Çevre

Mersin'de kurulacak nükleer santrale akademik veto

332 kuş türünün barındığı Göksu Deltası’nı, caretta caretta ve yeşil deniz kaplumbağaları ile Akdeniz foklarının yaşam alanlarını tehlikede

16 Haziran 2012 19:13

Mersin Üniversitesi Biyoloji Bölümü öğretim üyeleri, Mersin’e kurulacak nükleer santralin 332 kuş türünün barındığı Göksu Deltası’nı, caretta caretta ve yeşil deniz kaplumbağaları ile Akdeniz foklarının yaşam alanlarını tehdit edeceği uyarısında bulundu. Uzmanlara göre, santralin deniz suyunu ısıtması nedeniyle kaplumbağa yavrularının çoğu dişi olacak, cinsiyet dağılımındaki eşitsizlik nedeniyle bu türün neslinin devamı tehlikeye girecek.

Türkiye’nin ilk nükleer santralini Mersin’de kurmaya hazırlanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) A.Ş, projenin ÇED başvuru dosyasını geçtiğimiz aylarda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na sunmuştu. Bakanlık da, aralarında üniversitelerin de bulunduğu bazı kamu kuruluşlarına ÇED raporuyla ilgili görüşlerini bildirmeleri çağrısında bulunmuştu.

Bakanlığın çağrısı üzerine Akkuyu NGS tarafından hazırlatılan ÇED başvuru dosyasını inceleyen Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü, ‘olumsuz’ görüşünü bilimsel bir rapor formatında Bakanlığa sundu.

 

'Atık sorunu küçümseniyor'

 

İlgili yazıda, yasal mevzuatta nükleer santral kurulması, işletilmesi, atıkların bertaraf edilmesi konusunda boşluklar olduğunu vurgulayan uzmanlar,  TAEK’in Radyoaktif Atık Madde Yönetmeliği’nin henüz taslak aşamasında olması nedeniyle ÇED başvuru dosyasında atık yönetimi konusunun detaylandırılmadığına dikkat çekti.

Şirket tarafından hazırlatılan başvuru dosyasında nükleer atık sorununun küçümsendiğini belirten uzmanlar, “Nükleer atık sorunu atıkların fiziksel boyutuyla ilgili değildir” görüşünü dile getirdi.

 

'Göksu’da canlıları tehdit eder'

 

Santralin, 332 kuş türüyle Avrupa ve Ortadoğu’nun en büyük sulak alanı olan Göksu Deltası’na 35 kilometre mesafede olmasının, buradaki kuş türleriyle bitki türlerinin neslini tehlikeye atacağını kaydeden uzmanların özellikle dikkat çektiği nokta ise santralin tek yönlü soğutma sisteminin denize deşarj edilecek olması oldu.  “Nükleer santrali soğutmada kullanılacak tuzlu deniz suyunun mevsime göre 12 ile 28 derece olan sıcaklığın deşarj sonrası 35 hatta 38 dereceye çıkması termal kirlilik yaratacaktır” görüşünü dile getiren uzmanlar, şu ifadelere yer verdi:

 

'Cinsiyet dağılımı değişir'

 

“Santralin çalışmasıyla birlikte su sıcaklığının artacak olması deniz kaplumbağaları ile caretta caretta kaplumbağalarının üreme davranışlarını etkileyecektir. Sürüngenlerin çoğunda cinsiyet kromozomu olmadığı için sıcaklık cinsiyet belirlemesinde önemli rol oynamaktadır. Yuva sıcaklığının 32 derece civarında olması durumunda yavruların tamamı dişi, 28 derece civarında olması durumunda tamamı erkek olurken 26 derece civarında olursa cinsiyet dağılımı yarı yarıya olur. Bu durumda sıcaklığın artışıyla beraber yavruların çoğunun dişi olması ve cinsiyetin popülasyon içinde orantısız dağılımı söz konusu olacağından deniz kaplumbağalarının nesillerinin devamımı riske sokacaktır. Su sıcaklığındaki 1-2 derecelik değişim kaplumbağalar ile Akdeniz fokunun neslini tehlikeye atacaktır.”

 

'Bilgiler eksik ve yetersiz'

 

Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nce hazırlanan görüş yazısında ayrıca, şirketin ÇED başvuru dosyasında Nükleer Güç Santrali’nin insanlar üzerindeki radyolojik etkilerine yeterli oranda yer verilmediği, santrallerin olduğu bölgelerdeki kanser vakalarının artığını gösteren literatür bilgilerine değinilmediği eleştirisi de dile getirildi ve “ÇED başvuru dosyasında yer alan bilgiler eksik ve yetersizdir” denildi. (Abidin Yağmur -Mersin İmece)