Chanel Modaevi ile özdeşleşen ünlü Alman modacı Karl Lagerfeld yaşamını yitirdi. Lagerfeld, çok sayıda koleksiyona imza atmış, birçok defilenin fotoğrafını çekmiş, tanıtım kampanyaları hazırlamış bir sanatçıydı.Ünlü Alman modacı Karl Lagerfeld 85 yaşında Paris’te hayata gözlerini yumdu. Lagerfeld’in uzun yıllardır kreatif direktörlüğünü yaptığı Chanel Modaevi tarafından Salı günü yapılan açıklamada, ünlü modacının hayatını kaybettiği duyuruldu. Açıklamada, Lagerfeld’in Pazartesi akşamı Paris’in banliyösü Neuilly’deki Amerikan Hastanesi’ne kaldırıldığı belirtildi.
Lagerfeld’in Ocak ayında Paris Moda Haftası kapsamındaki Chanel defilesine katılmaması sağlığı hakkında söylentilerin ortaya atılmasına neden olmuştu. Moda dünyasında “Kral Karl” olarak anılan Lagerfeld, 36 yıldan beri Chanel için çalışıyordu.
İyi bir ailenin çocuğu
Karl Lagerfeld, zengin bir ailenin çocuğu olarak Hamburg’da dünyaya geldi. Doğum tarihini tam olarak bilmediği söylense de, Hamburg’daki vaftiz kayıtları Karl Lagerfeld’in 1933 yılında doğduğunu ortaya koyuyor.
Kutu süt üreten bir fabrikası olan babası, annesi ve kız kardeşleri ile birlikte Hamburg’un Blankenese semtinde yaşıyordu. Lagerfeld’in çocukluğu aristokratlar, sevimli villalar ve güzel bahçeler içinde geçti. Hamburg 1944 yılında bombalandığında, ailesi Schleswig-Holstein eyaletindeki çiftliklerine taşındı. Çocukluğunun büyük bölümünü bu çiftlikte geçiren Karl Lagerfeld, kökeni, alışılmışın dışındaki kıyafetleri ve o dönemde pek yaygın olmayan uzun saçları ile diğer çiftçi çocuklarının arasında dikkat çekiyordu.
Karl Lagerfeld, birçok konuda diğer çocuklardan farklıydı: Okula başlamadan önce İngilizce ve Fransızca öğrenmişti. Çatı katında saatlerce oturup, o yıllarda yayımlanan mizah dergisi Simplicissimus’daki çizimlerin aynısını çizmeye çalışıyordu. Hamburg’da olduğu yıllarda okul yerine Fransız ressamların eserlerini hayranlıkla izlediği sanat müzesine giderdi. Gero von Boehm imzalı 2014 yapımı “Almanya, senin sanatçıların - Karl Lagerfeld” adlı belgeselde, Lagerfeld “Benim olayım Fransızca olan her şeydi. İstediğim buydu, gitmek istediğim yer buydu, bu nedenle de çocukken Fransızca öğrendim, aksi takdirde orada okula gidemezdim” diye anlatmıştı.
Genç modacıların cenneti Paris
Geçen yıllar içinde Lagerfeld’in Paris’e gitme arzusu arttı. 1950 yılında Hamburg’da izlediği bir Dior defilesi karar verme sürecini hızlandırdı. 1953 yılında annesi ile birlikte Paris’e taşındı.
Meslek hayatının başında olan bir modacı için Sen Nehri kenarındaki bu moda kenti en uygun yerdi. Karl Lagerfeld, burada mesleğinde yükselmeye başladı. Henüz 20 yaşında iken manto tasarımı alanında açılan bir yarışmada birincilik kazandı. Bu yarışmaya Yves Saint Laurent de katılmış ama üçüncü olabilmişti.
Bunu takip eden yıllarda Pierre Balmain ve Jean Patou modaevlerinde çalışan Karl Lagerfeld, 1963 yılında Chloé modaevinin sanat yönetmeni oldu. Burada trendleri belirleme imkanı yakalayan Lagerfeld, 1967 yılında aksesuardan kıyafete kadar baştan aşağı bir görünüm, bir “total look” yarattı. Bu genç Alman tasarımcının çalışmalarını çok beğenen Roma merkezli Fendi, 1960’lı yılların ortasında Lagerfeld’i kürk ve deri koleksiyonunu tasarlamakla görevlendirdi.
Karl Lagerfeld, 1967’de erkeksi ve kadınsı tarzın bir sentezi olan ünlü “Dandy-Look” tarzında giyinmeye başladı. Lagerfeld, tercih ettiği tarzın 18’inci yüzyıl ile “Art Déco” karışımı olduğunu söylüyordu. O yıllardan beri bu giyim tarzını, at kuyruğu, pudra ve koyu renk güneş gözlükleri ile tamamlıyordu.
Moda dışındaki tutkusu kitap
Karl Lagerfeld, yeni bir tasarım üzerinde çalışmadığı zamanlar, vaktini Paris’in Saint Germain des Près semtindeki kafe ve kitapçılarda geçiriyordu. Buralardan her hafta çok sayıda kitap alıyordu. Modanın yanı sıra kitaplar, Lagerfeld’in en büyük tutkusu. Aralarında moda ve sanata ilişkin resimli kitapların, severek okuduğu şiir kitaplarının bulunduğu yaklaşık 300 bin eserlik bir koleksiyonu bulunuyordu.
“Hafta içinde aldığı kitaplara bakabildiği hafta sonlarını çok sevdiğini” söyleyen Lagerfeld, bu hafta sonlarını “kitapları karıştırmak, okumak, notlar almak, arada hiçbir şeyle ilgilenmeden hayal kurmak, çizim yapmak, uyumak ve saatin kaç olduğunu bilmemek” sözleriyle anlatmıştı.
Chanel'i yeniden yaratan modacı
Karl Lagerfeld, 1983 yılında meslek hayatının en önemli başarılarından birine imza attı. O dönemde artık zamanın gerisinde kalan Chanel modaevi, Karl Lagerfeld’i yaratıcı yönetmeni olarak işe aldı. Mesleğinde çok hırslı olan Lagerfeld, “Haute Couture” ve konfeksiyon koleksiyonlarını zamanın çizgisine uydurmayı başardı ve modaevini genç kadınlar için yeniden cazip bir hâle getirdi. Tasarımlarda yeni renkler kullandı, kesimleri değiştirdi, farklı kumaşlarla çalıştı. Lagerfeld, artık Chanel ile özdeşleşmişti.
Ancak Karl Lagerfeld’e ünlü modaevinde yükselmek yetmedi. 1984 yılında kendi markası “Karl Lagerfeld’i” yarattı. Marka, kadın ve erkek modasından çocuk kıyafetleri ve aksesuara kadar farklı alanlarda ürünler sunuyordu. Karl Lagerfeld, son koleksiyonunu aranan modellerden 17 yaşındaki Kaia Gerber ile birlikte tanıttı. Ünlü model Cindy Crawford’un kızı olan Kaia Gerber, internet sayfasında “Karl’ın hafif klasik tarzına taze, havalı bir kız dokunuşu getirdi” sözleri ile tanıtıldı. Karl Lagerfeld, pazarlamanın nasıl olması gerektiğini de iyi bilen bir modacıydı.
On parmağında on marifet
Bunun yanı sıra 1987 yılından beri kendi fotoğraflarını çeken Lagerfeld, tanıtım kampanyalarının fikrini geliştiriyor, farklı modaevleri için kısa filmler çekiyordu. Çin’de bir otel tasarlamaktan bir yayınevi kurmaya kadar sürekli yeni işler yaratıyordu. “Almanya, senin sanatçıların” belgeselinde Lagerfeld, “Yaptıklarına bakıp tempoyu elden bırakırsan işi bırakma vaktin gelmiş demektir” demişti.
1989 yılında hayat arkadaşı Jacques de Bascher’in AIDS'den ölmesi Karl Lagerfeld için bir yıkım oldu. Epeyce kilo alan Lagerfeld, daha da fazla çalışmaya başladı. Kendi adı altında çok sayıda koleksiyon tasarlayan Lagerfeld, Paris'te mağaza ve fotoğraf galerisi olan “Lagerfeld Gallery”i açtı.
Mülteci siyasetine eleştiri
Karl Lagerfeld, tasarımlarının yanı sıra açık sözlülüğü ile de tanınıyordu. İki yıl önce Fransız televizyonunda katıldığı bir programda Almanya’nın mülteci siyasetini eleştirerek, Müslüman mültecilerin Yahudi düşmanı olduğunu söylemişti. C8 televizyonunun “Salut des Terriens” adlı programına katılan Lagerfeld, Başbakan Angela Merkel'in 2015 yılında mültecileri ülkeye kabul etme kararına ilişkin olarak, “aniden içindeki papazın kızı ortaya çıktı” demişti.
Sunucunun, Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı sırasında yaptıkları ve Yunanistan krizi sırasında Almanya’nın oynadığı rolden sonra bu kararın bir imaj tazeleme girişimi olup olmadığını sorusuna Lagerfeld, “Evet” diye yanıt vermişti. Lagerfeld, sözlerini şöyle sürdürmüştü: “Milyonlarca Yahudi’yi öldürdükten sonra, aradan onlarca yıl da geçse, onların en büyük düşmanlarının milyonlarcasını ülkeye almak olmaz.” Almanya’nın mülteci politikasını sonraki aylarda da eleştirmeyi sürdüren Lagerfeld, Alman vatandaşlığını geri verme tehdidinde bulunmuştu.
Lagerfeld: Tam bir sanat eseri
Karl Lagerfeld, dar pantolon, ceket, dik yakalı gömlek, at kuyruğu, güneş gözlüğü, eldiven ve yüzüklerle oluşturduğu görünümüne son ana kadar sadık kalmıştı. Son zamanlarda sağlığı elvermediği için sessizleşse de, açıklamaları çoğu zaman kışkırtıcı olmuştu.
Lagerfeld, bütünüyle bir sanat eseri, kendi tanımlamasıyla, bir “soyutlama” olmuştu. Çelişkilerle dolu bir modacı olan Lagerfeld, bir yandan kibirli ve sert bir tutum izlerken diğer yandan kendisi ile alay edebilen ve cana yakın bir tavır sergiliyordu.
Karl Lagerfeld’in moda dünyasına katkısı hiç tartışılmaz olduğu konusunda neredeyse herkes hemfikir.
Bettina Baumann, Niko Fischer
© Deutsche Welle Türkçe