Hizbullah terör örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiği iddiasıyla mahkeme tarafından kapatılan Mustazaflar Derneği partileşiyor. "Hizbullah partileşiyor" iddialarını değerlendiren eski dernek başkanı Hüseyin Yılmaz, "Bu söylemlerle partimizi dar bir alana hapsetmek istiyorlar" dedi.
Hizbullah örgütünün amaçları doğrultusunda hareket ettiği gerekçesiyle Diyarbakır 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından kapatılan Mustazaf-Der partileşiyor. Hüda-Par adıyla siyaset dünyasına adım atacak olan hareket, önümüzdeki hafta İçişleri Bakanlığı'na başvuru yaparak resmen kurulacak. Mustazaf-Der'in partileşme kararı alması, “Hizbullah Partileşiyor” iddialarını da gündeme getirdi. Bu iddiaları “Partimizi dar bir alana hapsetmek istiyorlar” şeklinde değerlendiren dernek başkanı Hüseyin Yılmaz, kendilerinin legal, Hizbullah’ın ilegal bir yapı olduğunu söyledi.
Partileşme sürecini NTV Diyarbakır Temsilcisi Nizamettin Kaplan’a değerlendiren kapatılan Mustazaf-Der Başkanı Hüseyin Yılmaz, Hüda Partisi’nin üçüncü bir yol olarak ortaya çıktığını söyledi.
Bölge halkının mecburiyetten AK Parti ve BDP’ye oy verdiğini ileri süren Yılmaz, “Mevcut partilerin temsil edemediği bir camia var. Derneğimiz her geçen gün büyüdü. PKK çizgisindeki kişiler derneğimizi kundakladı. Güvenlik güçleri bizleri rahat bırakmadı. İkili bir kıskaç uygulandı. Öyle bir hale geldiki bu caminanın artık siyasi bir temsilcisinin de olması ihtiyacı doğdu” dedi.
3-4 yıldan beri partileşmeleri yönünde talepler olduğunu belirten Yılmaz, kendilerini diğer partilerden ayıracak olan yönün İslami perspektif olacağını söyledi. Yılmaz şöyle dedi:
"Siyasi yelpazeye baktığımızda tüm siyasi partiler bu camiayı temsil edemiyor. Bu camianın görüşlerini paylaşamıyor. Bazı noktalarda bizim olaylara bakışımızın bir bölümünü, bir kısmını AK Parti yerine getiriyor. Bir kısmını kendi uygulamasında dile getirebiliyor, sahiplenebiliyor ama sahiplenemediği kısımlar var. BDP’yle de bir yere kadar ortak bazı paydalar olabiliyor. Sizin taleplerinizin bir kısmını onlar da talep edebiliyor. Ama bütüne baktığımızda bütünü bir temsiliyet yoktur. Parçalı bir şekilde farklı partilerde bu söylemler bulunabiliyor. Mesela başörtüsü sorunu konusunda AK Parti’yle, Kürt sorununun çözümü konusunda da BDP ile aynı şeyleri düşünmüyoruz. Kürt sorununun İslami bir bakış açısıyla çözülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu İslami çözüm noktasında Kürt-Türk bir arada yaşayabilir diye düşüncemiz var. Ve onu uygulamaya çalışıyoruz. Ayrışmadan ziyade bütünleşme, ama eşit ve adil bir bölüşüm, bir yaklaşım, bir temsiliyetle bir arada yaşamanın yollarını araştırıyor ve bunu sunuyoruz. BDP’nin de bu noktada eksiği var."
'İnsanlar iki partiye mahkûm olmuş'
50 kurucu üye ile partileşme sürecini yürütüklerini vurgulayan Yılmaz, Türkiye’de üçüncü bir yol olacaklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Genele baktığımızda Türkiye’de insanlar iki partiye mahkum edilmiş durumda. Bölgemizde AK Parti ve BDP’ye, batıda ise genelde CHP ve AK Parti’ye mahkum edilmiş durumda. AK partinin son söylemlerine baktığımızda artık MHP’nin de görevini üstleniyor bir yere kadar. Yani onun tabanına da hitap ediyor. Dolayısıyla insanlar niye iki partiye mahkum olsun. Üçüncü bir yol yok mu? Üçüncü bir bakış açısı yok mu? 'var' diyoruz ve kendi söylemimizi öne çıkarıp, bu söylem ve bakış açısıyla bu politik alana girmeyi düşünüyoruz. “Başörtü” ve “Ahdı vefa” mitingleri bizim için siyasi mitinglerdi. Kendi gücümüzü, kendi tabanımızı eğer test edeceksek, bu ikisiyle test ettik. Biz halkın gerçekten temsil edilmediğine inanıyoruz. Bir mecburiyet var. Çevremizde tanıdığımız insanların, halkın, bizden talepleri var. Açıkça şunu diyorlar; "Bizi AK Parti ve BDP’ye niye mahkum ediyorsunuz." Bunların içinde kerhen gidip bu iki partiye oy veren insanlar da var. Politikasının tamamını tasvip etmiyor. İslami duyguları, hassasiyetleri ağır bastığı için ‘belki bu konuda AK Parti bazı islami iyleştirmeler yapabilir’ umuduyla AK Parti'ye gidiyor. Tamamen tasvip etmemesine rağmen, seçim günü sandığa gittiği zaman oraya giden insan da var. Yine BDP’nin politikalarının tamamını tasvip etmemekle beraber Kürdi hassasiyetlerinden dolayı ‘AK Parti şu an gittikçe sistemle bütünleşmeye doğru gidiyor ve bunu gördüğü için de ondan uzaklaşıp BDP’nin yanında yer alan, ona oy veren insanlar da var. Üçüncü bir yol, üçüncü bir alternatif ortaya çıkması halinde, İslami bir perspektifle hem Müslüman Kürtlerin bu sorunlarına sahip çıkacak, hem de Türkiye’deki diğer İslami yapıların, bölgedeki İslami yapıların sıkıntılarına sahiplenecek bir İslami hassasiyeti olan bir siyasi yapının ortaya çıkması bekleniyor. Çünkü ne Kemalizmle sorunlar çözülebildi, ne de Apoizimle. Bu halkın alıcıları bize açık, camiamıza açıktır. Bu halkın dini yöndeki temsilyetini nasıl sağladıysak, siyasi yöndeki temsiliyetini de sağlamaya adayız. Boşluktan dolayı AK Parti ve BDP’ye giden insanlar geri gelecektir, partimize gelecektir."
Hedeflerinin 2014 yılında yapılacak olan yerel seçimler olduğunu hatırlatan Yılmaz, bu seçimlerde nasıl bir yol izleyecekleri konusunda anketler yaptırdıklarını ve bu anketlerin sonucuna göre strateji belirleyeceklerini açıkladı.
'Biz legal, Hizbullah illegal bir yapı'
"Yerel seçimler bizim için öncelikli hale geliyor. Bağımsız adaylarla girmek yerine partileşip kendi adımızı, kimliğimiz, plan ve projelerimizle bu halka gitmeyi ve desteklerini istemeyi düşünüyoruz. 2013 yılı bizim için teşkilatlanma ve kongreler yılı olacak."
‘Hizbullah partileşiyor’ söylemlerinin ard niyetli ve kasıtlı olduğunu savunan Yılmaz, bu konuda şunları söyledi:
“Bu söylem özellikle çıkarılıyor. Partimizi dar bir alana hapsetmek istiyorlar. Bunlar bizi bölgeye hapsetme düşüncesiyle çıkarılan söylemlerdir. Ama biz diyoruz ki, etnik kimlik farkı gözetmeden bütüne hitap edeceğiz. Bizimle çalışan, Türk, Arap kardeşlerimiz var. Derneğimizin kapatılmasının gerçek sebepleriyle, görünen sebepleri farklıdır. Görünen veya uydurulan sebep Hizbullah'a yakınlık. Fakat asıl sebep Mustazafların her geçen gün büyümesi, halkın desteğinin her geçen gün artması sonucu sistemde oluşturduğu paniktir. Bugün görüyoruz BDP ile PKK çizgisi arasındaki ilişkiyi. Açık bir şekilde mesela diyebiliyorlar 'Kandil bizim irademizdir, Apo bizim irademizdir.' Ama bugüne kadar hiçbir yetkilimizin ağzından 'Bizim temsilcimiz Hizbullah'tır' diye bir şey duyulmadı. Hatta bütün platformlarda biz diyoruz ki 'Biz farklıyız, Hizbullah farklı bir yapıdır. Biz legal çalışan bir yapıyız, onlar ise ilegal bir yapıdır.' Yani bunu söylememize rağmen amaç özellikle bu bölgede başta olmak üzere İslami hassasiyeti olan alternatif bir yapının ortaya çıkmamasıdır. 2004 yılından beri çalışan bir hareketiz. Hizbullah'ın çalışmasının üzerine çalışmamızı bina etmiyoruz. Farklı alandır onunki. Biz farklı bir kulvarlarda çalışıyoruz. Ama nedir, bu bölge halkının sosyolojik yapısına baktığınızda dindar Kürtlerin öyle veya böyle Hizbullah'a bir sempatisi var. Yani bunun olması, sempatisi olan bu insanların bünyemizde yer alması, yeralabileceği düşünüldüğünde bu organik bir bağ olarak kabul edilemez. Nedir? malzeme budur. Bu topluma hitap ediyoruzsunuz ve bu toplumdaki insanların da belli bir politik yapısı, siyasi düşüncesi illa olacak. Mesela bizim dernek üyelerimizin bir çoğunun ya bir akrabası dağda ya bir akrabası PKK’dan cezaevinde. Hatta aynı evden kardeşin biri bizim yöneticimiz. Diğeri KCK yöneticiliğinden şu anda cezaevinde. Yani toplumun yapısı bu, malzemesi bu. Mecburen bunun üzerine bina ediyorsunuz. Ama bunu kötü niyetle alırsak ki, biraz da kötü niyetle alınmak isteniyor. Peşinen bir yere mesaj veriliyor. Hangi siyasi yapı kendini nasıl tanımlıyorsa, nasıl isimlendiriyorsa onu o şekil kabul etmek lazım ve ona göre muammelede bulunmak lazım. Ona göre değerlendirmek lazım. Derneğimizin bu güne kadar tek bir şiddet çağrısı olmamış. Partimiz bir turnosol kağıdı olacak. Komplolarla karşı karşıya da gelebiliriz. Endişemiz var o noktada. Sıkıntılarımız olacaktır. Manipüle etme olacaktır. Birileri belki kasıtlı olarak dernek sürecinde olduğu gibi birilerini üzerimize saldırtıp farklı bir mecraya çekmek isteyebilir. Toplum olarak farklı düşüncelerin şiddete çağırmadığı müddetçe her düşüncenin temsil edilmesini savunuyorum. Programımızda da bu vardır. En uç noktadaki düşünce dahi temsil edilmelidir."
Türkiye’de hiç bir siyasi partinin programında olmayan bir önerilerinin olduğunu dile getiren Yılmaz, "Burada azınlık olan Rum'dur, Ermeni'dir, Süryani'dir, Ezidi'dir, yani gayrimüslim topluluklar var. Ve bunların kendi kimlikleriyle Meclis'te bir temsilyetleri yoktur. Biz diyoruzki bunlar Türkiye’deki genel nüfusa oranı miktarınca yani 75 milyon insan yüzde olarak kaça tekabül ediyorsa, 550 milletvekilliğinde yüzde kaça tekabul ediyorsa, ona göre bir oran tespit edilsin ve bu insanlar kendi içlerinde kendi temsilcilerini seçsinler ve Meclis'te kendi dini inancının temsilcisi olarak Meclis'te yer alabilisin. Bu derece önemsiyoruz. Toplumun rahatlaması açısından her düşünce temsil edilmelidir. Sorunların çözümü açısından her kesimin bir siyasi temsile ihtiyacı vardır" şeklinde konuştu.