Yaşam

Çetin Altan: Neden geçinemiyoruz? Neden dövüşüyoruz

'Bir yerden gelip, bir yerlere giden nesiller içinde, bizler de bir ömür boyluk figüranlarız'

16 Ekim 2013 19:13
(Çetin Altan - Milliyet - 16.10.2013)
 

Şeytanın gör dediği

 
Neredesiniz, ne iş yaparsınız, kaç yaşındasınız, bilmiyorum. Ümidinizi ve endişelerinizi bilmiyorum. Geçmişinizi bilmiyorum. Halinizi bilmiyorum. Sizin de işini, hayatını, düşüncelerini bilmediğiniz milyonlarca insan var. Hepimiz ayrı ayrı âlemlerde, ayrı ayrı ömürlerin kozasını örmekle meşgulüz. Hepimizin müşterek tarafı sadece şu:
Yeryüzünün muayyen bir zamanında ve aynı fasileye mensup canlılar olarak yaşamakta bulunmak...
***
En geç yüzyıl sonra bu ortaklık bitecek ve bugün doğan yavrular da dahil, şu anda yaşayanlardan kimse dünyada kalmayacak...
Babanızın ismini biliyorsunuz.
Ya dedenizin?
Onunkini de biliyorsunuz.
***
Ya dedenizin babasının?
Diyelim ki onunkini de biliyorsunuz.
Ya dedenizin dedesinin?
Ya onun dedesinin?
***
Meçhullere uzanan bir geçmiş... Gelecek için de öyle... Çocuğunuzun ismini biliyorsunuz. Torununuz varsa, onunkini de biliyorsunuz. Ya torununuzun torununun ismi? Ya onun çocuğunun ismi?
***
Siz dedelerinizin dedelerini nasıl hatırlayamıyorsanız, sizden sonra gelecekler de sizleri hatırlayamayacak...
Bir yerden gelip, bir yerlere giden nesiller içinde, bizler de bir ömür boyluk figüranlarız.
***
Bir de şöyle alalım meseleyi. Siz varsınız... Sonra sizin yaşadığınız mahalle... Sonra yaşadığınız şehir... Yaşadığınız memleket... Yaşadığınız dünya... Ya kâinat, ya öteki yıldızlar?..
Dün gazetelerde çıkan havadislerde, güneş sistemi dışında kalan ve başka güneşlerin etrafında dönen yıldızlara ait çalışmalardan bahsediliyordu.
***
Asırlar içinde ne kadar yoksak, kâinat içinde de o kadar yokuz.
Saniyede üç yüz bin kilometre giden ışık ve milyarlarca yıldan beri ışığı henüz bize ulaşamamış olan, başka dünyalar...
***
Bizler sadece birbirimize karşı ve muayyen bir zaman ölçüsü içinde varız.
Dünyada geçirdiğimiz müşterek zamanın birbirimize karşı yarattığı yakınlık yanında, üç yüzyıl önceki dedelerimize ve üç yüzyıl sonraki çocuklarımıza karşı olan yakınlığımız pek manasız kalıyor.
Peki neden geçinemiyoruz? Birbirimizden çalmak istediğimiz ne? Neden şunun aleyhindesiniz, neden bunu sevmiyorum? Neden dövüşüyoruz?
***
Neredesiniz, ne iş yaparsınız, kaç yaşındasınız, bilmiyorum. Ümidinizi ve endişelerinizi bilmiyorum. Geçmişinizi bilmiyorum. Halinizi bilmiyorum. Sizin de işini, hayatını, düşüncelerini bilmediğiniz milyonlarca insan var. Ama bir defa ve aynı devirde gelmişiz şu yeryüzüne; daha candan anlaşalım, daha rahat edelim diyorum. Olmuyor tabii... Olmayacak da...