Kültür-Sanat

Nobelli şair Tranströmer'in 'İzmir saat 3' şiirinin hikâyesi

Bu yılın Nobel Edebiyat ödülünün sahibi İsveçli şair Tomas Tranströmer'e Türkiye gezisi ilham verdi.

10 Ekim 2011 03:00
T24 - Bu yılın Nobel Edebiyat ödülünün sahibi İsveçli şair Tomas Tranströmer'e Türkiye gezisi ilham verdi. İstanbul'dan başlayan seyehatine Bursa ve İzmir'de devam etti. Türkiye'ye hayran kalan şair, Türk arkadaşı şair ve fotoğrafçı Lütfi Özkök'ün tavsiyesi üzerine yaptığı seyehatin sonunda İzmir Saat 3 adlı şiirini yazdı.



İşte Nobelli yazar Tranströmer'in BBC Türkçe'de yayımlanan Türkiye yolculuğunun hikâyesi:

Küçükken annesiyle, babası ayrılan Tomas Tranströmer'in çocukluğu annesinin yanında geçti.

Babasıyla noellerde görüşüyordu.

Okulda iyi öğrenciydi. Üniversitede felsefe ve psikoloji okudu.

1954'te 23 yaşındayken ilk şiir kitabı yayımlandı. 17 Şiir adlı bu kitap büyük ilgi uyandırdı.

Tomas Tranströmer gezmek, dünyayı tanımak istiyordu. Türkiye de tanımak istediği ülkelerden biriydi.

İsveç'te yaşayan Türk şair ve fotoğrafçı Lütfi Özkök'e telefon etti.

Lütfi Özkök, İsveç'e üç buçuk yıl önce gelmiş olmasına rağmen adı edebiyat çevresinde çok iyi tanınıyordu.

Bir yıl önce Ekmek ve Sevda adlı Türk Şairleri Antolojisi yayımlanmıştı. Yeditepe dergisine İsveçli şairleri tanıtan yazılar yazıyor, şiirlerini çeviriyordu.

Yazılarla göndermek üzere şairlerin fotoğraflarını da çekiyordu. İsveç gazetelerinde hakkında Türk şairi diye yazılar çıkmıştı.

Kahkahalarıyla ünlü Türk şairin evi İsveçli kalburüstü yazarların hafta sonlarında buluşma yeri haline gelmişti.

Şaraplı, köfteli, pilavlı gecelerde şiir ve politika konuşuluyordu. Tomas Tranströmer herkesin dilinde olan bu geceleri duymuştu.

Lütfi Özkök'ün Türkiye'de görüşebileceği şairler için kendisine yardımcı olabileceğini düşünmüştü.

Telefon konuşmasından sonra Lütfi Özkök'ün evine geldi.

İkisi de gerçeküstü şiirin hayranıydı. Uzun uzun sohbet ettiler.

Lütfi Özkök, İstanbul'da arkadaşları Oktay Rifat ile Melih Cevdet Anday'ı aramasını tavsiye etti.

İzmir Saat 3


İsveçli genç şair denileni yaptı.

Türk şairleri, İsveç'ten arkadaşlarının gönderdiği konuğa yakın ilgi gösterdiler. Gezdirdiler, akşam yemeklerine, evlerde düzenlenen partilere götürdüler.

Tomas Tranströmer çok mutlu oldu. İstanbul'dan Bursa'ya geçti. Osmanlı'dan kalan tarihi yerleri gezdi. Oradan İzmir'e devam etti.

Türkiye'ye hayran kalmıştı.

İsveç'e mutlu ve gezmekten yorgun düşmüş olarak döndü. Bu geziden, İzmir Saat 3 şiiri çıktı.

İsveç'e döndükten sonra o da Lütfi ve Anne-Marie Özkök'ün evinde toplanan gruba katıldı.

Çok iyi piyano çalıyordu. Toplandıkları geceler mutlaka piyanonun başına geçiyor müzik ziyafeti çekiyordu.

Lütfi Özkök de bazen ona kemanla eşlik ediyordu.

Müzikli dakikaların dışındaki edebiyat sohbetlerine katılıyor ama ateşli politik tartışmalarda sessiz kalmayı tercih ediyordu.

Şiirlerinde de politik angajman görülmüyordu. Şiirin kalitesine bir şey diyemeyen bazı eleştirmenler bu yüzden Tomas Tranströmer'i eleştiriyordu.

Hatta bazıları şaire 'modernist aristokrat' yakıştırmasında bile bulunuyordu.

Lütfi Özkök'ün evinde toplantılara katılan yazar Göran Palm de böyle düşünüyor, görüşlerini açıkça söylüyordu.

Ama Tomas Tranströmer'in bu eleştirilere ve yakıştırmalara aldırdığı yoktu. 17 Şiir'den sonra sonraki kitaplarında da çizgisini bozmadan sürdürdü.

İsveç Akademisi üyesi Per Wästberg ödülün açıklanmasından sonra gazetecilere, 15 yaşından beri arkadaş olduğu Tomas Tranströmer için 'Şairler genellikle hırçındır ama Tomas nörotik olmayan bir şairdir' diye konuştu.

Doktora tezinde modernist şiiri inceleyen Prof. Anders Cullhed de şairin eserlerinde politik angajman arayanların haksızlık ettikleri görüşünde.

Prof Cullhed, dünyanın halini, yaşamı, ölümü bir sismografik alet gibi şiirlerine metaforlarla yansıtan Tomas Tranströmer'in büyük bir şair olduğundan kuşku duyulamayacağını belirtti.

Prof. Cullhed'in şairin ustalığıyla ilgili dikkat çektiği bir başka nokta da klasik müzik sevdalısı Tomas Tranströmer'in şiirlerini müzik kompozisyonu gibi düşünmüş olması.

Profesör, Dagens Nyheter gazetesindeki makalesinde, şiirlerin, müziksel formlar olan, allegro ve andante bölümler olarak düşünülmüş olduğuna dikkat çekti.


Ödül coşkusu

Tomas Tranströmer Nobel'i kazandığını resmi açıklama yapılmadan on dakika önce öğrendi.

İsveç Akademisi Genel Sekreteri Peter Englund telefon ettiğinde o gene piyanosunun başındaydı.

Englund şaire Nobel Ödülünü kazandığı müjdesini verdi.

Geçirdiği beyin kanamasından sonra konuşma yeteneğini büyük ölçüde yitiren Tomas Tranströmer müjdeyi 'çok iyi, çok iyi' sözleriyle karşıladı.

Genel Sekreter Peter Englund on dakika sonra Akademi'de beklemekte olan gazetecilerin karşısına çıkıp resmi açıklamayı yaptı.

Açıklamayı gazeteciler 'hurra' sesleriyle sevinçle karşıladı.

O sırada Tomas Tranströmer'in evinin önünde bekleyen yayıncısının editörleri ve gazeteciler 'hurra' sesleriyle içeriye girdiler.

Yıllardır sürmekte olan uzun bekleyişin sona ermesi hepsini sevindirmişti. Tomas Tranströmer'in sevinci yüzünden okunuyordu ama aşırılığa kaçan tek bir sözcük etmiyordu.

Karısı Monica'nın 'bugünü gördüğüne sevindim' ifadesi evdeki duygusal atmosferi anlatmaya yeterliydi.

Tomas Tranströmer'in ödülü kazanması İsveç'te bayram havası yarattı.Her zaman mutlaka farklı eleştirel sesler çıkardı ama bu kez kararı herkes saygıyla karşılamıştı.

Herkesin yüreği ferahtı. Hatta Nobel'e adaylar arasında adı geçen yazarlar bile karardan memnundu.

Şairi ilk tebrik edenlerden biri adaylar arasında adını duymaya alıştığımız Margaret Atwood oldu.

Ardından Salman Rüşdi aradı.

Televizyon kanalları da dünyanın belli başlı kentlerinden gelen haberlerde Tomas Tranströmer adının bütün ülkelerde memnuniyet havası yarattığını bildirdiler.

Ama en çok sevinen İsveçli yayıncıydı.

İsveç'in en büyük yayınevi Bonniers'de bayram havası esmekteydi. Şampanyalar kasalarla geliyordu.

Öte yandan matbaa makineleri de yüz bin kitabı bir an önce piyasaya sürmek için dönmeye başlamıştı.

Yayınevi müdürü 'On milyon kâr bekliyoruz. Bu gece küfelik olana kadar içeceğiz' sözleriyle, saf edebiyat sevgisinden kaynaklanan sevinç dalgasına limon sıkar gibi konuşurken, bu işin öteki yüzüne de açıklık getirdi.


Hüzün Gondolu

Tomas Tranströmer beyin kanamasından sonra eski haline dönemedi...

Ama konuşma zorluğuna, hareket yetisini önemli ölçüde yitirmesine, piyanosunu tek eliyle çalmak zorunda kalmasına rağmen yaratmaya devam etti.

Hüzün Gondolu bu dönemin ürünüdür.

Prof. Anders Cullhed'in dikkat çektiği gibi Hüzün Gondolu müzikle tasarlanmakla kalmayıp adını da Franz Liszt'in piyano eserinden almıştır.

Büyük şairin ödül almasına en çok sevinenlerden birinin de Lütfi Özkök olduğunu belirtmek gerek.

Hafta sonlarında evinde toplanan yazarların, şairlerin çoğu bu dünyadan göç edip gitti.

Aralarında Peter Weiss gibi dünyaca ünlü bir yazar, ucu düğüm olmuş tabanca heykeli savaş karşıtlarının sembolü olmuş heykeltraş Fredrik Reuterwärd ile ünlü İsveçli edebiyatçıların bulunduğu gruptan bir şair de şimdi Nobel Ödülü'nü kazandı.

Tomas Tranströmer'in günlerdir gazetelerde yayımlanan Lütfi Özkök imzalı fotoğraflarıyla Lütfi Özkök'ün arşivinde portresi bulunan Nobel kazanmış yazarların sayısı da otuz yedi oldu.

Södermalm mahallesinde oturan bizlere de Tomas Tranströmer'le mahalleli olmaktan dolayı gurur payı çıktı.