Politika

"Muhalif basına uygulanan baskı yüzünden hepimiz gazeteci olmak zorunda kalıyoruz"

"İlk gazetecilik maceram..."

16 Ekim 2015 20:23

 

Bülent Doğan

Bir yayınevi editörü olarak, bilgi doğrulamak başlıca işlerimden biridir. Yazılı basını da yakından takip ederim. Ankara’da yaşanan katliamdan sonra özellikle haberleri dikkatli okumaya çalışıyorum. Devletin patlamadan bu yana sürdürdüğü, “katliamı kendi kendilerine yaptılar” iddiasıyla ilgili olanlar daha çok ilgimi çekiyor. Zira bu iş hükümete yakın gazetelerin kendi adamlarına bomba hazırlattırıp sonra polise buldurarak yaptığı “bizi öldürmeye çalışıyorlar” propagandasını andırıyor. Kişi başkalarında kendi aynasını görürmüş. Böyle bir iddianın kurcalanması da anlaşılan gazetecilerin yanı sıra bize de düşüyor. Zaten muhalif basına uygulanan baskı yüzünden hepimiz gazeteci olmak zorunda kalıyoruz.

Bugün (15 Ekim Perşembe) Yeni Akit’te “Kandil Ankara Patlamasını Biliyordu” diye bir haber okudum. Kaynak olarak Milliyet gösteriliyordu. Gerçekten de Milliyet’te Melih Aşık’ın köşesinde PKK’nın Ankara’daki saldırının istihbaratını aldığı ama kimseye söylemediği yazıyordu. “Ne tuhaf!” diyerek adres gösterdiği Yeni Özgür Politika’da Hüseyin Ali (dediğine göre Mustafa Karasu’nun mahlası) yazısını aradım, fakat onun yerine Mustafa Karasu’nun kendi adıyla yazdığı bir yazı buldum. Ne var ki o yazıda böyle bir şeyden hiç söz edilmiyordu. Neyse, Melih Aşık’tan kaynak göstermesini istedim. Sağ olsun, kaynak olarak Oda TV’yi gösterdi.

Önce Mustafa Karasu’nun yazısını “herhalde ben yanıldım” diye tekrar okudum, ama yine yoktu, biraz uğraşınca Hüseyin Ali adıyla Özgür Gündem’de ilgili yazıyı buldum.

Bahsedilen ifade aynen şöyle:

"Aslında Türkiye’nin müttefiki bazı ülkeler Tayyip Erdoğan ekibinin infial yaratacak eylemler yapacağını bazı Kürt şahsiyet ve kurumlarına iletmişlerdi. Gerçekten de bu tür gelen bilgilerden bir hafta sonra bu katliam gerçekleşmiştir."

Peki buradan yukarıda bah3sedilen haberlerdeki sonuç çıkar mı? Elimi vicdanıma koyduğum zaman, “hayır,” diyorum, zorlama olur. Gazeteleri şöyle bir taramak bile zaten Diyarbakır katliamından, hatta HDP binalarına ve HDP’lilere saldırılar başladığından beri sayısız yazar ve politikacının bahsedilen ekibin “infial yaratacak eylemler yapacağını” bağıra çağıra söylediğini görmeye yetecektir.

Aksine, o cümlelerden başka bir vahim iddia çıkıyor: “Türkiye’nin müttefiki” ülkeler “Tayyip Erdoğan ekibinin infial yaratacak” işler yapacağını söylemiş. Demek ki bu konuşuluyormuş, herkes endişeyle bu kliğin ne tür kanlı eylemler yapacağını tartışıyormuş. Demek ki başka ülkelerin istihbarat örgütlerinden de Türkiye’deki RTE önderliğindeki kliğin kanlı eylemler yapacağına dair bilgiler gidiyor yöneticilere. Sonra da o “müttefik” ülkelerin yöneticileri RTE ile el sıkışıyor, dostane ilişki kuruyor (ne de olsa müttefik). Bahsedilen kanlı eylemler yapıldıktan sonra bile bir kınamada bulunmuyor. Daha da çıkarılacak çok sonuç var elbette, ama şimdilik duralım.

Böyle vahim bir iddiadan kalkarak, Kandil’in Ankara patlamasını bildiği sonucuna ulaşmak, Yeni Akit gibi bir gazeteye yakışabilir, zira hükümetin iddiasına dayanak teşkil eder, fakat kendine muhalif diyen  başka odakların da, söz konusu Kandil ya da PKK olunca nasıl bir körlüğe düşüp hükümetin maşaları haline geldiğini de ayrıca gözler önüne seriyor.