Gazeteci-yazar Murat Yetkin, son dönemde katıldığım ulusal ve uluslararası toplantılarda geleceği görmeye çalışanların merak ettiği konular arasında "Artık bilim mi ağır basacak, baskıcı yönetimler mi?" sorusunun yer aldığını belirtti.
Yetkin, "Koronavirüs Covid-19 nedeniyle herhalde aklını körü körüne inançlarına teslim etmemiş herkes bilim ve teknolojinin hayatımızdaki önemini anladı. Tıpçılar, istatistikçiler bir anda hayatımıza yön verir oldu. Mühendislerinin üretim hattında yaptığı küçük değişikliklerle buzdolabı, otomobil ve insansız hava aracı fabrikalarında solunum cihazı ve tıbbi siperlik üretmeye başladığını gördük. Dijital teknoloji sayesinde video-toplantılar, küresel çapta siyaset, idare ve bilimsel paylaşımın ana mecrası haline geldi. Biz gazeteci ve siyasi yorumcuların da öyle. Son dönemde katıldığım ulusal ve uluslararası toplantılarda geleceği görmeye çalışanların merak ettiği konular arasında başlıktaki soru da yer alıyor. Artık bilim mi ağır basacak, baskıcı yönetimler mi? Bana kalırsa bu soru, doğru yanıt almaya uygun bir soru değil." düşüncesini dile getirdi.
Yetkin, "Öncelikle bu soru temel ve yanlış bir varsayımdan hareket ediyor. O da bilime önem vermeyen yönetimlerin baskıcı, önem verenlerin ise akılcı ve demokratik davranacağı varsayımı. Bu varsayım, baskıcı yönetimlerin bilimsel düşünceye ve teknoloji üretimine önem vermediği önermesini de içeriyor. Bu varsayım bilimsel düşünce ve teknolojik gelişmenin Müslüman toplumlarda 12’inci yüzyıldan, Çin’de ise 14’üncü yüzyıldan itibaren dogmatik düşüncenin egemen olmasıyla gerilemesi, aynı süreçte, Rönesans’la birlikte Avrupa merkezli Hristiyan toplumlarda yükselişe geçmiş olmasından yola çıkıyor. (Türkiye özelinde Osmanlı sultanlarının Hazerfan’dan Takuyiddin’e, matbaadan otomobile dek engelleyici siyasetinin de güçlendirdiği bir algı söz konusu. Oysa bu algı ne yakın tarihteki ne de günümüzdeki gerçeklikle birebir örtüşüyor." ifadesini kullandı.
Yazının devamı için tıklayın