Cumhuriyet yazarı Murat Sabuncu, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili olarak, "Komşusunun ölüsüne günlerce 'ses olur' diye televizyonunu bile açmadan saygı gösteren bu toprakların insanları. 44 ölünün üstüne, 'dans etti'. Cumhuriyet kazanımlarına, bayramına sıra geldi mi 'yasımız var' diye en mütevazi bir kutlamayı yasaklayan iktidar da sıra kendi icraatına geldi mi 'ipleri koyuverdi'" dedi. "Normal değiliz artık hiçbirimiz. Makulu kaybettik. Dün gece Fransa’da Avrupa kupasında oynanan maçlar öncesinde İstanbul’daki katliam için yapılan saygı duruşları bir yanda. Bizdeki saygısız duruşlar öte yanda" diyen Sabuncu, "Erdoğan topluma ‘baldıran zehiri’ içirdi" ifadesini kullandı.
Murat Sabuncu, "Erdoğan topluma ‘baldıran zehiri’ içirdi" başlığıyla yayımlanan (2 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Tayyip Erdoğan ilk kez iki yıl önce; “Çözüm olsun, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin” kelimeleri eşliğinde “baldıran zehiri içmekten” bahsetti... Ama içmedi, tüm topluma içirdi... Hepimizi zehirledi. Konuşmalarıyla, icraatlarıyla, her gün ülkede kendi gibi düşünmeyenlere yaşattıklarıyla toplumun psikolojisini altüst etti. Sadece karşısındakileri değil taraftarlarını da “hastalandırdı”... Başarısızlıklarını başarı diye pazarladı. Yaptığı “U” dönüşlerinin faturasını başkasına yıktı. Propagandistleri anlık değişiklikleri “nasıl pazarlayacaklarını, kendilerini buna nasıl adapte edeceklerini” şaşırdılar. Evet, zaten şaşkındılar ama artık dikiş tutmuyorlar. Dün manşetlerinde televizyon programlarında kişilerden ülkelere; yalanla, iftirayla hedef gösterdiklerini bugün övmek, “işbirliğinin ne önemli olduğunu” anlatmakla görevliler. 14 yıldır iktidarda olan AKP değilmiş gibi başta önleyemedikleri terör, her şeyin suçlusu başkası. Hani bir süredir Türkiye’nin Doğu’su ile Batı’sı arasındaki duygusal kopuştan bahsediyoruz ya... Batı’da yaşayanların, Doğu’daki ölümlere, yıkımlara, acılara duyarsız kalması... Gerçek bu... Ve her geçen gün “mesafeler” büyüyor. Peki, sadece coğrafyalar arasında mı bu kopuş? Yanıt hayır... Son dönemde görüyoruz ki ülkenin her yanında her geçen gün büyüyen oranda, “birbirini sevmeyen daha doğrusu nefret eden, başkasının acısını umursamayan hatta bundan mutlu olan” insanlar olarak bir arada yaşıyoruz. Son örnek, Atatürk Havaalanı’ndaki IŞİD teröründen sonra yaşananlar...
44 kişinin öldüğü, 200 kişinin yaralandığı facia. Her yaştan insan... Yaşamlarını okudukça, bulundukları alana baktıkça hangimiz düşünmedik ki “ben de ya da bir yakınım da orada” olabilirdik diye... Önceki gün (perşembe) gözyaşları içinde toprağa verildiler bir kısmı... Ve biz, bu büyük acının üstünden saatler geçmeden güle oynaya, balonlar, konfetiler, hız denemeleri ve espriler arasında yeni bir köprü açtık. Gebze ile İzmit’i birbirine bağlayan Osmangazi Köprüsü’nü... Normal şartlar altında mutlu olunabilecek bir tablo ama... Bu kadar acı arasında... Gönül köprülerini yıka yıka “açılan” bir yol daha... Bir de “sadaka” kapıldı Erdoğan sayesinde... Aynen böyle dedi... İnşaat sahipleri talimat büyük yerden gelince bayram boyu ücretsiz yaptı geçişleri... Akşam açılıştan sonra bir kısım vatandaş “göbek attı” sevinçten...
Komşusunun ölüsüne günlerce “ses olur” diye televizyonunu bile açmadan saygı gösteren bu toprakların insanları... 44 ölünün üstüne, “dans etti”... Cumhuriyet kazanımlarına, bayramına sıra geldi mi “yasımız var” diye en mütevazI bir kutlamayı yasaklayan iktidar da sıra kendi icraatına geldi mi “ipleri koyuverdi”... Normal değiliz artık hiçbirimiz. Makulu kaybettik. Dün gece Fransa’da Avrupa kupasında oynanan maçlar öncesinde İstanbul’daki katliam için yapılan saygı duruşları bir yanda... Bizdeki saygısız duruşlar öte yanda... Alışmayalım acılara... Eskisi gibi “canı yananın canı gönülden yanında olalım”... Baldıran zehirinin panzehirinin “kötü günde birbirimizle dayanışma olduğunu” unutmayalım.