Ahmet Altan ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak’ın da yargılandığı 17 sanıklı davanın ilk duruşması, Çağlayan’daki İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmada iddianamenin okunmasının ardından ilk açıklamayı 29 Temmuz 2016’dan beri tutuklu olan Nazlı Ilıcak yaptı. Nazlı Ilıcak'ın ifadesi devam ederken saat 18.40 sularında mahkeme başkanı yarın (20 Haziran 2017) saat 10.00'a kadar ara verildiğini açıkladı.
Nazlı Ilıcak, iddianamenin okunmasından sonra mahkeme başkanına 11 ay sonra savunma yapabildiği için çok mutlu olduğunu söylerken "FETÖ terör örgütünün ne kadar kötü olduğunu çok güzel anlattınız" dedi.
Ilıcak, iddianamede "terör örgütüyle organik bağının olmadığını ama darbeden haberdar olduğunun" iddia edilmesi için "Ben nereden haberdar olabilirim?" diye sordu.
"FETÖ'cü demek darbeci demek, hilekâr demek, kul hakkı yemek, soru çalmak demek. Bununla ilintilendirmeyi çok ağır buluyorum" diyen Ilıcak "Kul hakkı yemek, haksızlık yapmak son derece yanlıştır. Ben kimseye mürid olmadım, kula kulluk etmedim, hep bireysel davrandım" ifadelerini kullandı.
Sabah Gazetesi'nden ayrılınca Zaman ve Bugün gazetelerinden teklif geldiğini belirten Ilıcak, "Zaman Gazetesini istemedim. Bugün Gazetesi'ni oğlumla birlikte kurduk. Ancak maddi sıkıntılar nedeniyle yürütemedik. Abdullah Gül'e gazeteyi satmak istediğimi isim önermesini söyledim. Gül, Akın İpek ismini verdi. Akın İpek'i o vesile ile tanıdım. Daha sonra teklif gelince Bugün Gazetesi'ni tercih ettim. Bu suçlamalar beni rencide ediyor. Bu milleti hizmet etmiş gazeteciye hapis çok ayıp" diye konuştu.
Ilıcak, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar için "Ben darbeyi biliyorsam, onun etrafı FETÖ'cü askerlerle dolu. Çevresinden 16 tane FETÖ'cü çıktı. O darbeyi bilemiyor, Nazlı Ilıcak 10 yılda 5 kere terör örgütü üyesi olduğu bilinmeyen kişilerle görüşüyor. Darbeci oluyor, Hulusi Akar kahraman oluyor" dedi.
Altan kardeşlerin de iddianamaye karşı görüşlerini yarın açıklamaları bekleniyor.
İddianamenin tam metni için tıklayın
Ilıcak'ın ifadeleri
Ilıcak’ın ifadelerinden satırbaşları şöyle:
"11 ay sonra savunma yapabildiğim için çok mutluyum. FETÖ terör örgütünün ne kadar kötü olduğunu çok güzel anlattınız. Ben bu örgütle, hiçbir cemaatle ilgim olmadığını anlatacağım. Benim, annemin babamın dinî yapılarla ilişkili olmasına imkân yok. 27 Mayıs darbesinin acısını bizzat ben 16 yaşında yaşadım."
"Ben kimseye mürid olmadım"
"FETÖ'cü demek darbeci demek, hilekâr demek, kul hakkı yemek, soru çalmak demek. Bununla ilintilendirmeyi çok ağır buluyorum. Kul hakkı yemek, haksızlık yapmak son derece yanlıştır. Ben kimseye mürid olmadım, kula kulluk etmedim, hep bireysel davrandım."
"28 Şubat sürecinde dindarları savundum"
"Ben DP ekolünden geliyorum. Demirel'i destekledim. Ama biat etme huyum yok; 28 Şubat süreciyle bütünleşen Demirel'i eleştirdim 28 Şubat sürecinde hırpalanırken, bütün tv'ler Erdoğan aleyhinde bangır bangır öterken, ben dindarları savundum, hoşa gitmedi."
"Hükümeti destekten kopuşum 17-25 Aralık ile oldu"
"367 kararında, parti kapatmada, Balyoz, Ergenekon'da AKP'yi destekledim.. Askerî vesayet vardı, AKP'nin önünü kesiyordu. Benim hükümeti destekten kopuşum 17-25 Aralık ile oldu. "Bu mesele aydınlansın" diye yazınca Sabah'tan kovuldum."
"Aydın Doğdan'dan teklif gelse..."
Kovulunca Zaman, Bugün iş teklif etti. Mehmet Barlas, "Zaman'da yazına karışırlar" deyince kulağıma küpe oldu, Bugün'e gittim. Başka yerden teklif gelmedi. Aydın Doğan'dan teklif gelse koşa koşa Hürriyet'e giderdim.
"Akın İpek'in ismini Gül verdi"
Sabah Gazetesi'nden ayrılınca Zaman ve Bugün gazetelerinden teklif geldiğini belirten Ilıcak, "Zaman Gazetesini istemedim. Bugün Gazetesi'ni oğlumla birlikte kurduk. Ancak maddi sıkıntılar nedeniyle yürütemedik. Abdullah Gül'e gazeteyi satmak istediğimi isim önermesini söyledim. Gül, Akın İpek ismini verdi. Akın İpek'i o vesile ile tanıdım. Daha sonra teklif gelince Bugün Gazetesi'ni tercih ettim. Bu suçlamalar beni rencide ediyor. Bu milleti hizmet etmiş gazeteciye hapis çok ayıp. Ben darbeyi biliyorsam, Hulusi Akar'ın etrafı FETÖ'cü askerlerle dolu. Çevresinden 16 tane FETÖ'cü çıktı. O darbeyi bilemiyor, Nazlı Ilıcak 10 yılda 5 kere terör örgütü üyesi olduğu bilinmeyen kişilerle görüşüyor. Darbeci oluyor, Hulusi Akar kahraman oluyor" dedi.
"Tahammül sınırını aşıyor"
"Ben FETÖ ile irtibatlandırılabilecek en son kişiyim. Benim ne yetiştirilme tarzım ne dünya görüşüm buna uygun... Ben 12 Eylül'de Sağmalcılar'da yattım. Gençtim. Bedel öderim. Ama şunu da söyleyeyim şimdi biraz tahammül sınırını aşıyor."
"Yolsuzluk meselesi FETÖ'nün hazırlığı ama karanlıkta kaldı"
"Yolsuzluk meselesinin mahkemeye intikal etmeden kapatılması beni rencide etti. Bu meseleye "kumpas" diyebiliriz... Yolsuzluk meselesine FETÖ'nün bir hazırlığı da diyebiliriz ama olay karanlıkta kaldı, bu ülkemiz açısından sıkıntı yarattı."
"Bütün hükümet üyeleri görüştü"
"İddianame terör örgütüyle organik bağın yok ama darbeden haberdardın diyor. Ben nereden haberdar olabilirim? Harun Tokak'la görüşmüşüm. Harun Tokak GYD başkanı. Harun Tokak'la başka kim görüşmüş acaba? Bütün hükümet üyeleri… Harun Tokak teröristse ben nereden bilebilirim? Devlet niye tutuklamamış o zaman? Ya Akın İpek? Onunla başka kimler görüşmüş?"
"Terör örgütü üyesi olduklarını bilemezdim"
"Ben devlete, nizama saygılı insanım. PKK'dan, DHKP-C'den korkarım. Terör örgütü üyesi olduklarını bilemezdim konuştuklarımın. Harun Tokak'la ne zaman konuşmuşum, ne konuşmuşum? Herhalde Abant toplantısı davetidir, bütün ekâbirle birlikte... Keşke dinleseydiniz terör örgütü üyelerini de ben de dinlemeye takılsaydım."
"Darbe karşıtı mesajlarım iddianameye yazılmamış"
"Ne konuşmuşuz ortada olsaydı; darbe mi konuşmuşuz! Darbe 1 Kasım 2015'te başlamışsa, niye benim 2016'da hiçbiriyle görüşmem yok. Hepsi yurtdışına kaçtı, benim onlarla ilgim yok. Darbe karşıtı twitlerim iddianameye yazılmamış. Tek taraflı delille Nazlı Ilıcak bu yaşında 11 aydır cezaevinde yatıyor."
Mahkemeden not: Yargıcın oturmasını önermesine rağmen ayakta devam ettiği savunmasında zaman zaman duygusallaşıyor, sesi titriyor.
"Ben darbe düşmanıyım"
"Ben asker düşmanı mıyım? Sadece darbe düşmanıyım. Sıkıyönetimde teröre göğüs geren askeri hep destekledim. Hakkımda 3 müebbet isteniyor. Ortaya konan belge Zekeriya Öz'le kartopu oynamış olmam... Röportajı fotoğrafla süslemek içindi. Zekeriya Öz görevdeyken Odatv’ye FETÖ kumpasında Öz hakkında soruşturma açılsın diye yazdım. Daha kumpasın başındayken... Zekeriya Öz'ün bugün bir sürü şeyleri ortaya çıktı, tabii. Ben bilmiyordum. FETÖ'yle ilişkisini de bilmiyordum."
"Müstehaktır demedim"
"Ben hiçbir zaman Menderes, Tahkikat Komisyonu kurdu, ne yapalım müstehaktır darbeye demedim… Ahmet Altan programda Menderes'in yanlış politikalarıyla darbeye yol açacak bir süreç başlattığı eleştirisinde bulundu. Sol kökenli bir insan olarak Ahmet Altan'ın Menderes eleştirisini çok doğal karşıladım ve bugünle bir paralel anlamadım. Benim Menderes'ten yola çıkarak Tayyip Erdoğan darbeyi hakediyor dememe imkân yok. Ben Menderes'e hayran bir insanım. "Yine Yeşillendi Fındık Dalları" şarkısı neden çalıyor? Ben her çalışında basın özgürlüğünün engellenemeyeceği vurgusu yaptım.
"Tarık Toros, Can-Erzincan'ı yeniden yapılandırdı. Mehmet Altan'la bana da iş teklif etti. Ben hiç FETÖ tv'sinde çalışmadım. Hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi vurgulayan bir gazeteci darbe ister mi? Türkiye'nin itibarı demokrasiyle yükselir diyorum ben."
15 yıla kadar hapis istemi
Davada Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Gazetecilere yönelik ilk “darbe” davası
Altanlar ve Ilıcak’la birlikte 15 kişinin daha yargılandığı dava gazetecilerin 15 Temmuz darbe girişimine “iştirak etmekle” suçlandıkları ilk dava olma niteliği taşıyor.
Aralarında kapatılan Zaman gazetesinin eski yazarları Şahin Alpay, Mümtazer Türköne ve Ali Bulaç’ın da bulunduğu 30 kişinin yine “darbeye iştirak” etmekle suçlandığı bir başka davanın ilk duruşması Eylül ayında görülecek. “Terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla yargılandıkları davada tahliye edildikten sonra “darbe” suçlamasıyla tekrar gözaltına alınan ve aralarında Atilla Taş ile Murat Aksoy’un da bulunduğu 13 gazetecinin ilk duruşma tarihi ise henüz belli olmadı.
Dava kapsamında savcılık, Ahmet ve Mehmet Altan ile Nazlı Ilıcak hakkında “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya çalışmak”, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmak” ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya çalışmak” suçlamalarıyla üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve “Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep ediyor.
Ahmet Altan hakkında kapatılan Taraf gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yaptığı dönemde çıkan bazı haberler, üç köşe yazısı, 14 Temmuz tarihinde katıldığı bir televizyon programında yaptığı yorumlar, HTS kayıtları ve tanık ifadeleri gerekçe gösterilirken, Mehmet Altan hakkında ise iki köşe yazısı, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’la 14 Temmuz’da katıldığı televizyon programı, tanık ifadeleri, HTS kayıtları ve evinde bulunan altı adet 1 dolar delil olarak sunuluyor.
İddianamede diğer 13 kişi hakkında darbe suçlamalarına ek olarak “Terör örgütü yöneticisi olma” veya “Terör örgütü üyeliği” suçlamaları yöneltilirken Tibet Murat Sanlıman ise “Silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” ile suçlanıyor.
Davada Altan kardeşler ve Ilıcak’a ek olarak Ekrem Dumanlı, Emrullah Uslu, Tuncay Opçin, Abdülkerim Balcı, Şemseddin Efe, Osman Özsoy, Faruk Kardıç, Fevzi Yazıcı, Mehmet Kamış, Şükrü Tuğrul Özşengül, Yakup Şimşek, Bülent Keneş, Ali Çolak ve Tibet Murat Sanlıman sanık olarak yargılanıyor.
Altanlar ve Ilıcak’la birlikte Fevzi Yazıcı, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek tutuklu olarak yargılanırken Tibet Murat Sanlıman ise tutuksuz olarak yargılanıyor. Geri kalan 10 kişi hakkında ise yakalama kararı bulunuyor.
Uluslararası örgütler izledi
Gazetecileri Koruma Komitesi'nden Özgür Öğret, Uluslararası Basın Enstitüsi'ni temsilen gazeteci Mehveş Evin, Uluslararası PEN Kulübü'nden Sarah Clarke, İnsan Hakları Gözlemevi'nden Emma Sinclair-Webb, Article 19'danGeorgia Nash, Uluslararası Af Örgütü'nden Milena Buyum, PEN Norveç'ten Jorgen Lorentzen, İtalyan Gazeteciler Sendikası Başkanı Rafaele Larusso, Sansür İndeksi'nden Melody Patry, Uluslararası Kıdemli Avukatlar Projesi'nden Richard Winfield, İngiliz Barosu İnsan Hakları Komitesi'nden Pete Weatherby QC, The Guardian'dan Kareem Shaheen, gazeteci Anne Rochelle/Lefevre ile Norveç, İsveç, Büyük Britanya, Danimarka, Almanya, Çekya konsolosluklarının temsilcileri ile Avrupa Birliği'nden bir delegasyon duruşmayı izlemek için Çağlayan'a geldi.
İfade örgütleri: Serbest bırakın
Pazartesi günü görülecek duruşmaya gözlemci gönderecek örgütlerden Article 19, Index on Censorship ve PEN International Cuma günü bir ortak açıklama yayımlayarak davanın “siyasi amaçlı” olduğuna inandıklarını belirtmişlerdi. Açıklamada, “yetkilileri, uluslararası yasalar altında açık bir şekilde suç teşkil eden fiillerin kanıtını sunmadıkları takdirde tüm suçlamaları düşürmeye ve tutuklu sanıkları derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmaya çağırıyoruz” deniliyor.
Article 19 ayrıca Altan kardeşlere yönelik suçlamaları inceleyen bir uzman görüşü de hazırladı ve bunu da duruşmada mahkemeye sunacak. Görüş, Altanlara atfedilen suçlamaların, ifade özgürlüğü hakkının yasal olmayan bir şekilde kısıtlanması anlamına geldiğini savunuyor.