Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin (SBF), nam-ı diğer Mekteb-i Mülkiye'nin, geçtiğimiz günlerde erken emeklilik kararı alan öğretim üyeleri Prof. Dr. Alev Özkazanç ile Prof. Dr. Gülay Toksöz için bugün "Zoraki Ayrılık: Akademinin İçinde, Akademinin Dışında Düşünmek" başlığıyla bir konferans düzenlenecek. Fakültenin Aziz Köklü Salonu’nda (Büyük Amfi) 14:30 'da gerçekleşecek konferansa, SBF'nin emekli profesörlerinden, aynı zamanda 12 Eylül döneminin mağdur isimlerin Prof. Dr. Taner Timur konuşmacı olarak katılacak.
'Barış için Akademisyenler' inisiyatifinde 11 Ocak 2016'da barış talebiyle yayımlanan bildiriye ilk imzayı atan 1128 akademisyen arasında bulunan Prof. Dr. Özkazanç ve Prof. Dr. Toksöz, birçok meslektaşının ihraç edilmesine sebep olan KHK’lar ile başlayıp soruşturmalar ile devam eden akademik tasfiyenin Ankara Üniversitesi SBF’deki son mağdurları oldular.
Yaşanan bu süreçte karşı karşıya kaldıkları olumsuz koşullar nedeniyle erken emeklilik kararı alan Prof. Özkazanç ve Prof. Toksöz'ün "sessizce emekli edilmesine seyirci kalmamak" adına düzenlenen konferans için çağrı yapan SBF akademisyenleri, "İşimiz, tam bu anda susmak değil, daha çok konuşmaktır" ifadesini kullandı.
"Biz onları emekli saymıyoruz"
Fakülte'nin Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, SBF'ye ve tüm ilgililere şu sözlerle çağrıda bulundu:
“Çeşitli akademisyen arkadaşlarımızın barış talebiyle attığı bir imza ile başlayan ve içinde bulunduğumuz süreçte KHK'larla açık bir akademik tasfiyeye dönüşen günümüzde, tüm üniversitelerin başında olduğu gibi, özel olarak ve çeşitli özel biçimlerde, fakültemizin başında da kara bulutlar dolanmaktadır ve bu bulutların ne zaman dağılabileceğine ilişkin herhangi bir öngörüde bulunmanın imkanı bile tartışmalıdır. Bu süreç içinde anabilim dalımız öğretim üyelerinden Prof. Dr. Alev Özkazanç ve ÇEEİ bölümünden Prof. Dr. Gülay Toksöz, içinde bulunduğumuz, karşı karşıya ve maruz bırakıldığımız koşullardan ötürü emekli olmak zorunda bırakılmışlardır. Biz onları elbette emekli saymıyoruz ve elbette aramızda olmaya devam edecekler. Ancak yine de ortada resmi, formel bir gelişme var ve bu gelişmeyi de yok sayamıyoruz. Sanki böyle bir gelişme yokmuş gibi, onların sessizce emekli edilmelerine de seyirci kalmamak adına, onlar için, küçük bir etkinlik düzenlemiş bulunmaktayız. Bu koşullarda kontrolümüz dışında gelişen olayların yarattığı kaygılar içinde boğulmak yerine, işimizi en iyi biçimde yapmaya devam etmekten gayrı bir imkanımız yoksa eğer, biz de bunu yapacağız. İşimiz, tam bu anda susmak değil, daha çok konuşmaktır.”