Kültür-Sanat

Nebil Özgentürk: Ortaokulda 'Aleviyim' diyemediğim için hâlâ hayıflanırım

"Her Alevi öldüğünde kendimi ölmüş hissettim"

06 Şubat 2016 15:19

‘Bir Yudum İnsan’ programı gibi birçok önemli belgeselde imzası bulunan gazeteci-yazar Nebil Özgentürk, Arap Alevisi (Nusayri) bir aileye mensup olduğunu söyleyerek, “Her Alevi öldüğünde kendimi ölmüş hissettim” dedi. Ortaokula giderken göğsünü gere gere Alevi olduğunu söyleyememekten hayıflandığını belirten Özgentürk, “Bu benim için bir yaradır” diye konuştu. 

Arap ve Anadolu Alevilerinin büyük farklılıklar gösterdiğine dikkat çeken Özgentürk, “Sabah akşam Aleviliği araştırmadım. Belki iyi bir Alevi de sayılamam ama yaşanan acıları derinlerinde hisseden bir yazı adamıyım. Alevi olduğu için de ötekileştirilmiş bir liseliyim" dedi. Özgentürk konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bugün de o acıları, baskıları, aile içinde bile endişelere boğulmuş bir genç adamın izlerini taşıyan orta yaş adamıyım.” 

 

"Babam ezilmemi istemedi"

 

“Mezhep çatışmalarının, ötekileştirmenin bizim ailede ne kadar yoğun yaşandığını çocukluğumda gördüm diyen Özgentürk, “Mezhebimi açık açık söyleyemedim. Babam ezilmemi istememişti. Adana, Antakya, Hatay bölgesi Arap Alevilerinin yoğunlukta yaşadığı bölgelerdeki aileler bunu hep yaşadı. Ortaokula giderken göğsümü gere gere Alevi olduğumu söyleyemedim diye hayıflanıyorum. Bu benim için bir yaradır” diye konuştu. 

 

"Her Alevi öldüğünde kendimi ölmüş hissettim”

 

Üniversite yıllarında siyasal hareketlerle kendilerini anlatmaya başladığını ifade eden Özgentürk, “Üniversite öğrencilik yıllarımda sadece Alevi olduğu için insanlar öldürüldü. Maraş'tan Madımak'a kadar Aleviler toplu katliama uğradı. Madımak olayında gazeteciydim. Kendi hayatımda bu olay bile bir travmadır. Her Alevi öldüğünde kendimi ölmüş hissettim” dedi.

Özgentürk şunları anlattı: “Kendimize ait kutsal metinlerimiz vardı. Kur'an'ın da temel alındığı metinlerdi bunlar. Kutsal günlerde cemaat toplanır ve ibadet edilirdi. Sokağın içinde bir avlu… Çarşaflarla örtülü, üstüne hasırlar konulmuş, kapılar örtülü, dışarıdan kimse göremiyor. 13 yaşlarımda gizlice girerdim. Korku değil ama gizlilik duygusunu hissederdim. Bunlar mecburen yaşanırdı insanlar aşağılanmak, polis baskınına maruz kalmak istemiyor. Geçmişin korku ve baskısı hâlâ taşınıyor. Arap Alevisi olmayan o ibadetlere giremez ve tek bir fotoğraf bile çekilemez.”