*Sibel Yükler
Bu, üniversite son sınıftayken tecavüze uğrayan bir kadının hikâyesi. “O erkek dışarıda gezdikçe, ben her gün bir kez daha tecavüze uğruyorum” diyen Gülezar, kız kardeşlerinin sesi olmak için kendini anlatıyor: “Biz suçlu değiliz. Kendimizi hep yalnız hissediyoruz, ama o kadar çoğuz ki. Yeter ki birbirimize anlatabilelim, yeter ki destek olabilelim. Asla yalnız yürümeyeceğiz.”
“Yalnızca, benimle aynı şiddeti yaşayan kadınlara sesimi duyurmak istiyorum, onlara yalnız olmadıklarını söylemek istiyorum. Anlatmak istiyorum, çünkü… Çünkü anlatamıyorum” dedi. Kendisine bir isim seçmek isteyip istemediğini sordum. “Gülezar” dedi. Bu, ev arkadaşının sevgilisi tarafından tecavüze uğramış 24 yaşındaki Gülezar’ın hikâyesi… Ve tüm kız kardeşlerinin…
“Evdeydim, tek başımaydım, uyuyordum”
“Neredeyse bir yıl olacak. Evdeydim, tek başımaydım. Gece çok geç bir saatti, sanıyorum sabaha karşı dört. Uyuyordum. Ev arkadaşımın erkek arkadaşı anahtarla eve girmiş. Odama girip kolumdan tutunca şokla uyandım. Beni sürükleyerek odalarına götürdü. Boğuştuk, itmeye ve kendimi korumaya çalıştım. Vuruyordu. Alkollüydü, uyuşturucu almıştı. Bırak diye bağırdım, boğuşurken burnunun kanadığını gördüm. Kan görünce dayanamam ben… Bayılmışım… Gözümü araladığımda arkamdan da zorluyordu, epilepsi hastasıyım. Çok korktum. Hastalığın etkisiyle tekrar bayılmışım… Kendime geldiğimde ise üzerimde uyuyordu. Hem vajinamdan hem anal yoldan tecavüz etmişti. Üzerimden itip kendimi odadan attım. Şok içindeydim. Meme ucum ve kulağım yırtılmıştı. Ağlıyordum, şok içindeydim.”
Gülezar yaşadığını ev arkadaşına anlattığında destek göremediğini ve kendisine inanmadığını söylüyor. “Beni itti, bana hakaretler etti” diyor. Sabahsa ilk işi, yanındaki arkadaşıyla birlikte Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi’ne (KASAUM) gitmek oluyor. Ardından da eve gidip çarşaf, kılıf, pijama gibi kanıt olacak ne varsa alıp savcılığa gidiyor. Darp raporu, emareler… Her biri Gülezar’ın yaşadıklarını ortaya çıkarıyor. Ama toplum buna izin vermiyor:
“Her gün bir kez daha tecavüze uğruyorum”
“Babam yalnızca tecavüze giriştiğini biliyor, gerçeği duysa ölür. Annem biliyor, biliyor ama artık dayanamıyorum. Beş gün boyunca psikiyatri servisinde yattım, sonra çıkmak zorunda kaldım. Tecavüze uğradıktan sonra adli muayene için gittiğimde bana gebelik önleyici ilaç vermişlerdi. Annem o günden sonra elinde gebelik testleriyle geldi. Ben her gün biraz daha, hiç azalmadan, hep artarak bir kez daha bu travmaya maruz kalıyorum. O erkek dışarıda gezdikçe, ben her gün bir kez daha tecavüze uğruyorum.”
“Okulu bırakmak zorunda kalıyor”
Bunu yaşadığında son sınıf öğrencisiydi Gülezar. Ailesi okulu bıraktırıyor ve memlekete dönmek zorunda kalıyor. “Ne dışarı çıkabiliyorum, ne herhangi bir iş görüşmesine gidebiliyorum. Çıkamıyorum. Evden çıkamıyorum. Memleketimde okumama dahi izin vermediler. Burada gideyim dedim, olmaz dediler. Ben ne yaptım ki? Kız kardeşim var, sınava hazırlanıyor. Aynısı onun da başına gelecek diye göndermeyecekler, biliyorum” diyor.
“Ezilmiş dut gibiyim”
“Hayallerim vardı, ben çok profesyonel makyaj yaparım. Artık hayallerim bile kalmadı. Bana söylemiyorlar, ama suçluymuşum gibi davranıyorlar. Ben suçlu muyum? Ben suçlu değilim ki. Bunu yaşatan yerine neden ben suçlu oluyorum. Kendimi ezilmiş dut gibi hissediyorum. Ezilmiş üzümden şarap bile yapabilirsiniz, ya da şerbetini yaparsınız. Ama dut bir kez edildi mi hiçbir işe yaramaz. İştahım olursa yiyorum. Sokağa çıkmıyorum. Sürekli ağlayıp bayılıyorum. Tecavüze uğradıktan sonra yaşama mücadelesi vermek çok zor. Bir yandan aileni düşünüyorsun bir yandan kendini düşünüyorsun. Sonra düştüğün durumu düşünüyorsun. O kadar kötü ki… Keşke diyorum, o esnada ölseydim.”
“Başka kadınların hikâyesi…”
Tecavüze uğradıktan sonra başka bir arkadaşının 9 yaşındayken babası tarafından tecavüze uğradığını öğreniyor Gülezâr. Mahkemeye gittiğinde ise başka bir arkadaşının daha tecavüze uğradığını öğreniyor. Sonra da annesinin polisler tarafından tacize uğradığını: “Mahkemeye gelen arkadaşım sevgilisi tarafından tecavüze uğramış. Hamile kalmış, kimseye diyememiş. Tek başına kürtaj olmak durumunda kalmış. 70’li yıllarda annem 12 yaşındayken, dayılarımı gözaltına almak için eve polisler geliyor. Evlerinde köpek de var. Polis köpeğe vurmaya kalkınca annem önüne geçmiş, ‘bunu da alın’ demişler. Götürmüşler, dayılarım bir yerde annem bir yerde. Polis, elini annemin pantolonundan içeri sokmuş… Bana da bu olayı, ben yaşadıktan sonra anlattı.”
"Ataerkil toplum hepimizi mahvediyor"
Gülezar’a tecavüz eden erkek hakkında bir dava görülüyor. İki duruşmadır karşılaşmak zorunda olmanın travmasını yaşadığı için bir dahaki duruşmalara gitmeyeceğini söylüyor. “Eğer tutuklama olmazsa peşime düşecek diye korkuyorum. Bir şeyler yapacak diye korku duyuyorum. O adam kocam da olsa ben istemiyorsam bana dokunamaz. Ben bireyim, ben bir kadınım. Ben erkeğin kaburgasından yaratılmadım. Onun bir parçası değilim. Ama ataerkil bu toplum, bu dini baskılar, toplumsal baskılar hepimizi mahvediyor.”
"Karar çıktığında o erkeği ifşa edeceğim"
“Bana tecavüz eden elini kolunu sallayarak geziyor. Ben o erkeğin her gün dışarıda gezmesini kaldıramıyorum. İnsanların onun tecavüzcü olduğunu bilmesini istiyorum. ‘Bu tecavüzcüdür’ desinler, bilsinler istiyorum” diyor Gülezar, ancak ilerleyen süreçlerde susmayacağının da altını çiziyor: “Şu an adımın yansıması annemin ve babamın ölümüne neden olur. O nedenle adımın yazılmasını istemiyorum. Ama o erkek için karar çıktığında, -ki bu süreçte kendimi toparlayacağım, ailemden uzaklaşacağım- işte o zaman bunu yapacağım, onu ifşa edeceğim.”
"O kadar çoğuz ki, yeter ki birbirimize anlatabilelim"
“Söylemek istediğim sadece şu; ne aile, ne toplum baskısı, ne din… Hiçbir şeyi umursamasınlar ve haklarını arasınlar. Sonuna kadar, ellerinden gelebildiğince bunu yapsınlar. Çünkü dünyaya bir kez geliyoruz. Ailemiz için, için, toplum için yaşamıyoruz. Kendimiz için yaşıyoruz. Bu bizim suçumuz değil. Sokakta karşı geçerken bile olabilir. Bu olay olduğundan beri annemle kavga ediyorum. Suçlu benmişim gibi kendimi savunmak durumunda kalıyorum. Hiç kimseye hiçbir açıklama yapmak zorunda değiliz. Bu onların ahlaksızlığı, kadına vermedikleri değeri gösteriyor. O kadar çoğuz ki. Kendimizi hep yalnız hissediyoruz ama o kadar çoğuz ki. Dünyayı yakarsa kadınlar yakar. Yeter ki birbirimize anlatabilelim, yeter ki destek olabilelim.”
"Asla yalnız yürümeyeceğiz"
Kız kardeşlerinin sesi olarak konuştuğunu söyleyen Gülezar şu an memleketinde psikolojik tedavi görüyor. İlerleyen günlerde kasığından ameliyat olacak. Tecavüz sırasında hem anal yolda bir yırtık, hem de kasığında bir zedelenme meydana geliyor ve kist oluşuyor. Olacağı kist ameliyatının yumurtalığı açısından risk taşıdığını söylüyor. “Adımı, ya da bana tecavüz eden erkeğin adını şimdilik vermemem bir sıkıntıya neden olur mu?” diye soruyor. “Hayır Gülezar, bu anlatılan bizim hikâyemizdir” diyorum. Gülezar, ‘Kendimizi hep yalnız hissediyoruz, ama o kadar çoğuz ki’ dediği kız kardeşlerinin sesi olduğunu söylüyor ve son söz olarak şunu söylüyor: “Birbirimize anlatalım. Yalnız değiliz ve asla yalnız yürümeyeceğiz.”
* Bu yazı JİNHA'da yayımlanmıştır