“Dün akşam ne oldu biliyor musun” veya “Buna inanabiliyor musun” gibi bizi dedikoduya sürükleyen sorulara karşılık alamamak çok ender bir durumdur. Peki, bizi dedikoduya çeken temel sebepler nelerdir?
Tom Jacobs'ın ABD'nin önde gelen gazetelerinden Huffington Post'ta yayımlanan "Neden dedikodu yaparız?" başlıklı yazısında, neden dedikodu yapma ihtiyacı içinde olduğumuza dair bir araştırmanın detaylarına yer verildi:
Bu çalışmaya göre dedikodular, üstü kapalı dokundurmalar ya da söylentiler eninde sonunda bizimle alakalılar, çünkü bunlar aracılığıyla gayri resmi bir şekilde toplumdaki ‘hiyerarşik’ konumumuzu değerlendirmiş oluyoruz.
Hollanda’da Groningen Üniversitesi’nden araştırmayı yürütenlerden biri olan Elena Martinescu, “Kişilerin aslında kendilerini güçlendirmek, yüceltmek veya korumak için olumlu ya da olumsuz yönde dedikodu yapmaya yöneldiğini” belirterek, “insanlar diğerleriyle ilgili değerlendirme yapmaya, kendilerini değerlendirebilmek için ihtiyaç duyuyor" diyor.
“Personality and Social Psychology Bulletin” dergisinde yayımlanan araştırmada kişilerin dedikoduya iten değerleri test eden iki ayrı deney yapıldı. Her iki deneyde de, katılımcılar hem olumlu hem olumsuz yönde dedikoduyu, farklı sebeplerle de olsa, kişisel değerler olarak değerlendirdi.
Katılımcılar, “Olumlu dedikodunun kendini geliştirmeye yönelik bir değere sahip olduğunu” yazarken, “diğerlerinin yetenekleriyle ilgili olumlu yöndeki dedikodunun insanın kendi yeteneklerini nasıl geliştireceğine dair ders içerdiğini” de ifade etti.
Madalyonun öbür yüzünde ise, “Olumsuz yöndeki dedikodunun kişilerin kendini övme değeri taşıdığı, çünkü bunun kişilere kendilerini diğerleriyle karşılaştırma fırsatı vererek kendisiyle övünmesini sağladığı” değerlendirmesi yapıldı.
Var olan algının aksine, araştırmacılar “Olumsuz yöndeki dedikoduların dedikodusu yapılan kişiyi incitme yerine, daha çok dedikodu yapan kişileri memnun etme amacı taşıdığını” iddia ediyor.
Ayrıca, araştırma sonuçlarına göre, olumsuz yöndeki dedikodu kendini savunma kaygısına da neden oluyor. Bu dedikodular insanları “kendi saygınlıklarının risk altında olduğu ve gelecekte kendilerinin de olumsuz yöndeki dedikoduların hedefi olabileceği” konusunda endişelendiriyor.
Sonuç olarak araştırmacılar, “dedikodunun duygusal katarsis(duygusal boşalma) ve sosyal kontrol sağlamasının ötesinde, temel kaynağının kendini değerlendirme arzusu olabileceği” vurgusunu yapıyor.