Magazin

Okan Bayülgen: Her şeyden umutsuzum

Bayülgen, "Heteroseksüel, evli, çocuk sahibi ve 40 yaşını aşmış bir adam olarak her şeyden umutsuzum" dedi.

26 Şubat 2011 02:00

T24 - Okan Bayülgen, "Heteroseksüel, evli, çocuk sahibi ve 40 yaşını aşmış bir adam olarak her şeyden umutsuzum" diyerek ekledi: "Depresyonda değilim... Benimki felsefi bir umutsuzluk. Yoksa yaptığım işlerin hepsinden memnunum" dedi.

Sabah gazetesinden Aslı Örnek'in "Her şeyden umutsuzum" başlığıyla yayımlanan (26 Şubat 2011) yazısı şöyle: 




"Her şeyden umutsuzum"

Okan Bayülgen, Özsüt'le el ele verdi ve bir sosyal sorumluluk projesi başlattı. Bayülgen, 60 kişiye önce Özsüt'ün ürünlerinden yedirdi, ardında da fotoğraflarını çekti. Şimdi de herkesten çektikleri 'mutluluk fotoğraflarını' www.mutluluktadinda.com adresine göndermesini bekliyor. Özsüt ürünlerini yerken fotoğraflarını çekip siteye yükleyenler, Bayülgen'in başlattığı projeyi devam ettirmiş olacak... Yüklenen fotoğraflar arasından seçilenler ise teşekkür kartı ve bloknot olarak kullanılacak. Satışa sunulacak olan bu ürünlerden elde edilecek gelir de TEGV'e (Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı) bağışlanacak.


Okan Bayülgen'le projeyi konuşmak için bir araya geldik... Her sorumuza yanıt verdi ama konu kızı İstanbul ve eşi Şirin Bayülgen'e gelince ağzını bıçak açmadı. İşte, Bayülgen'in anlattıkları...


Kendimi hep kasmışımdır

Sizin için mutluluk nedir?

Benim için farklı yaşlarımın ve zamanlarımın mutlulukları var. Bugün "Benim için mutluluk, sıradan bir günün, sıradan bir akşam saatinde hep beraber sofraya oturmak" diyebilirim. Mutluluk, derdimiz tasamız yokken, kendimizi rahat bıraktığımız zamanlardır.


Başarı da mutluluk vermez mi?

Ben genelde başarı ifade eden fotoğraflarıma dikkat ediyorum; hep kendimi kasmışım. Filanca ödülü almışım, falanca kızla çıkmış ya da falanca beni takdir etmiş. Ama ben bunları yaparken hep kasılmışım. Mesela; iyi iş yapan ve başarılı olmuş bir filmin galasındayım. Ben orada kasılırım. Bir ödül töreni bile bir an önce bitirilmesi gereken bir iştir benim için...


Meşhurları bıraktım

Bir yere gidecekken, "İptal olsa da gitmesem" dediğiniz oluyor mu?

Onları tamamen iptal ettim... Hiçbir yere gitmiyorum, tek bir meşhur arkadaşım yok, hatta meşhur olmayanları da bıraktım. Meşhur olanların meşhur olmalarından, meşhur olmayanların da henüz meşhur olamamışlıklarından sıkıldım!


Fotoğrafçılık, sunuculuk, yönetmenlik... Bir sürü iş yapıyorsunuz. Okan Bayülgen'i nasıl tanımlamak gerekir?

Şov dünyası içinde farklı iş becerilerine sahip biri olarak görebilirim kendimi... Bütün işleri güzel yapmak değildir bu...


Twitter'da var mısınız?

Yokum. Fakat Twitter'da bir tane sahte Okan Bayülgen var. 100 küsur bin takipçisi var sahte Okan'ın.


Siz sosyal paylaşım sitelerini 'karşı cinsi tavlamak için sapıklık' olarak görenlerden misiniz?

Kesinlikle öyle görmüyorum. Ama ben, her türlü hikayeyi ve fotoğrafı ifşa etme hevesli değilim. Ben mümkün olduğu kadar müstakil olmak istiyorum. "Sabah dokuz, akşam beşlik bir işe girsem ne güzel tatil yaparım" diye düşünüyorum.


Düşünüyor musunuz böyle bir iş?

Tezgahtarlık gibi bir iş bulsam... "Sizin aldığınız şeyler 35 lira tuttu efendim" diyeceğim, kasa fişi kesebileceğim. Böyle bir şey yapabilsem müthiş tatil olur gibi geliyor bana. Tabii bu işi yapanları küçümsemiyorum, onlar tatil yapmıyorlar ama bir-iki ay yapsam bana tatil olur.


Depresyonda değilim

Gelecek endişeniz var mı?

Benim gelecek endişem yok! Beni endişeliler, kaygılılar ve Beyaz Türkler sınıfına sokabilirler. Ancak ben bunların hiçbirinin içinde değilim. Fakat heteroseksüel, evli, çocuk sahibi ve 40 yaşını aşmış bir adam olarak her şeyden umutsuzum.


Nasıl yani?

Teknik olarak umutsuzum. Yoksa gün içinde neşeleniyorum, yani depresyonda değilim. Gazeteleri ve köşe yazarlarını okuyan, haberleri izleyen, sabaha kadar internet üzerinde her türlü platformu ve hatta yabancı gazeteyi okuyan bir adam olarak dünyadan umutsuzum. Ama benimki felsefi bir umutsuzluk, onun dışında yaptığım işlerin hepsinden memnunum. Yani pasta yiyen kızların, oğlanların, çocukların fotoğraflarını çektiğim zaman buna iş gibi bakmıyorum. Çünkü o, benim teknik olarak iyi yapmam gereken bir iş ve o işi iyi yapabilirsem ancak mutlu oluyorum, iyi yapamazsam mutsuz oluyorum. O işten az para almak, çok para almak, bunların hiçbir önemi kalmıyor.


İnsan değil, kedi-köpek seviyorum

İnsan sevmiyorum. Onun yerine kedi olsun, kuş olsun, çocuk olsun, daha güzel. Ben bir atölyeye kapanmış resim yapmıyorum ya da bir kimya problemim yok elimde... İnsanlarla ilgili bir şey yapıyorum.

Konuklu programlar yapıyorum, oraya bir sürü konuk geliyor... Ben de bir süre sonra makyaja, giyinmeye, kendini farklı göstermeye karşı bir tiksinti başladı.

Birkaç senedir programda makyaj yapmamaya başladım. Herkes solaryumdan çıkmış gibi oturuyor karşımda, bir tek ben bembeyaz suratla oturuyorum. Herkes bana "Öldün, bittin, çöktün, mahvoldun" diyor. Hayır öyle değil, ben sadece makyaj yapmıyorum.

İnsanlar bana rastladıklarında; "Siz meğer ne uzun boylu, ne yakışıklıymışsınız" diyor... Ya öyle bir şey yok kardeş! Ben aynı kısa boyda, aynı surattayım.


Burada yaşıyorsam Hakkı Abi sayesinde!

Hakkı Devrim'e inanılmaz saygı duyuyorsunuz. İlişkinizden biraz bahseder misiniz?

Hakkı Abi, diğer bütün büyükler gibi benim varlık nedenimdir. "Ben bu ülkede yaşıyorsam Hakkı Devrim yüzündendir", "Hakkı Devrim bu ülkede ölmüyorsa benim yüzümdendir" gibi bir ilişki kurulması lazım aramızda. Ben onun sayesinde yaşıyorum, o da benim sayemde yaşıyor. Bu, birbirlerini gırtlaklayan, birbirlerini kahredip, yok edip onların parasına konmak isteyen insanların anlamadığı bir şey.


Nesiller arası itibar

Benim sayemde yaşıyor derken kastettiğiniz ne?

Birbirimizin sayesinde yaşıyor ve mutlu oluyoruz. Sadece Hakkı Devrim'i kastetmiyorum; ben ve bütün büyüklerim... Bir de nesiller arası itibarın kopmaması lazım. Çünkü yemek yapmasını, çocuk bakmasını anneden, bilmem neyi dededen öğreneceğiz. Bunları size herhangi bir internet sitesi ya da kitap anlatamaz. Bir de oturmasını, kalkmasını, yemek yemesini size öğretecek bir adab-ı muaşeret kitabı yok...


Öyle kitaplar olsa da okuyan var mı?

Bunu okusanız da öğrenemezsiniz zaten. Ben bir sürü zengin adama soruyorum "Karın, kayınvaliden ve annenle beraber yemeğe gittiniz. İlk önce hangisinin sandalyesini çekersin? Eti hangi bıçakla kesersin?" diye... İstediği kadar zengin olsun, dünyanın en pahalı teknelerini, mücevherlerini ve çantalarını satın alsın, bir şeyi değiştirmez ki... Adam, ayıysa ayıdır.


İzin belgesi aldık

"Birisi alışveriş merkezi içerisinde, birisi sokakta olmak üzere iki Özsüt mağazasında çalıştık. Fotoğrafları izin alarak çektik, insanlara izin belgesi imzalattık. Aslında kolay kolay böyle şeyler imzalamazlar ama hem Özsüt hem de ben bu işi kıvırdık. Demek ki, güven sağlamışız..."