karşısındayız, CHP olarak senin yanındayız dedim. Mücadelesini verdim. Bu alçakça iftiradır. Bu alçak iftirayı yapanlara dava açtım, sonuna kadar mücadele vereceğim. Biz konuşursak imar rantçıları sokağa çıkamazlar.
Bir diğer yine bu Soner’in gazetesinde servis ediyorlar. Hepsi aynı merkezden. Diyorlar ki Cemal Canpolat, bir gece de bilet sattı, 10 milyon lira, nerede? Ben bunu geçen kongrede meydan okuyarak söyledim; bir kez daha söylüyorum, 10 milyon liraya o dönem bilet bastık, sattık. Bunun 8 buçuk milyonunu bu belediye başkanları vermedi dedim. Bunlardan bir tanesi de sevgili Ekrem Başkan. 1 buçuk milyon TL, o dönemden borcu var, o biletin parasını vermeyenlerden birisi de o. Bu, iftira at, izi kalır. Ben her şeyi kabul ederim, ama bu partinin bir çöpünün yedi diyenlerin alnını karışlarım. Herkes haddini bilecek.
Bir diğeri, hayatımda en kötü çirkefliğine karşılaştığım bir dönemdir. Hani bu bir asansör ihalesi var, her gün gazetelerde çıkıyor ya… Tuncay Özkan, Engin Özkoç bir de eski bir il başkanı diyor. Eski il başkanı, zaten o şirketin yönetiminden sorumlu. Herkes biliyor, bilmesine rağmen, yine aynı gazeteye aynı yerden servis yapılıyor. Diyor ki beni fotoğrafımı da koyuyor, acaba bu eski il başkanı Cemal Canpolat mı? Bu haberi yapan alçaktır. Bu yalanı söyleyen şerefsizdir. Bunu ispatlamayan da şerefsizdir. Ben belediyeleri bırakın asansör, belediyelerden bir çöp alırsam namerdim, haysiyetsizim. Bunu söyleyen de haysiyetsizdir. Biz konuşursak siz sokağa çıkamazsınız.
Unutulmuş, kısa yoldan devrimci olanlar var, hayatında hiç devrimci mücadelede olmayan, solcu olmayan, sol kelime söylediğinde bile kendine eziyet olanlar devrimcilikten bahsediyor. Benim listemde kim var biliyor musunuz? İki kişi önerdim. Birisi Gezi direnişinde evine somun ekmek almaya giderken 14 yaşında öldürülen Berkin Elvan’ın babası var. Biz o Gezi direnişinin her alanında, o öldürülen nişan alınarak tek tek öldürülen 12 kişinin aynı değerleri paylaşması bir tesadüf müdür? Bu toplum bedel ödüyor. Bunların sırtından siyaset yapanlar onları görmüyor.
Öbür isim kim biliyor musunuz? Benim de aynı gelenekten geldiğim, aynı mücadeleyi verdiğim Deniz Gezmiş’lerin geleneğinden gelen birisi olarak Deniz Gezmiş’in kardeşi Bora Gezmiş benim listemdedir. Öyle biz el bebek gül bebek öyle gelmedik. Biz icazetle il başkanı adayı olmadık. Biz yaşamın her alanında dişimizle, tırnağımızla mücadele ederek geldik.
Peki niye aday oldun diye sorduklarında örgütün aşağıdan bir talebinin olduğunu, ilçe başkanlarından, gençlik kolundan, kadın kollarına kadar bizim aday olmamız konusunda bir teklif geldi. Öyle bir talebim yoktu. Son 10 günde ‘evet’ dedim. Niye dedim biliyor musun? Bu son 20 yıldır bizi siyaset dışı bırakıp Genel Başkanın etrafını örenler 20 yıldır İstanbul’da il başkanlığını kazandık, bizi Genel Başkana karşı gibi izah ettiler, karşı karşıya geldiler, Genel Başkanın yanında yer aldılar. Milletvekili, genel başkan yardımcısı oldular, belediyeleri belirlediler. Sonra ne oldu? Ben dişimle tırnağımla kazandığım parayı, İstanbul İl Başkanlığına geldiğimde 15 milyon İstanbul’un borcunu ödedim, bir kısmını faizle alarak ödedim. Ödediğim gün ili teslim ettim. Borcun harcıyla gittim, yeniden üç kuruş kazandım, partiye harcamak için geldim. Belediyelerin sırtından siyaset yapmadım, yapmayacağım da.
Gönül isterdi ki bu partiye bu kadar emek verdik sokakta, sahada. Dayak yedik, eylem yaptık. Eylem yapmadığımız alan olmadı. O referandumda gençlik kolları başkanlarımızı bıçaklayanlar, dövenler, eve hapsetmek için kurşun yağmuruna tutanların karşısında gece 11’de eylemimizi yaptık. Biz gençlerimizi size dövdürmeyeceğiz dedik. Sonra Genel Başkanımıza Fatih Camii’nin önünde kurşun atıldığında biz Genel Başkanımızı korumak için ilçe başkanlarımız, örgüt başkanlarımız yumruk yumruğa dövüşürken kaçanlar değişimden bahsedemezler.
Biz eylem yaptık. Caminin önünde o eylemi yaptık. Sonra bir gün sonra gençlerle, kadınlarla AKP binasına dayandık mı? Ne dedik orada, eğer bir daha Genel Başkanımıza fiske vurursanız İstanbul’u size dar ederiz dedik mi? Peki o AKP İl Başkanı ile kavga ettiğimizde her türlü mücadele ettiğimiz referanduma girdiğimde biz yüzde 52,20 aldık mı? Kim bizim listelerimizde milletvekili oldu? O AK Parti il başkanını bizim listelerden milletvekili yaptılar, ben buradayım. Hala buradayım, ben örgütteyim. Bizim eleştiri hakkımızı bile elimizden aldılar. Eleştirme hakkımızı bir gecede bir zoom toplantısına katılıp değişmeyenlerin bir gecede Genel Başkanı hançerleyerek değişim istemelerinden dolayı buradayım. Genel Başkana eleştirilerimizi saklı tutmak koşuluyla Genel Başkanı desteklemek için, arkasında durmak için buradayım.
Her gün aynı kanallar aynı adamlar. Koro halinde CHP Genel Başkanı’nı itibarsızlaştırma için aynı şeyleri söylüyorlar. Ben de dedim ki CHP Genel Başkanının koltuğu kurucu liderimizin Mustafa Kemal Atatürk’ün koltuğudur. Onu itibarsızlaştırmak doğru değildir. Onu da koro halinde yaydılar. Bu yenileşmeyi yapacağız. Bu yenileşmeyi kimle yapacağız? Dışarıdan atananlarla değil. Atanan belediye başkanları, milletvekilleriyle değil. Örgütle, solumuzla, gençlerle, kadınlarla yapacağız, solda bu değişimi yapacağız.
İlçe başkanları unutuldu. Milletvekilleri, sadece kendilerine yakın; eşi, dostu, danışmanı milletvekili olanlar burada değişimden bahsediyorlar. Hadi be sizde! Rüşvetle milletvekili olanlar değişimden bahsedemezler. Değişimi birlikte yapacağız. Genel Başkanımızın öncülüğünde bu yeniliği yapacağız, sol, sosyalist kadroların önünü açacağız. Sağa kucak açma dönemi bugünden itibaren bitmiştir. Kendi solumuza, sosyalistlere, sosyal demokratlara döneceğiz. Ve Türkiye’yi bunların başına dar edeceğiz. Ben hayatta, hiç eğilmedim. Bir tek Mustafa Kemal Atatürk’ün önünde eğildim. Onun dışında hiç eğilmedim, eğilmeyeceğim…
20 yıldır değişmeyenler değişimden bahsedemezler. Ben bu kadar yıllık emeği olan bir insanım. Çok teşekkür ediyoruz Özgür kardeşimiz söyledi, bilboardları bir iş adamı yapmış. Bu güzel bir şey. Gönül isterdi ki televizyon programlarına çıkarken bile beni TV100’den aradılar, ‘Özgür de çıkacak siz de çıkar mısınız?’ Dedim tabii ki Özgür benim kardeşimdir, Özgür’e bir tek şey söylemem, o benim kardeşimdir. Tartışma dışı bırakıyorum. Akşam bağlandığımızda ilk soru Şaban Sevinç’ten geldi, dedi ki ‘Ben Özgür’e vekaleten partiyi kamuoyu önünde tartışmam dediği için çıkmadı.’ Arkadaş, siz bana dediniz ki Özgür çıkacak diye ben çıktım. Ben partiyi 5 yıldır her türlü mağduriyet yaşamama rağmen, 5 yıldır devşirme adamların milletvekili olmasına rağmen, hiç hak etmeyen belediye başkanlarına rağmen partinin hiçbir yerinde el etek öpmeyen milletvekili, belediye başkanı olmamama, en mağdur olan ben olmama rağmen partiyi bir gün kamuoyunda tartışmadım.
Cımbızla oradan içini dışını çekiyor, ben Kemal Kılıçdaroğlu’nu Atatürk’e benzettim diye… Onu sizin takdirinize bırakıyorum. Sonra aynı troller, aynı medya kanallarında servis yapıyor. Arkasında onu aynı troller devam ediyor. CHP Genel Başkanı’na nasıl saldırıyorlarsa saldırıyı yükselttiler. Benim verilmeyecek hiçbir hesabım yok. Hepsinin karşısında mücadele etmeye hazırız. Bu örgüt baş eğmedi, o trollere de eğmeyecek.
Bir gün sonra Özgür kardeşim, Halk TV’de özel bir programa davet ediliyor. Halk TV sahibi de benim 30 yıllık arkadaşımdır, bilmenizi istiyorum. Ama sadece Özgür’ü davet ediyorum. O televizyonu almasına da benim de biraz katkım oldu. Mesela biz de çağırılabiliriz. Sadece bir tek adaya servis yapılıyor. Çok da güzel oldu, herkes tanımış oldu. Başarılar diliyorum ona.
Ben İstanbul’u teslim ettiğimde Bahçelievler’de referandumda aldığımız oy yüzde 49,98 civarındaydı. Biraz önce Bahçelievler’deki başarıdan bahsedince baktım kaç almışız, yüzde 26 almışız. 49’dan 26’ya düşürmüşsünüz. Bunun tek sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu, değil mi! Hepiniz oralarda dolaşacaksınız, sonra döneceksiniz Kılıçdaroğlu’nu sırtından bıçaklamaya kalkacaksınız. Kemal Kılıçdaroğlu’nu size yedirmeyeceğiz. Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkanımızdır, arkasında duruyoruz, durmaya devam edeceğiz. O yenileşmeyi, o değişimi de Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yapacağız. En kısa zamanda.
Kılıçdaroğlu, eline tek pankartı eline alıp ‘adalet’ diye yürüdüğünde 24 gün boyunca hiç uyumadan İstanbul’u Maçka Parkı’nda buluşturduk, Gezi direnişinden sonra en büyük eylem yeri yaptık. 21 STK temsilcisiyle beraber. Odalarla, sendikalarla, EMEP ile ÖDP ile bütün sol dünyayla birlikte buluştuk, Genel Başkanımızı her gün Adalet Nöbeti’nde karşıladık ve yürüdük. Sonra İstanbul’da 200 bin kişi olmaz diyen Genel Merkez yöneticileri, şimdi değişimciler, onlara inat içeride 2 buçuk, dışarıda 1 buçuk milyon 4 milyon İstanbullu ile Genel Başkanımızı karşıladık. Dünyanın en büyük yürüyüşü, Gandi’den bir gün fazla, 24 gün yaptı. Eğer Kemal Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşü başka bir ülkede yapsaydı ‘Herkes için Adalet Yürüyüşü’nü gazeteciler, hapiste yatan devrimciler, mağdur olanlar, solcular, sahipsizler için o yürüyüşü yaptığında yüzde 85 oy alırdı. Peki ne yaptı Kılıçdaroğlu? Sizi milletvekili yaptı, çıktınız bir gün sonra bakanlık olsaydı bunlar bizi kapılardan içeri almazlardı. Emek bizim, liyakat burada, gençler, kadınlar burada, örgüt burada, milletvekili onlar. Değişimci onlar. Hadi be sizde.
Değişim olacak. İlkin İstanbul’u değiştireceğiz. Birbiriyle barışmayan bir örgütü barıştıracağız. Belediye başkanları belediye başkanlarıyla kavgalı. İl başkanını tanımayan belediye başkanları… Parti yönetimini tanımayan belediye başkanları, ili tanımayan ilçe başkanları… Gençleri birbiriyle kavga ettiren bir parti yönetimi olabilir mi? Ben o gençler birleştirmeye geliyorum.
Beni sorgulayanlar biliyor. Sivas Katliamı olduğunda ortada olmayanlar, orada saz çalıp türkü söyleyip semah dönenlere kibrit çakıp yakanlara… Biz o dönem ilçe başkanıydık, aynı gece Sivas’a gittik, orada eylem yapanlara sahip çıktık ve İstanbul’da onlarla birlikte en büyük mitingi yaptık. Sivas davasına sahip çıkmayanlar, Sivas mücadelesini bilmeyenler Sivas’tan bahsedemezler. Biz Sivas’ın Banaz yaylasında Hızır Paşa’ya karşı direnen, direnirken baş eğmeyen Pir Sultan’ın geleneğinden geliyoruz. Biz asıldığında son bir sözün var mı diye sorulduğunda var diyor Pir Sultan, sazımı verin diyor. Taşlatıyorlar, onun en yakın kardeşine de taş attırmaya çalışıyorlar. O da diyor ki ‘ben gül atacağım.’ Gül atıyor. Bu Pir Sultan’ın zoruna gidiyor. Alıyor sazı eline, ‘ille başıma yağar pare gibi taşlar, hiç değmez bana, ille dostun gülü yaralar beni’ diyen geleneğin baş eğmeyenlerin mücadelesini veriyoruz. Ötekilerin mücadelesini veriyoruz. Biz düştüğümüz yerden her zaman kalkarız. Biz Che Guevara’nın söylediği gibi ‘Biz düşersek düştüğümüz yerden kalkarız, yeniden mücadeleye devam ederiz. Yeniden ayağa kalkarız, bu düzeni başına dar ederiz.’ Ama onlar düşerse bir daha kalkamazlar, çünkü onlar gücü, yetkiyi makamlardan alıyor, saltanattan alıyor. Biz düştüğümüz yerden kalktık, yürümeye başladık.”