Kültür-Sanat

Orhan Pamuk: Çapkın değilim...

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu'na yaşamıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.

12 Ekim 2008 03:00
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, Milliyet yazarı Güneri Cıvaoğlu'na yaşamıyla ilgili bilinmeyenleri anlattı.

***
Orhan Pamuk, Nobel Ödüllü, küresel üne sahip bir yazar. Yakışıklı, kültürlü, dünyanın saygın üniversitelerinden Columbia’da ders veriyor. Kitapları 58 dilde yayımlanmış, 7 milyondan fazla satmış.

Ona kadınların ilgi göstermesi doğal.

New York’ta East River’a bakan The Marmara Manhattan’ın terasında söyleşirken manzaranın güzelliği ve romantizmi ile örtüşen “kadınların ona ilgisi” sorusunu yönelttim.
Cevabı doğal ve içtendi:
“Ben çapkın değilim. Ruhumda yok.”

Gerçekten şık davetler, romantik yemekler, partiler, galalar ile dokunmuş ışıltılı bir yaşamın dışında.
O kadar ki, Nobel Ödülü’nü aldığını perşembe günü öğrenmiş, cumartesi gecesi tek başına yemek yemiş. Evine gelmiş. Ertesi gün erkenden çalışmaya başlamak üzere gece 10 buçukta yatmış, uyumuş. Yaptığı iş disiplin gerektiriyor.
Her gün çalışıyor. Tatili yok.
Nobel’i aldığını öğrendiği anda ilk tepkisi; “eyvah başıma yapacak bir sürü iş çıktı” olmuş.
Çünkü...
Ertesi sabah için programı, yazımını yarıladığı Masumiyet Müzesi’ne devam etmekmiş.
Tabii... Sevinmiş de...

Sempatik

Orhan Pamuk’u dinlerken, sık sık Abdi İpekçi döneminde Milliyet’in yayımladığı mizah sayfasını anımsadım.
Adı, “CİDDİYET”ti.
Orhan Pamuk da zaman zaman mizah yapıyordu ama “ciddiyet” çizgisini sürdürerek...
Hatta bir ara babasının arkadaşı olan Erdal İnönü’nün taklidini yaparak İsmet İnönü’nün sofrasından bir anı bile anlattı.
Taklit başarılıydı fakat ciddiyet kıvamını taklit de, gülümseyişi de sulandıramadı.
Bazı kelimeleri vermek istediği mesaja göre sesini yükselterek veya düşürerek vurguluyor.
Araya bir es koyuyor.
Söyleşimiz öncesinde birer kadeh şarap içtik.
Kamerasız geçen 1 saat aktı gitti.

Tehdit

Bundan 8 ay kadar önce, daha gündeme Ergenekon bu denli oturmamışken, güvenlik örgütleri Pamuk’u uyarmışlar.
“Telefon dinlemelerinde onu öldürme planları yapıldığını” saptamışlar.
Pamuk’u korumaya almışlar.
Nobel Ödülü almış ilk Türk’ü, dünyanın tanıdığı bir yazarı öldürmek düşüncesi bile nasıl da korkunç...
Oysa...
En çok yapmak istediği şeylerden biri, “gençlerle sohbet için Türkiye’yi il il, ilçe ilçe dolaşmak. Gençlere ‘karar verin, inanın, siz de başarırsınız. Hiçbir şey sizi engelleyemez’ diye seslenmek...”

Renkler ve kelimeler

Pamuk’un Columbia’daki ders konusu “renkler ve kelimeler...” Her kelimenin bir rengi olduğu yolunda teori var.
Orhan Pamuk’un özel ilgi alanı bu ama Columbia’daki dersleri daha çok “renkler dünyasının anlatımına” odaklanmış.
23 yaşına kadar ressam olmayı kafasına koyduğu için ressam ve edebiyatçı kimlikleriyle verdiği bu dersleri ilginç buldum.
İzlemek isterdim.

Konuşmak hakkım

Orhan Pamuk’la siyaset konuşmadık ama Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılışında bir konuşma yapacak. İçeriğinde “politika” da olacak.
“Sanatçının hem topluma karşı sorumluluğu hem de kendine saygısı gereği elbette politika konuşması gerektiğini” söylüyor.
Paylaşan da, paylaşmayan da olur, fakat sanatçının her birey gibi fikirlerini dile getirme özgürlüğü, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Kitaplarını bundan böyle zaman zaman onu gözümün önüne getirerek okuyacağım.

İlgili haberler:

'Masumiyet Müzesi' kitapçılarda
Pamuk: Özgür aşk için özgür düşünce şart
Bekaretin dinle alakası yok
Orhan Pamuk’a iki eleştiri
‘Devlet beni hapse atmasın, başka şey istemem’
Masumiyet Müzesi'ne özel muamele