Cumhuriyet yazarı Nuray Mert, 18 yaşında seçilme hakkını öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Eğer konu cidden ve samimiyetle gençliğin siyasete katılımı olsaydı da, 18 yaşın erken olduğunu düşünenlerden olacaktım" dedi. Mert, "‘Neden gençlere güvenmiyorsunuz’ sorusu popülist demagojiden başka bir şey değil, mesele güven değil, zira ona bakarsanız sizin zihniyetinizdeki yaşlılarınıza da güvenmiyoruz, mevzu o değil" diye yazdı.
Nuray Mert'in "18 yaşında seçilme hakkı" başlığıyla yayımlanan (17 Mart 2017) yazısı şöyle:
Referandum ile getirilmeye çalışılan sistem neresinden tutsanız elinizde kaldığı için, ‘evet’ kampanyası, kâh geçmiş mağduriyetleri canlı bir öfkeye dönüştürmeye çalışılıyor, kâh karşı çıkanı ‘terörist’ ilan ediyor, kâh yirmi, yirmi beş yaşındaki genç neslin hayatında hiç tanık olmadığı koalisyon krizlerinden dem vuruyor, kâh popülizmin her türüne müracaat ediyor. Popülizm konularından biri de, seçilme yaşının 18’e indirilmesi. İşin içinde sanki ‘gençlere değer vermek’ varmış gibi durduğu için, en az kurcalanan konulardan biri de bu. Diğer taraftan, öngörülen sistem değişikliğinin onca vahim sonucu arasında, bir iki gence göstermelik seçilme şansı verilmekten başka bir değişikliğe sebep olmayacak bir konu olduğu için de fazla tartışma konusu olmuyor.
Oysa, ‘gençlere değer verme’ konusu açılmışken, hiç olmazsa bir iki hatırlatma yapmadan geçmemek lazım. Gençlere değer veren bir siyaset anlayışın göstergesi, bir iki tanesine rütbe vermekten ziyade, bu ülkenin tüm gençlerine, hem ekonomik, hem siyasal manada daha iyi bir gelecek vaadi olabilir. Milyonlarcasının kötü bir eğitime, daha sonra işsizliğe mahkûm edildiği bir düzen, yaşı gittikçe küçülen gençlerden bazısına seçilme şansı verse ne olur, vermese ne olur? Dahası, demokrasi, yani hak ve özgürlüklerin giderek daha fazla kısıtlanmasını öngören bir düzen gençlere nasıl bir gelecek vaat ediyor olabilir? Gençlerin siyaset alanında söz sahibi olması, sadece seçilme imkânından mı ibarettir? Üç genç bir araya gelip, bir konuda görüş beyan etse, okuldan atılan hocalarına destek için bile protesto gösterisi yapsa polis gazı yediği, biraz direnirse gözaltına alındığı bir ülkede, seçilme yaşının inip çıkmasının hiçbir anlamı olmadığını bilmiyor muyuz? Gençlerine, yaşamdan ziyade, ‘şehit’ olarak yüceltilme adına ölmenin vaat edildiği bir ülkede yaşıyoruz, daha ne söyleyeyim?
Genç veya yaşlı ne fark eder, kimsenin seçmen olarak bile özgür olmadığı, seçimini yapmak konusunda ufkunun kısıtlandığı, siyasal tercihin olmazsa olmaz koşulu olan, haber alma, tartışma, kendini ifade özgürlüğünün alabildiğine baskılandığı bir ülkede, seçilme yaşı düşse ne olur, çıksa ne olur? Bu konunun demokrasi ile alakası olmadığı, birkaç gence seçilme hevesi dışında bir şey vaat etmediği ortada. Zaten öyle bir sistem öneriliyor ki, seçilenler çoğunluk oyunu alan partiden değilse zaten, beş yıl susup oturmak dışında bir hareket alanları olmayacak. Yok, çoğunluğun oyunu alan partiden seçiliyorlarsa da, zaten ister 18, ister 68 yaşında olsunlar, partilerinin cumhurbaşkanı olacak liderinin sözünden çıkma şansları yok. Öyle olacağı için, hangi yaş seçilme sorumluluğu için uygundur tartışmasının da aslında bir anlamı yok. Amcaları, hatta dedeleri yaşındaki adamların nasıl gık diyemediğini biliyor, görüyoruz; gençleri bekleyen de aynı şey olacak.
Tabii ki siyasette esas, genç veya yaşlı, kimin hangi fikir dünyasına, hangi gelecek hayaline sahip olduğu. Bu manada, kadın veya erkek olmanın esas alınmasına, bir aldatmaca, göz boyamaca olarak karşı olduğumu kadın kotası tartışması dolayısı ile ifade ettim, kadın düşmanı ilan edildim. Yine de aynı şeyi rahatlıkla gençler için de söyleyebilirim, mesele yaş değil, yani gençlerin daha küçük yaşta Meclis’e girme şansı kazanması, gençlik adına da demokrasi adına da genellenebilir bir kazanım değil, tamamıyla popülist kaygılar ile ortaya atılmış bir mevzu.
Son olarak, bence seçilme sorumluğu ile yaş arasında bir ilişki olması gerekip gerekmediği de tartışılmaya değer bir konu. Aman gençler çok kızar diye bu konudan uzak durmak cesaretsizlikten başka bir şey değil. Seçme ve seçilme tabii ki birbirinden farklı konular, değil diyorsanız, o halde talip olunan makam ne fark eder, 18 yaşından itibaren cumhurbaşkanı adayı da olsunlar. Doğrusu ben, eğer konu cidden ve samimiyetle gençliğin siyasete katılımı olsaydı da, 18 yaşın erken olduğunu düşünenlerden olacaktım. ‘Neden gençlere güvenmiyorsunuz’ sorusu popülist demagojiden başka bir şey değil, mesele güven değil, zira ona bakarsanız sizin zihniyetinizdeki yaşlılarınıza da güvenmiyoruz, mevzu o değil. Ayrıca asıl gençleri hafife alan, onları bir ‘elmaşekeri’ olarak tasarladıkları 18 yaşta seçilme vaadi ile geleceklerini karartacak bir sisteme ikna edeceğini sananlar.