15 Temmuz darbe girişiminde Çankaya Köşkü'nde yaşananları anlatan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, "Gerçekten çok zor ve uzun bir geceydi. İki kez tankla Çankaya'ya girme teşebbüsünde bulundular. Vatandaşlarımız tankların önüne geçerek içeri girmelerine mani oldular" dedi. Kurtulmuş, "Biz çalışmalarımızı Tuğrul Bey'in odasında sürdürdük. O sırada TRT’de yayının kesildiğini gördük. Özel kalem müdürümü ve danışmanımı hemen TRT’ye gönderdim" diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 15 Temmuz gecesi yaşadıklarını ve Çankaya Köşkü’nün uğradığı saldırıyı ilk kez Hürriyet’ten Verda Özer'e anlattı. Diyalog ortamının kalıcı olacağı teminatını veren Kurtulmuş, “Bu darbenin esas amacı, Türkiye’yi bir kaosa sürüklemek, Sayın Cumhurbaşkanımızı Marmaris’te öldürüp Türkiye’de büyük bir siyasi krizin ortaya çıkmasını, iç savaşın, çatışmanın çıkmasını temin ederek; Türkiye’yi dış işgale hazır hale getirmekti” dedi. Kurtulmuş özetle şunları söyledi:
Öncelikle, o geceyi nasıl geçirdiniz?
Buradaydım (Çankaya Köşkü), toplantılarımız vardı. 21 gibi eve gittim, o sırada arkadaşlar telefon etmeye başladılar. “Savaş uçakları dolaşıyor, ne oluyor” dediler. Ben Savunma ve İçişleri Bakanımızı aradım. Sayın Başbakanımızı aradım “Biz güvenli bir yerdeyiz” dedi. Sonra Cumhurbaşkanımızı aradım. Enerji Bakanımız telefona çıktı. Güvende olduklarını öğrendim.Cumhurbaşkanımızdan “Başbakanlık’a geçip oradan durumu koordine edin” talimatını aldık.
MİT ya da Genelkurmay’la bir görüşmeniz oldu mu?
Genelkurmay eski Başkanı Necdet Özel Paşa’yı aradım. “Bir bilginiz var mı” dedim. Bazı kuvvet komutanlarını aradığını söyledi; “ama hiçbirine ulaşamıyorum, önemli bir durum var” dedi. Ben de “Paşam kime ulaşabiliyorsanız ulaşın, durum çok vahim, bu darbenin karşısında açıklama yaptırmamız lazım” dedim.
Siz denemediniz mi Genelkurmay ya da MİT’i aramayı?
Ben denemedim ama ulaşılamadığı bilgisi vardı. Fikri Bey’le yaptığımız konuşmada öğrendim. Necdet Paşa sağolsun, o gece iyi bir telefon diplomasisi yaptığını biliyorum. Arkasından hemen Köşke geldik. Tuğrul Bey’in odasında İsmet Yılmaz da vardı. Bakan arkadaşlarımız vardı. Orada biz sabaha kadar, kime nereye telefon edebilirsek, nasıl koordine edebilirsek o koordinasyonu yapmaya çalıştık. Gerçekten çok zor ve uzun bir geceydi. İki kez tankla Çankaya'ya girme teşebbüsünde bulundular. Vatandaşlarımız tankların önüne geçerek içeri girmelerine mani oldular. Biz çalışmalarımızı Tuğrul Bey'in odasında sürdürdük. O sırada TRT’de yayının kesildiğini gördük. Özel kalem müdürümü ve danışmanımı hemen TRT’ye gönderdim.
TRT’de okunan bildiriyi izlediniz mi?Ne hissettiniz?
Tabi ki çok kötü bir his. İlk yapmamız gereken iş darbecilerin yayın yapmasını önlemekti. Bunun için TÜRKSAT'ın darbecilerin yayınlarını kesmesi için Hilmi Güler Bey'i aradım, hemen yayın kesildi. Fakat maalesef bunu gördükten sonra TÜRKSAT’a saldırdılar, 2 değerli arkadaşımızı orada şehit ettiler. Bu sırada çok şükür vatandaş ve polis duruma vaziyet edip TRT'yi temizledi.Bu sırada bir arkadaşımız, Şeref Malkoç Bey aradı, “hemen sala verdirsek” dedi. Biz hemen Diyanet’e bu talimatı verdik. Salalar okunmaya başlandı. . Gerçekten çok zor bir geceydi..
Cumhurbaşkanını Facetime’dan izlediğinizde ne hissettiniz?
Bir kere daha takdirle şunu ifade edeyim; hiçbir plan olmadan, tamamen Allah’ın koruması, milletin dualarının vesilesi ile, böyle bir ortamda Cumhurbaşkanımızın yüzünde en ufak bir tereddüt, en ufak bir çekinme emaresi dahi yoktu. Büyük bir kararlılıkla, işinin başında olan bir Başkomutan edasıyla “meydanlara çıkın, darbe girişimine karşı çıkın” demesi dönüm noktasıdır. Gerçekten büyük bir kahramanlık ve cesarettir. Vatandaş olarak söylüyorum, o cesaret ve kararlılık Türkiye’de çok şeyin değişmesine vesile olmuştur.
Siz o sırada üst katta o odadasınız?
Evet, tam bir kriz yönetimi masası gibi oldu o oda. Ve önemli bir fonksiyon icra etti oakşam. Herkes büyük bir serinkanlılık içinde hareket etti.Zannediyorum 03:00-03:30 civarıydı, 1 numaralı kapıdan giremeyen tanklar bu sefer üst taraftan, 5 numaralı kapıyı taciz ettiler. Yine vatandaşlarımız bırakmadı. Sloganlar atarak püskürttüler.Tabii en kötüsü, Meclis’te ne olduğunu bilmiyorsunuz. Meclis’i ilk bombaladıklarında, arkadaşlarımıza ne oldu sorusu... Sonra bir daha bombalandığını duyduk. Benim en fazla endişelendiğim “eyvah Meclis’te ne oldu” dediğim anlardı… Düşman uçakları bile Meclis’i bombalamamışken, o akşam onu yaşadık. Ülke işgal edilmiş gibi… Herşeyi yapabilirlerdi. Bunlar bu kadar hain, namussuz ve aşağılıklar.Ama ısrarla o gece TV kanallarında “Evet karanlık bir gece yaşıyoruz ama halkımız merak etmesin, sabahuyandığımızda çok aydınlık olacak” dedik. Allah’a şükür öyle de oldu.
Ertesi sabah peki?
Rahat bir nefes alışımız, iki gelişmeden sonra oldu. İlki; Akıncı Üssü’nden Genelkurmay Başkanı’nın kurtarılması ve gelmesi. 2.si ve daha önemlisi de, Boğaziçi Köprüsü’ndeki askerlerin teslim olması. Onun çok sembolik bir önemi var. Saat sabah 6:30-07:00 gibiydi, köprüdeki teslim olma anı... Sonra zaten darbecilerin hiçbir şeyi kalmadı. Sabah günün ilk ışıklarıyla TRT’ye gittim. Dönüşte de Hulusi Paşa Akıncı Üssü’nden buraya gelmişti. Oturup durum müzakeresi yaptık.Daha sonra 11 civarında Sayın Başbakan’ın odasına geçildi durum normalleşmişti.
FETÖ’nün askeri planlaması ortaya çıktı. Peki siyasi projeleri neydi? Mesela 12 Eylül darbecilerinin sivil bir kabine kurmak üzere yola çıktıkları açıktı. Sizce bu kalkışma siyasi olarak neyin peşindeydi? Mesela Fethullah Gülen sizce Türkiye’ye gelecek miydi?
Bir kere çok net olan bir şey var: Bu teşebbüs, daha önceki bütün darbe girişimlerinden çok farklı. Önceki darbelerde mevcut yönetimi indirmek; bir geçiş süreci içinde yeni yönetim oluşturma fikri vardı. Bu darbenin esas amacı ise, yönetmek değil, Türkiye’yi bir kaosa sürüklemek, Sayın Cumhurbaşkanımızı Marmaris’te öldürüp büyük bir siyasi krizin ortaya çıkmasını, iç savaşın çıkmasını temin ederek; Türkiye’yi dış işgale hazır hale getirmekti.
Sizce dış bir ülkeden destek olabilir mi? ABD sık sık zikrediliyor. Hatta Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Başkan Obama’nın bu girişimden haberi olduğundan emin olduğunu ifade etti…
Şu anda elimizde bunları herhangi bir ülkenin desteklediğine dair kesin bir bilgi yok. Ancak bu teşebbüsün dış bağlantıları da titizlikte araştırılacaktır. Türkiye bu soruşturmanın sonuna kadar gidecektir. Hangi sonuç ortaya çıkarsa onu da kamuoyuyla paylaşırız.
Bu endişenizi Obama yönetimiyle paylaştınız mı? ABD içindeki bir grubun destekleme ihtimaliyle ilgili.
Biz Amerikan yönetiminden empati yapmasını istiyoruz. Dolayısıyla bu tereddütlerin, şüphelerin ortadan kalkmasını sağlayacak en önemli mesele, bir an evvel Gülen’in iadesidir. Sadece bizim değil, Sayın Kılıçdaroğlu’nun da, Sayın Bahçeli’nin de, tüm milletin de ortak bir isteğidir.
Peki ABD’de, İngiltere, Almanya, Fransa’da medya darbeyi anlayamamış gibi bir tutum sergiliyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun darbe girişimi olduğunu görmemek, anlamak istememekten kaynaklanır. Darbeden hemen sonra biz bu binada (Çankaya Köşkü) yabancı gazetecileri topladık. Buna rağmen yapılanlar anlamak istememektir. Türkiye’ye karşı yanlış bir algı operasyonu içerisinde olmaktır. Yoksa olay son derece açık.
Batı medyasında karşıt yorumları tetikleyen asıl “kurunun yanında yaş da yanacak” endişesi. Buna dair nasıl bir teminat vereceksiniz? Çünkü mesela gazetecilerin tutuklanmaları insanlarda endişe yaratıyor. “Sorgulansınlar ama sadece yazıp çizdikleri şeyler için gözaltına alınmaları, tutuklanmaları bir cezaya mı dönüşüyor” endişesi var. Bu tip uygulamalar Batı medyasındaki bu yorumları daha çok tetikliyor. Bu konuda nasıl bir teminat vereceksiniz?
Şu teminatı çok açık bir şekilde veriyoruz: Bu terör örgütüyle irtibatı olmayan hiç kimsenin endişeye kapılmasına gerek yok. Bu terör örgütü ile irtibatlı, bir şekilde ilişkili olan herkes yargının önüne gelecek. Ama bunu yaparken asla adaletten şaşmayacağız. Yani kurunun yanında yaş yanmaması için olağanüstü titizlikle gayret edeceğiz. Bundan herkesin emin olması lazım.
Halk bir konuda daha teminat istiyor. Ortaya çıkan uzlaşma ortamı, birlik ruhu, mesela CHP’nin Taksim’deki mitingine farklı kesimlerin katılması… Sanki millet “siz birlik olun, biz arkanızdayız” mesajı veriyor. Bu ortamın devam edeceğine, kalıcı hale gelmesini sağlayacağınıza dair teminat verebiliyor musunuz?
Veriyoruz. Bir musibet bin nasihatten evladır. Şimdi onu yaşadık. Meclis’teki bütün partilerin Pazar günü, yani darbeden 2 gün sonra Meclis’te bir araya gelip ortak bir deklarasyonla darbeyi kınamış olması son derece önemli. Bu diyalog ortamı devam edecek. Biz elimizden geldiğince bu diyalogun artırılması için gayret sarfedeceğiz.
FETÖ’nün Oslo sürecini sabote etmesi, KCK tutuklamalarının arkasında olması, 7 Şubat MİT krizi... Yani Cumhurbaşkanı’nın –o zamanki Başbakan’ın- Kürt politikasına karşılardı ve süreci sabote ettiler. Şimdi bu temizliğin -ileride çözüm süreci yeniden başlarsa- herhalde olumlu etkisi olacaktır?
Bu örgütün devleti ne kadar zehirlediğini şimdi daha iyi anlıyoruz. Habur mesela, MİT krizi, Oslo'nun deşifre edilmesi, Gezi olaylarının arkasındaki provokasyonlar. Aynı şekilde, 17-25 Aralık operasyonları için düğmeye basan o emniyet müdürleri kimden doğrudan emir aldı?
Bunlar ortaya çıkarıldı mı? Mesela Gezi olaylarında çadırı yakan polisler?
Bundan sonra hepsi ortaya çıkacak.
Peki ortaya çıkarıldıktan sonra, mesela çadırları yakılan gençlere, oradaki eylemcilere bir mesajınız olacak mı? Bu anlamda bir diyalog kurmayı düşünüyor musunuz?
Ayrıca onun da ötesinde, Rus uçağının düşürülmesiyle ilgili mesele… Uludere ile ilgili mesele, Hrant Dink davasıyla ilgili mesele… Bunların hepsi ortaya çıkacak. Eğer biz devlet olarak bunları ortaya çıkaracak iradeyi sonuna kadar korur ve bunları ortaya çıkarabilirsek, bu zaten o süreçlerin gözden geçirilmesi ve o süreçlerde yapılan yanlışlardan devletin uzaklaşması demektir.
Peki, mini bir anayasa paketi bekleniyor. Bu pakette yargı bağımsızlığı anladığımız kadarıyla öne çıkacak. Onun dışında bu pakette neler olacağına dair bilgi verebilir misiniz?
Başkanlık sistemi ya da idam cezası gibi maddeler içerecek mi?FETÖ ile mücadele için OHAL yetkisine göre kanun hükmünde kararnamelerle çok sayıda adım atılacaktır. Gerekirse anayasa değişikliği gündeme gelecektir.O konuda muhalefet partilerinin destek vermeleri önemli. Ayrıca anayasa yapmak konusunda muhalefet ve iktidarın ortaklaşmasını da çok değerli buluyorum.Tabii ki bu anayasa değişikliği kısmi bir değişiklik olacaktır ama topyekün sivil ve demokratik yeni bir anayasanın yapılması için de bir yol açılacaktır.
Geçtiğimiz gün siyasi ve hukuki reformların hızlanacağını söylediniz. Hangi reformlar yapılacak yakın zamanda?
Yeni anayasa bunlardan biri. Siyasi partiler yasası, seçim yasası, meclis iç tüzüğü... Buralardaki demokratikleşme adımlarının atılması...
Bütünleşmeyi, dayanışmayı, iktidar-muhalefet arasındaki ilişkiyi sağlamlaştıracağımız gibi; demokratik zemindeki eksikliklerimizi de tamamlayacağız. Bu ülkeyi, milletin devleti haline getireceğiz.
Örnek verebilir misiniz?
1.si, sivil-asker ilişkilerinde sivil iradenin güçlü hale getirilmesi. 2.si, TSK’nin uzman orduya dönmesi. Zaten TSK için mevcut bir 2030 çalışması var. Uzman, çağın gerektirdiği teknolojik donanımda bir ordu haline getirilmesi. 3.sü, silahlı gücün tek bir elde toplanmasının önlenmesi. 4.sü de, TSK’nın personel havuzunun çeşitlenmesi. Bir diğer alan ise siyasetin demokratikleştirilmesi. Ama en önemlisi devletin vatandaşa ait olması. Onun için de liberal, solcu, muhafazakar, milliyetçi, Sünni, Alevi Türk, Kürt her görüşten, meşrepten, mezhepten, siyasetten vatandaşa devletin açık hale gelmesi. Eğer biz bunu başaramazsak, devletin içerisindeki birtakım paralel odakların önüne geçemeyiz.
AK Parti teşkilatlarına da sızmış olabilirler mi? Bir tasfiye yapılacak mı?
Muhtemeldir çünkü uzun yıllar AK Parti teşkilatının içinde bu gruba mensup insanlar, hatta milletvekili ve bakanlar vardı. Maalesef ciddi müsamahalar da gördüler. Bunlar bundan sonra da değerlendirilir, nasıl devletin her yerinden temizleniyorsa, tabii ki AK Parti’de de gereken şey yapılır.
Balyoz-Ergenekon davalarında FETÖ, ağırlıklı olarak “Avrasyacı” diye nitelendirebileceğimiz damarı tasfiye etmişti. Şimdi bu darbe girişiminde bulunanların çoğunlukla NATO’da görev yaptıkları ya da NATO bağlantılı subaylar olduğu görülüyor. “Acaba stratejik bir rota değişikliği mi oluyor? Avrasyacı bir istikamete doğru mu gidiyoruz?”Geçmiş dönemde de “eksen kayması” diyorlardı. Türkiye’nin ekseni bellidir. Türkiye’nin kendisine dönmesi lazım. AB üyeliğine adayız, NATO üyesiyiz, İslam İşbirliği Teşkilatı üyesiyiz, Türk cumhuriyetlerinin bir parçasıyız, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı üzerinden Rusya’yla kurumsal bir ortaklığımız var, Ortadoğu’nun bir parçasıyız. Dünyanın her yeriyle eşzamanlı olarak irtibat kurabilen, doğuyla da batıyla da ilişkilerini sürdürebilen dünyadaki tek ülkeyiz. Bunun kıymetini bilelim. Biz kategorik olarak kimseye düşman değiliz, ama bize düşmanlık yapanların düşmanlığını da seyretmeyiz.
Sizce bir istihbarat zaafı var mı?
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız açıkladı; tüm bakan arkadaşlarımız ve bizler de, hiç birimizin bu girişimden en ufak bir haberi olmadı.
Peki kimi ya da hangi kurumu/kurumları sorumlu tutuyorsunuz?
Bunun çok ciddi şekilde araştırılması zorunludur. Burada istihbarat zaaflarının olduğu açıktır.
Son olarak halkımızın darbeye karşı duruşu hakkında neler söyleyeceksiniz?
Allah’ın bir lütfudur. Milletin ferasetidir. Bir kere daha bu teşekkürü etmek isterim. Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığı, cesareti, arkasından milletin çok cesurca meydanları doldurması, Meclis’in çok cesurca bu süreci yürütmesi; Türk medyasının, neredeyse istisnasız söylüyorum, ilk andan itibaren çok dik, çok omurgalı duruşu... Gördük ki, çoğulculuk her türlü belanın karşısına geçen bir şey. Emniyet kuvvetlerimiz, en ücra köşedeki karakol polislerimiz bile canları pahasına direndiler. Allah hepsinden razı olsun.Şehit Ömer Halisdemir’i bir kere daha şükranla anıyorum. Bu millet milli birlik ve beraberliği gerektiği zaman nasıl kuşanabileceğini gösterdi. Herkese çok teşekkür ediyorum.