Politika

'MİT, AKP, KCK ilişkisinin kanıtları savcıda'

MHP lideri Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündemdeki konuları değerlendirdi.

21 Şubat 2012 15:37

 

 
T24 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MİT teklifinin Meclis’ten hızla yasalaşıp Köşk’te onaylanmasını eleştirerek, "AKP ile Çankaya arasında kurulan darağacında adaletin boynuna yağlı ilmek bir kez daha geçirilmiştir. Ama bu defa canı alınmış ve cesedi de, "üstünlerin hukukuna son veriyoruz" yaygarası yapanların eşliğinde kalkmıştır" dedi.
 
Grup toplantısındaki konuşmasının büyük bölümünü MİT mensuplarının soruşturulmasını Başbakan’ın iznine bağlayan teklifin yasalaşma ve onaylanma sürecine ayıran Bahçeli, sözlerine Osmanlı’yı altı asır ayakta tutan gücün, ‘padişahla bir mimarı eşit şekilde kadının önüne çıkaran kutlu sistem’ olduğunu belirterek başladı. Adaletin olmadığı yerde hakkın gözetilmediği yönetim altında doğruluktan, dürüstlükten ve düzenlilikten bahsetmenin AKP’nin adalet tarifi ve tercihine benzeyeceğini savunun Bahçeli, "Bunun adı da adaletsizlik olacak ve en başta hürmetle yad ettiğimiz ecdadımıza büyük bir hakaret ve emanetine de hıyanetlik olarak görülecektir" dedi. İsminin başında adalet olan iktidar partisinin hukuk devletinin tüm icaplarını ve gereklerini berhava edip rafa kaldırdığını savunan Bahçeli, AKP’nin de dokunulmaz, ilişilmez ve ulaşılmaz yeni bir zümre oluşturmak istediğini ileri sürdü.
 

'Yavuz hırsız ev sahibini bastı'

 
MİT mensuplarının kurtarılması ve korunması için başlatılan yasal değişiklik süreci ile yürüyen hukuki sürecin kesildiğini belirten Bahçeli, "Bu yasal adım anti-demokratiktir, siyasi ilkelliğin ve kabile mensubiyetinin bir görüntüsüdür. AKP tribünlerindeki demokratikleşme tezahüratlarının, özgürlük tempolarının ve hakkaniyet sloganlarının kuru gürültüden ibaret olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Deyim yerindeyse yavuz-hırsız evsahibini bastırmıştır" dedi.
 
MİT Kanunu’ndaki değişiklik ile AKP’nin maç oynarken kural değiştirdiğini ve hızla yürürlüğe soktuğunu ifade eden Bahçeli, ancak karşı hukuki mücadele yollarının da henüz tükenmediğine dikkat çekti.
 

'AKP ile Çankaya arasına darağacı kuruldu'

 
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘arkasından yetişen varmış gibi’ hızla onaylamasını eleştiren Bahçeli, "Anlaşılacağı üzere, AKP ile Çankaya arasında kurulan darağacında adaletin boynuna yağlı ilmek bir kez daha geçirilmiştir. Ama bu defa canı alınmış ve cesedi de ‘Üstünlerin hukukuna son veriyoruz’ yaygarası yapanların eşliğinde kalkmıştır" dedi. Cumhurbaşkanının tutumunun son derece sorunlu ve sorgulanması gereken bir tutum olduğunu söyleyen Bahçeli, şöyle devam etti:
 
"Sayın Gül’ün AKP’ye yelken olmasının, adaletsizliği düşünmeden ciro etmesinin ve adrese teslim uygulamayla hukuku yerle bir etmesinin en başta bulunduğu makamla bağdaşır bir yanı olmadığı aşikardır. Kim ne derse desin, AKP, süren bir soruşturma sürecine müdahil olmuş, kirli çamaşırlarının serilmemesi amacıyla panik halinde işleyen yargısal sürece kilit vurmuştur. Herhalde KCK ile olan irtibatının ifşa edilmesinden büyük oranda alerji duymuştur."
 

'Hitler, Saddam deneyimlerini aratmıyor'

 
Böylesi ‘akla ziyan bir uygulama’nın ancak diktatörlükle yönetilen rejimlerde yaşanabileceğini ileri süren Bahçeli, "Otoriterleşen bir hükümet, totaliter bir görünüm kazanan iktidar pratiği ve ‘ben yaptım oldu’ dayatmasını genelleştiren yönetim eğilimi dünyanın her yerinde bu tarzda hareket etmektedir. Hitler, Mussoloni, Pol Pot ve Saddam deneyimlerini aratmayacak yanlılıklar, yozlaşmalar ve yanlışlıklar dizisi ne acı bir rastlantı ki AKP ile tekerrür etmektedir. Bu son gelişmelerle AKP çizmeyi ve haddini aşmıştır" eleştirisi getirdi.
 

'Geçici 15. madde gitti, yeni bir geçici 15. madde geldi'

 
12 Eylül referandumunda daha fazla hukuk propagandasının maksadının da bugün net olarak gün yüzüne çıktığını söyleyen Bahçeli yeni bir geçici 15. madde yaratıldığını ileri sürdü. Bahçeli şunları söyledi:
 
"12 Eylül Referandumunda daha fazla hukuk propagandasının esas ve öz olarak maksadı bugün net olarak gün yüzüne çıkmıştır. 1982 Anayasasının, darbecileri muhafaza altına alan ve hukuki zırha büründüren geçici 15’nci maddesi kaldırılırken, Başbakan kimsenin dokunulmaz olmadığını söylemişti. Bugün ise kendi hükümeti, yeni bir geçici 15’nci madde tesis etmiş ve bu defa yeni dokunulmazlar listesi hazırlamıştır. Darbecileri koruma altına alan hüküm ve uygulamanın farklı bir versiyonu MİT Kanununda yapılan düzenlemeyle yeniden belini doğrultmuş ve ayağa kalkmıştır."
 

'Cezaevindeki vekiller seçilmiş değil mi?

 
"Vesayetten kurtuluyoruz" çığlıkları atılırken diğer yanda kalıcı bir vasiliğin kitabının yazıldığını ileri süren Bahçeli, bu kapsamda Başbakan Erdoğan’ın "hiçbir zaman seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz" sözlerinin de boşlukta kalıp inandırıcılığın bereketli alanından tamamen uzak bir yere düştüğünü söyledi. Milletin yetkisini almış, ilgi ve desteğine mazhar olmuş milletvekilleri dört duvar arasına bırakılmışken, Başbakan’a ‘bu ifadeleri nasıl kullanmaya yeltenirsiniz ve ne hakla ağzınıza almaya cüret edersiniz?’ diye çıkışan Bahçeli, "Sandıktan çıkmış değerli vekilleri, Meclis’e buyur etme konusunda niçin aynı hassasiyeti ve azimkâr tavrı göstermezsiniz, gösteremezsiniz? Sizin gözünüzde, mesela partimizin İstanbul Milletvekili Sayın Engin Alan seçilmiş değil midir? Lütfen çelişkiye dikkat buyurunuz; çilelere, zorluklara, hak mahrumiyetlerine ram olmuş milletin vekilleri bırakın atanmışlara kul olmayı, özgürlüklerini kaybetmişler, mahkûmiyetin sillesini yemişlerdir" dedi. Bahçeli, şöyle devam etti:
 
"Bu mudur sizin seçilmişlere gösterdiğiniz ilgi ve alaka? Amacınız seçilmişleri, seçilmişlere ezdirmek midir? Unutmayınız ki sınırlarını ihlal eden, yetki gaspıyla terör estiren, milletin iradesini ayaklar altına alan hukuk süreçlerinin hamisi de sizsiniz, himaye edeni de sizlersiniz. Özel yetkiyle donattığınız, özel görevle taltif ettiğiniz gayri meşru işlerinizi yaptıracağınız görevlilerin, karıştıkları veya iştirak ettikleri iddia olunan suçlardan dolayı mahkemeye çağrılmaları sizce hukuk dışıdır, fakat milletin oylarıyla seçilmişleri hapis hayatına çivilemek meşrudur. Sayın Başbakan, bunun neresi hukuka işaret etmektedir ve neresinde adaletin izi, adı ve esamesi bulunmaktadır? Yetkisini milletten alan vekillerin uydurulmuş ve hala sonuca ermemiş darbe iddialarıyla köşeye sıkıştırılmalarına ve hayâsızca hürriyetlerine tecavüz edilmesine siz hukuk mu diyorsunuz? Sorarım size, basiretinizi, düşünme yeteneğinizi, yanlışı doğrudan ayırma ferasetinizi mi kaybettiniz? Şunu bilin ki, gayri meşruluk, gayri millilik ve gayri ahlakilik ancak AKP’nin sıfatıdır, AKP’nin maharetidir ve AKP eseridir.
 

'Başbakan soruşturma izni vermeli'

 
Yasal değişiklik sonrası MİT görevlileri hakkında verilen yakalama kararı kaldırılmasını değerlendiren Bahçeli, "Başbakan Erdoğan yalnızca özel yetkilendirdiği bürokratları korumakla kalmamış; İmralı, Kandil ve KCK üçgenindeki rezaletlerin de üstünü örtmüştür" eleştirisi getirdi. Yapılan değişikliğe karşın başta mevcut MİT müsteşarı olmak üzere, savcılık tarafından davet edilen şahsiyetleri ‘birazcık hukuka ve devlet adabına saygıları varsa’, gecikmeksizin ifadeye gitmeleri gerektiğini söyleyen Bahçeli, şunları söyledi:
 
"Mademki MİT Kanununda yeni bir düzenleme yapılmıştır ve bunu da Cumhurbaşkanı el çabukluğuyla uygun bulmuştur; bu durumda, Başbakan Erdoğan mezkûr Kanunun 26’ncı maddesine göre savcılık talebine olumlu cevap vermelidir. Böylelikle MİT arınmalı, ilgili kişiler üzerinden yürüyen tartışmalarda son bulmalıdır. Hiçbir görev kimseye baki değildir. Sultan Süleyman’a kalmayan Dünya, Başbakan’a ve bu devrin simalarına da kalmayacaktır."
 

'Yaşanan krizdeki önemli nokta'

 
Yaşanan gelişmelerin Türkiye’de ciddi ve ihmal edilemeyecek kadar büyük bir yönetim krizi, kurumlar arasında eşgüdüm noksanlıkları ve husumet kuşatması olduğunu gösterdiğini ifade eden Bahçeli, ‘sivil darbe, asayişçi çelme, saray içi çekişme, üniterci-federasyoncu kavgası, operasyoncu-diyalogcu kapışması, bürokratik oligarşinin düzeneği, güvenlikçi- müzakereci itişmesi, iktidara destek veren grupların anlaşmazlığı, ikinci 367 vakası, İsrail oyunu, yabancı istihbarat örgütlerinin tuzağı, ikinci Uludere, fitne, kurumlar arası kıskançlık’ gibi nitelemelerin çok önemli olmadığını söyledi. Bahçeli, MHP için önemli olanın kimin kimle ihtilaflı olduğundan ziyade, devlet kurumlarının nasıl kontrolden ve denetimden çıkarak birbirine girdiği hususu olduğunu söyledi.
 
Yabancı servislerin, ajan provokatörlerin Türkiye’ye kolaylıkla karıştırabileceğine ve devlet organlarını birbirine düşürebileceğine yönelik kabulü dikkat çekici bulan Bahçeli, "Türkiye Cumhuriyet’i onun bunun tahrik ve yönlendirmesiyle huzur bayrağını yarıya çekiyorsa, kurum ve erkler kışkırtmalarla fetret devrini yaşıyorsa, bu halde Başbakan ne iş yapmaktadır? AKP neyle oyalanmaktadır? Herşey bir yana, böyle bir devlet dünyanın neresinde vardır? Psikolojik operasyonların, amacı belli olan tertiplerin başarıya ulaştığı düşünülüyorsa, o halde hükümete ne gerek vardır? Meclise ne lüzum bulunmaktadır? Bu itibarla servis edilen iddialar deli saçmasıdır ve aksi bir gelişme de şüphesiz Türkiye’nin intiharı demek olacaktır" dedi.
 

'Kriz yok sözleri aymazlık'

 
Devlet içinde muazzam bir koordinasyon bozukluğu ve şaşkınlığının sürekli ivme kazandığını, eşgüdüm ve uyumun tamamen kaybolduğunu belirten Bahçeli, Başbakan’ın; "Gerçekleştirdiğimiz sessiz devrim niteliğindeki değişim ve dönüşümle, kurumların uyum ve koordinasyonunu en güçlü şekilde temin ettik" sözlerinin içeriğinde de kaygı, kırılma ve telaş hali olduğunu ileri sürdü. Erdoğan’ın "Hiç kimse ellerini ovuşturmasın, hiç kimse fitne ve fesat tohumlarının yeşereceği umuduna kapılmasın, hiç kimse kriz duasına çıkmasın, hiç kimse kaos ve çatışma hayalleri kurmasın" yönündeki sözlerini ‘ileri derecede talihsizlik ve aymazlık" olarak nitelendiren Bahçeli, "Diyeceğim şudur ki, asıl Başbakan ve partisi fitne ve fesat tohumlarını ekmesin, bizim için yeterlidir. Gerginlikten medet ummasın, bizim için mesele yoktur. Kaos ve kargaşa bombasının pimini çekmesin, bizim için ümit vericidir. Başbakan’a tavsiyemiz, bizzat kendisinin kriz yastığına başını koymaması, iftiranın yatağına uzanmaması, uyarı yapanlara kaosa hizmet ediyor bühtanıyla yaklaşmaması ve kötülüklerin bağında çadır kurmamasıdır" dedi.