Taraf gazetesinin haberine göre, Tunceli'de merkezinde Ovalıoğlu ailesinin bulunduğu bir dram yaşanıyor. Oğulları Merdan Ovalıoğlu 18 gündür PKK tarafından esir tutulan Muhittin-Şengül Ovalıoğlu çifti, korkulu günler geçiriyor. Üstelik bu, ailenin başına gelen ilk trajik olay değil...
Ovalıoğlu ailesinin 18 yaşındaki ferdi Merdan Ovalıoğlu yaklaşık 18 gündür PKK’nın elinde tutsak. Biri sandık cinayetine giden, dedesi kahırdan vefat eden Merdan Ovalıoğlu’nun ailesinin yaşadıkları Türkiye’nin felaket tarihi gibi. İnsan Hakları Derneği ve Maden Mühendisleri PKK’ya seslenerek Merdan’ın derhal serbest bırakılmasını istiyor. Çağrı ortak: “Ailenin beşinci felaketi olmasın.”
Aile sandık cinayetiyle gündeme geldi
14 Haziran 1972 günü akşam saat 21.30’da bir sandıkla Paşabahçe’de sahilde bekleyen bir genç kız önce pek dikkati çekmiyor. Yolu kesen otomobilde bulunan iki polis kıza sandıkta ne olduğunu soruyor. O zaman 21 yaşında, Boğaziçi Üniversitesi Temel Bilimler Bölümü Kimya Şubesi üçüncü sınıf öğrencisi Banu Ergüder, “Kitaplarım var” cevabını veriyor ama polisler bu cevaba inanmıyor. Genç kız taşıdığı sandığını açınca donakalıyorlar. Sandıkta örgüt arkadaşları tarafından öldürülen ve cesedi parçalar halinde sandığa yerleştirilen Adil Ovalıoğlu bulunuyor. Sandık Paşabahçe’den denize atılmak üzereyken fark ediliyor. Ergüder polisteki sorgusunda, Ovalıoğlu’nun kendisine tecavüz etmek istediği için başına lobutla vurduğunu, yere düşen tabancasıyla üç el ateş ederek öldürdüğünü söylüyor ancak bu ifade Siyasi Şube polislerine inandırıcı gelmiyor. Daha sonra yapılan soruşturmada cinayeti örgütsel anlaşmazlık nedeniyle aynı üniversite öğrencilerinden Zeynel Altındağ’ın işlediği ortaya çıkıyor. Sıkıyönetimce aranan Adil Ovalıoğlu’nun öldürülmesine adı karışan Garbis Altunoğlu da daha sonra yakalanıyor. Soruşturmayı derinleştiren polis cinayetin sol içi bir hesaplaşma olduğunu ortaya çıkarıyor.
Olayın aslı şu: O yıllarda Doğu Perinçek’in Maocu çizgideki Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi’nden tasfiye edilen Robert Kolejli bir grup Hindistan Komünist Partisi’nin lideri Çaru Mazumdar’ın kırlardan kente stratejisini benimser. Buna göre mücadele kırlarda başlayacak ve köylüleri mücadeleye katmak için de toprak ağaları sadece tarım aletleri (orak, tırpan vb.) kullanılarak köy meydanlarında öldürülecektir. Bu cinayet nedeniyle Banu Ergüder, Garbis Altunoğlu, Zuhal Aksoy ve Mehmet Ümit Necef, İstanbul 2 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanır. Kimileri idam, kimileri ömür boyu hapis cezası alır. Bu Ovalıoğlu ailesinin ilk felaketi.
Dede kahrından veda etti
Adil Ovalıoğlu’nun kardeşi Sami Ovalıoğlu’da 1976 yılında Ankara’da Yükseliş Koleji önünde öldürüldü. Sami Ovalıoğlu’nun Ankara’da Abdullah Çatlı’nın kurduğu örgütün kurbanı olduğu söylendi. Bu ailenin ikinci feryadıydı. Sami’nin öldürülmesinden sonra Tokat’ta tüccarlığa soyunup, çocuklarını büyük şehirlerde okutmaya azmetmiş baba Aziz Ovalıoğlu ağıtlar yazdı, ağlayarak kapı kapı dolaştı. Birkaç ay sonra, iki yavrusunu yitirmenin acısına dayanamayarak o da vefat etti. En büyük abi, Rüştü Ovalıoğlu, yıllarca acı çektikten sonra bir yol kazasında can verdi... Bu ailenin dördüncü felaketiydi.
Anne Meliha Ovalıoğlu Kanlı 77 1 Mayıs’ına çocuklarının anısı için katıldı. Taksim Meydanı’nda ölümden kaçmak için değil, yanındaki insanlara cesaret vermek için süründü. Çocuklarının arkadaşlarına, Adili’nin, Sami’sinin anısına en lezzetli mantılarını, saç kavurmalarını yedirdi... Yaşadıklarından sonra, kulakları dünyanın sesine küstü, kendi halinde gökyüzüne uçtu gitti... Bu acıya kızı Dilber hiçbir şey diyemedi. Onun kocasının da gözü görmez oldu...
Beşinci felaket olmasın
Geçmişi felaketle dolu bu aile şimdi başka bir felaketle uğraşıyor. Bu ailenin fertlerinden Muhittin Ovalıoğlu’nun oğlu 18 yaşındaki oğlu Merdan Ovalıoğlu şimdi PKK’nın elinde tutsak. 12 Ekim 2008 tarihinde Tunceli’nin Pülümür ilçesine bağlı Kırklar köyü civarında bulunan krom maden ocağını işletmek isteyen Erkan Meriçli, yanına teknik analiz için daha önce bölgede çalışmış olan maden mühendisi Muhittin Ovalıoğlu, eşi Şengül Ovalıoğlu ve 18 yaşındaki oğlu Merdan Ovalıoğlu’yla beraber ocağa gitti. Maden ocağında yapılan incelemenin ardından Pülümür’e dönmek üzere yola çıkan Erkan Meriçli ile Ovalıoğlu ailesini yolda silahlı bir grup durdurdu. PKK’lı olduğunu söyleyen silahlı kişiler, Muhittin Ovalıoğlu’nun oğlu Merdan Ovalıoğlu’nu kaçırdı. Olay üzerinden 18 gün geçmesine rağmen Ovalıoğlu’ndan hiçbir haber alınamadı. Kaçırılan Merdan’ın babası Muhittin Ovalıoğlu ve annesi Şengül Ovalıoğlu, önceki gün Pülümür Cumhuriyet Savcılığı’na verdikleri ifade de çocuklarının maden ocağının eski işletmecilerine karşılık kaçırıldığını söyledi. Çocuklarından hiçbir haber alamadıklarını ve öldürülebileceğinden kaygılandıklarını belirten Ovalıoğlu ailesi, İHD Diyarbakır Şubesi’nden yardım istedi.
Telefonla ulaştığımız baba Ovalıoğlu, kaçırılma hikâyesini anlatırken “PKK’lılar madenin eski sahiplerini tanıyorsunuz, o kişiler bulup getirene kadar oğlunuz elimizde kalacak” dediler. Ben de başına bir şey gelmesin diye Erkan Meriçli’nin madeni alan kişilerden olduğunu söylemedim. Çocuğumu alıp gittiler hiçbir şey yapamadık” dedi. Daha sonra Erkan Meriçli’nin PKK’lılarla görüşmesi için kendisini ikna ettiğini ve Meriçli’nin de PKK’nın elinde üç gün kaldıktan sonra serbest bırakıldığını anlatan baba Ovalıoğlu, oğlunun bırakılmadığını söyledi. Oğlunun bırakılması için eşiyle beraber PKK’nın komutanıyla dağa gidip konuştuklarını söyleyen Ovalıoğlu, “Eşime çocuğumu göstermedikleri gibi madenin eski sahibinin gelmesini istediler” dedi.
İHD: 'Serbest bırakılsın'
TMMOB Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun da olaya dikkati çekmek için basın toplantısı düzenledi. Torun, Tunceli’de 15 gün önce kaçırılan maden mühendisi bırakılırken, oğlunun hâlâ bırakılmadığını belirterek, gencin derhal serbest bırakılmasını istedi. Daha önce de bazı meslektaşlarının benzer olaylarla karşılaştığını belirten Torun, maden mühendislerinin genellikle ülkenin en ücra köşelerinde, dağ başlarında görev yaptığına işaret etti. Maden mühendislerinin çok zor koşullarda görev yaparak yeraltı kaynaklarımızın değerlendirilmesi için mücadele verdiğini anlatan Torun, şöyle dedi: “Odamız; amacı ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin masum insanlara yönelik saldırıları nefretle kınamış, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu bir ülkede bir arada yaşamanın herkesin yararına olacağını sürekli olarak vurgulamıştır. Yaşam hakkının vazgeçilmez olduğunu, hangi amaçla alınmış olursa olsun, gencin serbest bırakılmasını ve sivil vatandaşlara yönelik bu tür saldırıların son bulmasını bekliyoruz” dedi. İHD Diyarbakır Şubesi Başkanı Muharrem Elbey’de, yaşam hakkının vazgeçilmez olduğunu belirterek, hangi amaçla alınmış olursa olsun, gencin serbest bırakılmasını istedi.