Sağlık

Menopoz sonrası sigara içmek kalbi tehdit ediyor

Uzmanlar, menopozdan sonra kadınların kalp ve damar hastalıklarından ölme riskinin arttığına dikkat çekiyor.

20 Kasım 2008 02:00
Erkeklerin kalp hastalıklarına yakalanma riskinin, kadınlara göre daha yüksek olduğunu söyleyen Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Ali Oto, “Ama menopozdan sonra kadınlar daha büyük risk altına giriyor” diye uyarıyor. 

Kalp sağlığınız için koşmayın, yürüyün

Abartılmış spor, enfarktüse davetiye çıkarıyor

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Ali Oto, Vatan gazetesinde yayımlanan röportajında, “Menopozdan sonra kadınların kalp ve damar hastalıklarından ölme riski, her türlü jinekolojik ve meme kanserinden ölme riskinden 7-8 kat daha fazla” diyor. Oto’nun röportajı:

“Toplum olarak kalp sağlığı konusunda geçmişe nazaran daha bilinçli miyiz? Kalp damar hastalıkları azalıyor mu, yoksa artıyor mu?

Durumu iyi tespit edebilmek için, iyi fotoğraf çekmek lazım. Türkiye’de pazar ekonomisine geçen diğer ülkelerde olduğu gibi son yıllarda kalp ve damar hastalıkları, bu hastalıklara bağlı ölümlerde artış var. Oysa ileri batı ülkeleri, kalp ve damar hastalıklarına yol açan risk faktörlerini, risk oluşturan durumları son 20 yılda çok büyük çabalarla kontrol etmeye çalışarak, kalp hastalıklarından ölümleri önemli ölçüde azalttılar.

Ne yaptılar?

Sigarayı büyük ölçüde kontrol ettiler. Tansiyon yüksekliğini kontrol ettiler. Kan şekeri kontrolünde başarılı oldular, kan yağlarını kontrol ettiler. Sağlıklı beslenmeyi öne çıkaran, toplum temelli kampanyalarla, toplumun hareket etmesini özendirecek kampanyalarla büyük ölçüde kalp hastalıklarından ölümler, batı ülkelerinde azalma eğilimine girdi.

Bizde durum nedir?

Bizde durum maalesef artış eğiliminde. Türkiye’de kalp ve damar hastalıklarının görülme sıklığı ve ölümlerde hala artış var. Yılda yaklaşık 200 bin kişi civarında insanımızı, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerden kaybediyoruz. Ve bizim toplumumuz halen çok genç. 65 yaş üzeri nüfusun, 10-15 yıl içerisinde iki katına çıkmasını bekliyoruz. Bu da kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin çok artacağının göstergesi. Büyük olasılıkla 2025 yılına doğru bu söylediğimiz sayılar iki katına çıkacak.

Neden bizde hala artış eğiliminde?

En önemli sorunlardan birisi, hala sigara içmenin çok yüksek oranda olması. Her 2 erkekten 1’i ve her 5 kadından 1’i sigara içiyor Türkiye’de. İkincisi, son 10-15 yılda özellikle batı tipi yaşam biçimine dönüş, insanlarımızın daha az hareket eder ve geleneksel Türk beslenme biçiminden, batı tipi beslenme biçimine daha çok geçer olmasına neden oldu.

Kalp sağlığı için ne yapmak lazım?

Doğuştan getirdiğimiz şeyleri değiştiremeyiz. Ama düzeltilebilir, kontrol edilebilir faktörler var. Sigarayı ortadan kaldırırsanız, önemli ölçüde risk azalması hissedersiniz. Sağlıklı beslenmeyi yaygınlaştırabilirsek, hem çocuklarımızın geleceğini, hem de erişkinlerimizin riskini azaltmış oluruz. Onun dışında hareket etmek son derece önemli ve bu çok zor değil. Basit şeyler istiyoruz, hiç kimsenin yarışma atleti olmasını istemiyoruz. Bizim istediğimiz hiçbir şey yapamıyorsanız günde yarım saat, haftada 5 gün yürüyün. Hareket etmeyi günlük yaşamın bir parçası haline getirin. Asansör yerine merdiven kullanın. Arabayı uzağa park edip yürüyün, kısa mesafelerde taşıt kullanmayın... Tüm bunları günlük yaşamın parçası haline getirin.

Bel çevresi ölçüsü neden önemlidir?

Çünkü bel çevresi bize şişmanlığın çok basit bir ölçüsü olarak gösterge oluyor. Dolayısıyla insanların kendisini takibi açısından, hem de hekimlerin izlemesi açısından, tedavi takibi açısından önemli.

Bel ölçüsü yetişkinler için ne olmalı?

Kadınlarda 88 cm, erkeklerde 96 cm. Kilo da mutlaka takip edilmelidir. İnsanın kendi kilosunu bilmesi, kontrol altında tutması çok önemli.

Kalp ve damar hastalıklarında kadınlar erkeklere göre daha fazla mı risk altında?

Özellikle kadınlarımızda kalp ve damar hastalıklarından ölüm riski, batı ülkelerine göre çok yüksek.

Neden?

Normalde menopoza kadar erkeklere göre kadınlarda kalp ve damar hastalıklarından ölüm riski düşüktür. Erkeklerin kalp rahatsızlığına yakalanma olasılığı, kadınlara oranla daha yüksektir. Ancak menopozdan sonra bu durum değişiyor, aşağı yukarı 10 yıllık fark ortadan kalkıyor. Türk kadınlarında 40 yaşın üzerinde şişmanlama eğilimi çok yüksek. Bunun getirdiği bir sorun olarak, bizim metabolik sendrom dediğimiz, kalp ve damar hastalıkları açısından risk demeti içeren bir durum var. Bu durum kadınlarımızı büyük olasılıkla kalp ve damar hastalıklarına daha eğilimli hale getiriyor. Menopozdan sonra kadınların kalp ve damar hastalıklarından ölme riski, her türlü jinekolojik kanser, meme kanserinden ölme riskinden 7-8 kez daha fazladır. Onun için kadınların menopozdan sonra çok dikkatli olmaları gerekiyor. Sigara, erkeklerde de önemli bir risk faktörü ama menopoz sonrası kadınlara çok büyük bir risk getiriyor. Menopoz sonrası kadın, az sayıda sigara içse de, kalp ve damar hastalıklarından ölüm riski artıyor. Ayrıca kadınlar kalp krizi geçirdiklerinde, krizin olumsuz etkisi daha fazla oluyor. Daha çok ölüyorlar, daha ağır seyrediyor krizler. Onun için kadınların çok dikkatli olması gerekiyor.

Alkol ilaç değil

- Sanki mutlaka alkol alınması gerekir gibi bir yanlış izlenim var. Alkol korunmanın, tedavinin bir parçasıdır gibi bir yanlış düşünce var. Az miktarda alkolün olumlu etkisi olabilir ama bunun dengesinin çok iyi korunması lazımdır. Bu günde 30 gram saf alkoldür, aşağı yukarı 1-2 bardak şarap yapabilir. Bir tek rakı ile bile, bunun üzerinde alkol alınacağı için alkol miktarının çok iyi kontrol edilmesi lazım. Sonuçta alkol ilaç değil. Alkol, özellikle miktarı fazla olduğu zaman, vücuda çok zarar verebilen bir zehir. Doğrudan kalp üzerine olumsuz etkisi var, karaciğere olumsuz etkisi var, bir sürü olumsuz etkisi var.

Türkiye’de 18 milyon kişi yüksek tansiyonlu

Yüksek tansiyon da önemli risk faktörü değil mi?


Evet. Tansiyon yüksekliği de kalp ve damar hastalıklarının gelişmesi için çok önemli bir risk faktörü. Bugün için normal değeri 130/80 ya da 13/8 olarak kabul ediyoruz kabaca. 14/9’un üstünde tansiyonu yüksek kabul ediyoruz. Bu çok önemli bir konu, çünkü Türkiye’de çok yaygın. 18 milyona yakın yüksek tansiyonlu insan var. 6 milyon civarında da şeker hastası var. Tansiyon yüksekliği, şişmanlık, şeker hastalığı hep iç içe bunlar. Dolayısıyla kilo aldığınız zaman, hem şeker hastalığına kendinizi açık hale getiriyorsunuz, hem tansiyon yüksekliği eğiliminiz artıyor, hem de hem şeker kontrolü güçleşiyor hem de tansiyon kontrolü.

Yüksek tansiyonu neler tetikliyor?

Yüksek tansiyonun yüzde 80’inde genetik etken var. Onun üzerine binen çevresel faktörler var aşırı tuzlu yeme, kilo, sigara, hareket etmeme... Ailesinde tansiyon yüksekliği olan kişilerin hiç sigara içmemesi, şişmanlamaması, düzenli egzersiz yapması lazım.

‘Herkes aspirin alsın’ demek doğru değil

Kalp sağlığı için aspirin içilmesi gerektiği sizce doğru mu?


Aspirinin, özellikle erkeklerde kalp krizine karşı koruduğu ve kalp krizi geçirenlerde de yeniden kalp krizi geçirmeyi önlediği gösterilmiş durumda. Kadınlarda etkisi biraz daha farklı. Ama ileri yaşta yine benzer şekilde korunma var. Ancak buna dayanarak “40 yaşın üzerinde herkes aspirin alsın” demek doğru değil. Çünkü aspirin almanın da yan etkileri var. Özellikle kanama beyin kanaması, mide kanaması gibi yan etkileri olabiliyor. Bu nedenle mutlaka hekime danışmak lazımdır. Kafanıza göre aspirin içmek doğru değil.

Ameliyatsız çözümler gelişti

Kalp ve damar hastalıklarının tedavileri konusunda yeni uygulamalar var mı?


Son yıllarda bu alanda büyük gelişmeler oldu. Hem ilaçlarda hem de ilaç dışı tedavilerde. Ritim bozukluklarında tamamen tedavi sağlayan yöntemler gelişti. Kalp hızı yavaşladığı zaman, kalıcı kalp pili takarak bu sorunu gidermek, hastanın ömrünü uzatmak mümkün olabiliyor. Taşikardi dediğimiz, hızlı atma şeklindeki ritim bozukluklarının da önemli bir bölümünü, bu çarpıntıların odaklarını bularak ya da çarpıntıya yol açan kısa devrelerin yerlerini tespit ederek, oraya radyo dalgaları göndererek, ortadan kaldırabiliyoruz. Ya da “dondurma” yöntemini kullanabiliyoruz. Çarpıntı odağını noktasal olarak -80 dereceye kadar donduruyoruz bir noktacık şeklinde ve ondan sonra tahrip ediyoruz, bir daha çarpıntı olmuyor. Bunları oldukça sık yapmaya başladık. Uyutmadan ayakta yapıyoruz.

Bir gelişme de stendler konusunda var galiba?

Son zamanlarda stendlerin türleri, yapıları daha iyi, damara daha az zarar verir hale getirildi. Ayrıca üzerine, damarın tekrar daralmasını engelleyici ilaçlar yerleştirildi. Bunlara ilaç salınımlı stendler diyoruz. Böylece damara stendi koyduğunuzda, birkaç hafta süreyle, o ilacın damar duvarına yavaş yavaş salınımını sağlıyor. Hücreler tekrar çoğalıp, stendin içini tıkamıyor. Bu yeni teknolojiyle, damarın tekrar tıkanması sorunu aşılmış oldu.

Tedavilerdeki bu olumlu gelişmeler sayesinde ameliyat sayıları azaldı mı?

Tabii artık ameliyata daha az hasta verir olduk. Eskiden ben hastalarımın yüzde 60’ını ameliyata veriyorken, şu anda ancak yüzde 10’unu ameliyata veriyorum. Gerisini ameliyatsız çözümlerle sağlıklarına kavuşturuyorum.”