Gazeteci- yazar Murat Yetkin, CHP ve İyi Parti'nin “Ankara cepte, İstanbul’un eli kulağında” diye düşünüp "rehavete kapılmaması gerektiğini" yazdı.
Yetkin, "Türkiye’nin tanık olduğu en sert ve iç ve dış politika üzerinde belki de en çok etkisi olacak 31 Mart seçimleri öncesinde yayılan bu “zaten kazandık” havası ve onunla gelen rehavetin faturası Kemal Kılıçdaroğlu’na da, Meral Akşener’e de çok ağır olabilir" ifadelerini kullandı.
Yetkin'in yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Aslında CHP ve İYİ de bu seçimde iktidarla söz dalaşına girmeme konusunda şu ana kadar kendilerini iyi tutuyorlar. Tabii bunda medyanın artık yüzde 90 oranında Erdoğan yörüngesinde olmasının da payı var. CHP İstanbul adayı Ekrem İmamoğlu’nu “İşte sizi de çıkarıyoruz ya…” böbürlenmesiyle canlı yayına çıkaran CNN Türk’ün bundan saniyeler sonra İmamoğlu daha açış cümlesini ederken yayını kesip Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını herhangi bir açıklama yapmadan vermeye başladığını gördük. Bütün kanallar AK Partili Ömer Çelik’in her açıklamasını canlı vermese, Mansur Yavaş’ın –artık şikâyetçinin avukatının dahi arkasında duramadığı- suçlamalar karşısında verdiği yanıtı kimse bilmeyecekti; çünkü Yavaş’ın yanıtları haber yapılmıyordu. Geçenlerde Ruşen Çakır’ın Medyascope’taki tahlilinde söylediği gibi, şimdiye kadarki seçimlerde, bugünle karşılaştırıldığında hâlâ bir nebze özgürlüğe sahip olan gazete ve televizyonlar, muhalif seslere de bir ölçüde yer veriyor, bu da AK Parti’ye söz dalaşı zemini oluşturuyordu. Aslında medyanın tek sesli hale gelmesi dönüp iktidarın etkisini vurmaya başladı denebilir.
Ama CHP ve İYİ cephesindeki asıl vahim hata eğilimi, “Ankara cepte, İstanbul’un eli kulağında” havasına kendilerini kaptırmış görünmeleri.
Türkiye’nin tanık olduğu en sert ve iç ve dış politika üzerinde belki de en çok etkisi olacak 31 Mart seçimleri öncesinde yayılan bu “zaten kazandık” havası ve onunla gelen rehavetin faturası Kemal Kılıçdaroğlu’na da, Meral Akşener’e de çok ağır olabilir. Tunç Soyer İzmir’i CHP-İYİ elinde tutacak gibi görünüyor. Ama Ankara’da Yavaş, hele İstanbul’da İmamoğlu için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Bu rehavet havasıyla çekişmeli geçeceği anlaşılan Bursa, Adana ve Antalya’nın da AK Parti-MHP ittifakında kalması şaşırtıcı olmaz.
Öte yandan son birkaç seçimin en büyük defosu olan sandığa sahip çıkılması, oy sayımı bitip tutanakların imzalanmasına dek sandık başından ayrılmamak konusu ve CHP’nin bu konuda ağır sabıkası var; İYİ Parti de ilk ciddi sınavını verecek.
CHP’nin sabıka sahibi olduğu bir diğer konu da tam seçim kampanyası hızını almışken bütçeyi kısma konusu; özellikle de kazanma ihtimali olan seçim bölgelerinde. Bunda yıllardır parti kademelerine hâkim olmuş “Parti açık kalsın yeter” şeklinde özetlenebilecek bürokratik anlayışın ve iktidar perspektifi kaybının da etkisi olabilir.
CHP-İYİ cephesinin seçime iki hafta kala düşebileceği bir başka hata da Erdoğan’ın yaptığını taklit etmek olacaktır. Yani, Kılıçdaroğlu’nun CHP, Akşener’in İYİ Parti kökenli büyükşehir adaylarıyla Erdoğan’ın yaptığı türden ortak mitingler yapmaları, hem aslında ayrı dünyaların insanı olan tabanlarındaki, neticede belediye başkan adayı etrafında yoğunlaşmış birlikteliği zedeleyebilir, hem de aday belirleme sürecindeki tartışmaları alevlendirebilir. Akşener, kadın lider olması ve CHP tabanında da sempatik görülmesi nedeniyle daha şanslı ama özellikle Kılıçdaroğlu’nun büyükşehir adaylarını gölgeleme ihtimali olacak şekilde öne çıkması pahalıya patlayabilir.
Özetle, dereyi görmeden paçaları sıvamak, seçime daha iki koca hafta varken “kazandık” havalarına girmek muhalefete pahalıya patlayabilir."