Gezi Parkı direnişi sırasında Hatay’da hayatlarını kaybeden Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan’ın anneleri, yitirdikleri çocuklarını anlatırken, yaşananlara da isyan etti. Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan, “Benim oğlum düşüp öldüyse dahi onu yine polis öldürdü, yine Erdoğan öldürdü, çünkü bu olayların kontrolden çıkmasına onlar neden oldu” diye konuştu. Hatice Cömert de oğlunun öldürüldüğü gün polisin çok sert olacağı yolunda duyumlar aldığını belirterek, “Bir AKP milletvekili, o gün Erdoğan’ın, polisin gerçek silah kullanmasına izin verdiğini söylemişti” dedi. Emel Korkmaz da “Biz çocuklarımızı sevgiyle büyüttük ve onlar sevgisizliğe yenildi” diye konuştu.
Cumhuriyet gazetesinden Meltem Yılmaz’ın haberi şöyle:
Hatay Armutlu, Gezi eylemleri ile başlayan süreçte 3 genç insanın cenazelerinin kalktığı acılı, yaslı bir mahalle. Ali İsmail Korkmaz, Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan’ın ölüm haberiyle hayatlarında onarılamaz yaralar açılan anneleri, oğullarının aslında kim olduğunu ve içinde bulundukları ruh halini gazetemize anlattı. Atakan ailesinin evinde bir araya geldiğimiz anneler, oğullarının kaybıyla kan ağlıyordu.
Ayrımcılığa dayanamıyordu
Ahmet Atakan’ın annesi Emsal Atakan, oğlunun Gezi süresince yaşanan ölümlere çok tepki gösterdiğini anlatıyor. Eylemlere destek verme nedenini ise “Son zamanlarda bizlere yapılan ayrımcılığa dayanamıyordu” sözleriyle ifade ediyor.
- Ahmet evden çıkarken, size ne söylüyordu, onu eylemlere iten neydi?
Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz’ın ölümlerini duyduğunda, onların analarının ağladığını gördüğünde evdeki eşyaları kırdı, sabahlara kadar uyuyamaz oldu. Çok üzüldü ve çok tepkiliydi yaşananlara. Alanlara giderken oğlumun tek bir inancı vardı: Barış. Neden biliyor musunuz? Benim oğlumun bebekliğinden son gününe kadar yaşadığı yer “Hatay Medeniyetler Kenti”, duyduğu tek söz barış. O alanlara giderken ben de peşinden giderdim, çünkü biliyordum ki polis öldürmek için vuruyor, oğluma da bunu söylüyor, dikkat etmesini tembihliyordum. O da “Korkma anne bir şey olmaz biz hakkımızı arıyoruz” diyordu, “Bu ülkede huzur içinde yaşamak istediğimiz için gidiyoruz” diyordu.
- İnsanlarla, çevresiyle ilişkisi nasıldı?
Ahmet’in Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Hıristiyan hiç fark etmez, her dinden her mezhepten her ırktan arkadaşı vardı. Manisa’da 4. sınıf öğrencisiydi ve yaşadığı evdeki ev arkadaşları farklı kimliklerden insanlardı. İşte buydu zaten benim oğlumun alanlara gitmesine neden olan; bugün Türkiye’de AKP’nin yaptığı ayrımcılığı kaldıramamasıydı. Son zamanlarda “Neden şehrimizde gittiğimiz hastanede artık bizimle ilgilenilmiyor”, “Neden bize ayrımcılık yapılıyor”, “Neden şehir ikiye bölünüyor”, dahası, “Neden Hatay’da terörist kampları kurulmasına izin veriliyor” diye tepki veriyordu. Çünkü bizim ölen gençlerimize bakarsanız hiçbiri cahil değil, hepsi aydın gençler.
Polis, gençleri çığrından çıkardı
- Gezi eylemleri süresince Armutlu hep görmezden gelinmeye çalışıldı ama en fazla kayıp da buradan verildi. Sizin gözünüzle, Armutlu’da nasıl bir atmosfer vardı?
Gezi eylemleri sürecinde Antakya’nın merkezine gitmelerini yasakladılar gençlerin ve bu nedenle gençler daha da çıldırdı. Polisin uyguladığı aşırı şiddet olayları çığrından çıkardı. Polis gençleri galeyana getirdi, 100 kişilik oturma eylemine dahi 10 TOMA geliyordu. Ve şimdi… Ben yıllarca emek verdim, büyüttüm, gözbebeğim gibi baktım evladıma ve sonra biri gelip çocuğumu aldı benden! Bu çocuklar herkesin gözü önünde öldürüldü ve her şey örtbas edildi. Ve benim oğlumun ölümünün üzerinden daha yarım saat geçmeden düşüp öldüğü kesin bir dille verildi. Benim oğlum düşüp öldüyse dahi onu yine polis öldürdü, yine Erdoğan öldürdü, çünkü bu olayların zıvanadan çıkmasına onlar neden oldu. Mısır halkına ağlayan Erdoğan bizim evlatlarımızın ölümüne ağlamıyor, hükümetten hiç kimse bizi arayıp da başsağlığı bile dilemiyor, neden! Biz onların düşmanı mıyız? Bir kere şunu bilsinler, biz Erdoğan sayesinde Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşamıyoruz.
- Bir anne olarak bundan sonraki süreç konusunda endişeli misiniz?
Elbette. Benim evladımın suçu “savaşa hayır” demek mi? Bütün Türkiye’nin annelerine sesleniyorum buradan, evlatlarını kaybetmek istemiyorlarsa çok iyi düşünsünler. Benim yüreğim yandı, anaların yürekleri yandı, başka anaların yürekleri yanmasın, evlatlarına sahip çıksınlar. Onların da evlatları bir gün “savaşa hayır” diyebilir, bunun karşılığında öldürülmeleri mi gerekir? En büyük acı evlat acısıymış ve bunu bize yaşattılar.