CHP milletvekili Muharrem İnce, anayasa değişikliği teklifinin Meclis'ten geçmesinin ardından referanduma sunulması beklenirken CHP yönetiminin bu süreçte hata yaptığını savundu. İnce, "Bu süreçte ikinci büyük yanlış da dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin tavrı oldu. Ben 'hayır' oyu verdim dokunulmazlıkların kaldırılmasına. CHP yönetimi ise burada bir taktik hata yaptı. Böyle bir ortamda, böyle bir iktidar varken, diz çökmüş bir yargı varken, dokunulmazlıkları nasıl kaldırırsın? Bugün HDP'liler içeride. Yarın CHP'liler içeride olacak! Bakın Enis Berberoğlu ile Tuğrul Türkeş aynı şeyi söyledi. Biri müebbetle yargılanıyor, biri başbakan yardımcısı" dedi.
Muharrem İnce'nin Sözcü gazetesinden Nil Soysal'a verdiği söyleşi şöyle:
- Türkiye bu ortamda referanduma gidiyor… Biz bu sürece nasıl geldik?
Buna 2010 referandumundan itibaren bakmak lazım…12 Eylül 2010'da yapılan referandumda, iki ortağı vardı AKP'nin. Biri FETÖ'ydü. Diğeri ‘Yetmez ama evet'çilerdi. Bir de gizli ortağı vardı, o da HDP'ydi. HDP yargının FETÖ'ye teslim edilmesine zemin hazırladı… Boykot ederek, sandığa gitmeyerek FETÖ'nün değirmenine su taşıdı. Yani bir yandan AKP'nin, diğer yandan da FETÖ'nün ekmeğine yağ sürmüş oldu. Yargı 2010 referandumunda FETÖ'ye teslim edildi. Bu süreçte ikinci büyük yanlış da dokunulmazlıklar konusunda CHP'nin tavrı oldu. Ben “hayır” oyu verdim dokunulmazlıkların kaldırılmasına. CHP yönetimi ise burada bir taktik hata yaptı. Böyle bir ortamda, böyle bir iktidar varken, diz çökmüş bir yargı varken, dokunulmazlıkları nasıl kaldırırsın? Bugün HDP'liler içeride. Yarın CHP'liler içeride olacak! Bakın Enis Berberoğlu ile Tuğrul Türkeş aynı şeyi söyledi. Biri müebbetle yargılanıyor, biri başbakan yardımcısı!
"Tehdit mi edildi, zengin mi?"
- MHP lideri Devlet Bahçeli'nin U dönüşünü nasıl yorumluyorsunuz? Bu dönüşün altında bilmediğimiz ne olabilir?
Bir insanın böylesine bir U dönüşü yapabilmesi için, Bir; tehdit edilmiş olması lazım. İki; zengin edilmiş olması lazım. Üç; ilkesiz olması lazım. Dört; bilemediğimiz bir sebebinin olması lazım. Başka hiçbir şey olamaz. Vatanın, milletin birliği, bütünlüğü için yapıyormuş bunu. Neymiş o birlik bütünlük, bir anlatsın bakalım.
- 339 Evet'e şaşırdınız mı?
Durumu görünce şaşırmadım. Bir yurttaşımız, bir okula oy kullanmaya gittiğinde açıkta oy kullanabilir mi? Kullanamaz. Bir kere sandık görevlisi buna müsaade etmez. Ama Meclis'te en ilkel yöntemle oy kullanılıyor. Sıradan, plastikten yapılmış pullar… Hiçbir güvenliği yok. Kişinin özgür iradesiyle oy kullanması mümkün değil. Bekliyorlar orada. Göstermek zorunda kalıyorlar! O kadar aciz, o kadar aşağılık bir durum ki...
"MHP milletvekili pul topladı"
- Neden göstermek zorunda kalıyorlar?
Çünkü o gösterenler aslında FETÖ'cü! Buradan Tayyip Erdoğan'a sesleniyorum; FETÖ'cü arıyorsan; açıktan oy kullanan ve kavga edip kendini ispatlama derdine düşen AKP'lilerin hepsi FETÖ'cüdür! Bu kadar basit. Böyle bir ispatlama derdine niye girsin ki bir insan. Bütün oylamalarda kapalı yere girdim, oyumu öyle kullandım. Benim CHP yönetimine kendimi ispat etmek gibi bir derdim yok. Onların da benimle böyle bir dertleri yok.
MHP'li bir milletvekili pul topladı orada! Herkesten pul topladı. Böyle bir şey olabilir mi? Bu bir milletvekiline yapılabilecek en büyük hakarettir, aşağılamaktır. O pulu verenler, şimdi hiç utanmadan gidip, bu milletin maaşını alacaklar! Bu milletin vergilerinden ödenmiş paraları alacaklar. Hiç utanmayacaklar mı? Siz milletin temsilcisi filan değilsiniz. Siz düpedüz yalakasınız! Hangi ideoloji, hangi din, hangi inanç, hangi felsefe bunu yaptırabilir?
"Hayır çıkacağını düşünüyorum"
- CHP, AYM'ye başvuracak…
İhtimal vermiyorum. Yüksek Yargı teslim olmuş zaten. Cübbelerinin önünde düğme olmadığı için, elleriyle tutan adamlar.
- Referandumda neyi oylayacağı insanlara nasıl anlatılacak?
Burada oylanacak olan şey; Cumhurbaşkanlığı sistemi filan değil. Zaten ilk başta “Başkanlık” diyeceklerdi, sonra utandılar, “Cumhurbaşkanlığı sistemi” dediler. Bu; partinin başı, yargının başı, yasamanın başı, yürütmenin başı, ordunun başı, milletin başı, her şeyin başı. Ben buna bir isim buldum.
TEKBAŞ sistemi! Her şeyin başı olduğuna göre TEKBAŞ sistemi olsun bunun adı! Dolayısıyla bu CHP ile AKP arasında bir yarış değil. Bu başka bir şey. Bu yaşam biçimimiz ve bunun telafisi yok. Ama ben iyimserim. Bu milletin sağduyusunun galip geleceğini ve sandıktan “hayır” çıkacağını düşünüyorum.
"Kanuni Sultan Süleyman'ın bile bu kadar yetkisi yoktu"
Görünen o ki; bu anayasa değişikliği geçse bile yüzde 51 ile geçecek. Bu durumda nasıl milletin anayasası olacak?
Yüzde 50 artı 1'i milletin benimsemesi mümkün değil. Bu çoğunluğun tahakkümü olur. Milleti bölmek olur. Partili bir cumhurbaşkanı, tam bölünmenin daniskasıdır. Bir insan düşünün; milletin birliğini temsil etmeyecek. Hem partisinin genel başkanı olacak, hem tarafsızlık yemini edecek. Bu ikisi birlikte olabilir mi? Bu bir ucube!
- Değiştirilemez ilk 4 maddeye ilişkin de tartışma çıktı…
2008'de o ilk 4 madde ile ilgili AKP ile MHP anlaştı türban için. Üniversitelerde türban serbest bırakıldı. Sonra Konya Milletvekili Hüsnü Tuna çıktı “Neden sadece üniversiteler olsun ki, kamuda da serbest bırakacağız” dedi. Der demez grup başkanvekili Nurettin Canikli çıktı “Böyle bir derdimiz yok” dedi. Hemen arkasından Tayyip Erdoğan çıktı; “Böyle bir planımız yok” dedi. Ne oldu? Hüsnü Tuna'ya erken ötme cezası verdiler. Sonra ne oldu? 4 yaşındaki çocuklara dahi türban taktılar. Şimdi Bursa milletvekili; “İlk 4 maddeyi de değiştireceğiz” dedi. Başbakan da, grup başkanvekili de yalanladı. Aynı numara. Değiştirecekler. Buradan eyalet sistemi de gelir. Memleketin geleceğini bir kişinin insafına bırakırsanız her şey olabilir. 3 milyon memurun bir kararname ile işlerine son verebilir. Yurtdışına gittiğinde oğluna Türkiye'yi teslim edebilir. Padişahlık bile değil bu! Daha kötü. Bir; padişahın partisi yoktu. İki; padişahın başbakanı, yani sadrazamı vardı. Padişah denetlenebiliyordu. Mesela padişah kadı atayamazdı. Kadıyı şeyhülislam atardı. Padişahtan 10 kat daha yetkin. Emin olun ki Kanuni Sultan Süleyman'ın bu kadar yetkisi yoktu.
"Erdoğan korkuyor"
- Türkiye kaosun içindeyken, başkanlıkta bunca ısrar niye?
İki tane sebebi var bunun… Bir; Erdoğan o makamı ömür boyu kullanmak istiyor. Gittiğinde yargıda hesap vereceğini biliyor çünkü. O hesabı vermemek için yargıyı ele geçirip, yargıyı kuklası yapmak istiyor. İki; hiçbir siyasi aktör istemiyor. Obama'dan randevu istedi, Ahmet Davutoğlu'nun kafasını kopardı. Şimdi Binali Yıldırım'dan rahatsız. ‘Ola ki başkaldırabilirler' diyor. Vekillerin itibarını sıfırlıyor. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu'nun adını bile değiştiriyor. Yüksek sözcüğünü çıkarıyor oradan. Ondan yüksek hiçbir şey olamaz. Gambiya Devlet Başkanı'ndan hiçbir farkı yok. Oraya doğru gidiyor. Şu anda Türkiye'de 80 milyonun içinde en çok korkarak yaşayan o.