Sağlık

Meme kanseriyle mücadele eden kadınlar: Kanser eşittir ölüm değil

"2 yıl yaşamak hayaldi, 5 yılım doldu"

26 Ekim 2017 11:31

Tüm kanser türlerinde olduğu gibi meme kanserinde de erken tanı elbette bir avantaj. Ancak metastatik (diğer organlara sıçramış) meme kanserinde de her şey bitmiyor. 7 yıl önce metastatik meme tanısı alan, 4 kez de kanseri nükseden Canan Perdahlı başkanlığını yaptığı Metastatik Meme Kanseri Derneği (METAMAZON) ile hastalara ilham ve destek veriyor.

 

Benim hikâyemde bir dik duruş var

Henüz 33 yaşındayken memesinde limon büyüklüğünde bir kitle hisseden editör Canan Perdahlı (41) alarma geçti. Çünkü hem anneanne hem de babaannesi hem de halası meme kanseri olmuştu. O yıllarda yaşadığı Yeni Zelanda’daki aile hekimine göründü. Aslında ultrasonografi, mamografisi çekildi, biyopsi yapıldı. “Erken evresiniz” dendi. Kitleyi almanın yeterli olacağı, kemoterapi veya radyoterapiye bile ihtiyaç duymayacağı söylendi. Perdahlı bu haberlere sevinse de hissettiği kitlenin büyüklüğü onun ve ailesinin durumu endişesinin sürmesine yetti. Ailesi Türkiye’ye çağırdı. Burada yapılan tetkikler durumun ciddiyetini işaret ediyordu. Yeni Zelanda’daki tetkiklerin üzerinden sadece 15 gün geçmiş olsa da Ankara’da yapılanlar kanserinin evre 4’te olduğunu, akciğer ve kemiğe metastaz yaptığını ortaya koydu.

Kanser eşittir ölüm değil

Mesude Erşan'ın haberine göre, Perdahlı’ya önce kemoterapi uygulandı, ardından ameliyat edildi. Tek memesi alınan Perdahlı, “Evet erken teşhis yaşam kalitesini artırır, daha az zarar verir. Ama ben de hayattayım işte. 3 günlük ömrüm kaldıysa onu da doya doya yaşacağım diye düşündüm hep. Ben doktor değilim, hastayım. Benim üzerime düşen mutlu olmak ve huzurlu yaşamak” diyor.

Tedavilerin üzerinden 2 yıl geçince nüksleri başladı. Akciğeri ve kemikte metastazlarla hastalığı geri döndü. Dördüncü nüksünü yaşayan Perdahlı, “Benim hikâyemde aslında bir dik duruş var. Hedefim mutlu ve kaliteli yaşamak. Düzenli kontroller, tedavinin doğru yapılması ve ilaca ulaşım bizim için çok önemli. Kanser eşittir ölüm değil. Metastatik meme kanseri eşittir ölüm hiç değil. Metastatik hastalarda da pek çok yeni ilaç umut veriyor. Metastatik meme kanseri kronik bir hastalık. Kronik bir hastalık olması insanların yaşam süresinin arttığını gösteriyor” diyor.

5 ayda 4 metastaz

Ordu’da yaşayan muhasebeci Aylin Enginyurt (35) memesindeki sertliği iki yıl önce fark etti. Derhal çalıştığı hastanenin radyoloji kliniğine giden Enginyurt, şüphesinde haklı çıktı. Arkasından ameliyat, kemoterapi, radyoterapi geldi. Ama hayattan kopmadı. Enginyurt, “Tedavi boyunca kendimi her fırsatta, yaz-kış doğaya attım. Ailece kamp yapmayı, dağda kalmayı, off-road’u çok severiz. Yaylalarımıza çıkıyoruz. Hayatımızı normal akışta sürdürdük” diyor.

Bana çok şey kattı

Geçtiğimiz mayıs ayından itibaren peş peşe 4 kemik metastazı saptandı. Enginyurt, “İleri evre olduğunda da dünya başıma yıkılmadı. Ekim sonu tekrar işe başlayacağım. Kanser her yerde çıkabilir. Tek dileğim, ulaşılabilir, tedavi edilebilir bir yere çıksın. Aslına bakarsanız kanser bana çok şey kattı. Kendi içime bir yolculuk yaptım. Kendimi keşfettim. Güzel anılar biriktirmek en çok istediğim şey. En nihayetinde herkesin süresi doluyor” diyor.

2 yıl yaşamak hayaldi, 5 yılım doldu

İstanbul’da yaşayan harita mühendisi Zeynep Fulya Azat’a (32), 5 yıl önce meme kanseri tanısı konduğunda 25 haftalık hamileydi. Aslında memesindeki sertlik ilk eline geldiğinde ve ağrıyı hissettiğinde henüz hamile değildi. Ailesinde ne meme ne de başka kanser hikâyesi bulunmaması endişesini engellemedi. Doktora gitti. Ancak çekilen ultrasonografide tümör hissedilmedi. Süt bezlerinin çok çalıştığı, 6 ayda bir kontrole gelmesi söylendi. Hatta “meme kanseri ağrı yapmaz” diyerek sakinleştirildi. Henüz genç olduğu için mamografi çekilmedi. Bu arada Azat hamile kaldı. 1 aylık hamileyken koltuk altında bir sertlik hissetti. Bu kez nodül dendi. ‘3 ay geçsin, bebek biraz büyüsün, antibiyotik tedavisi yapalım’ dendi. 5 aylık hamileyken memesinin üzerine yatamıyordu, döküntüler başlamıştı. Bu kez direkt meme polikliniğine gitti. Elle muayenede dahi işin aslı anlaşıldı. Hayatı bir anda alt üst oldu. Azat, “Önce çocuğum aklıma geldi. İlk bir hafta kabus gibiydi. Ev sanki cenaze evi gibiydi” diye anlatıyor o günleri.

Hamileyken tedaviye başladı

Bebeğin alınması gündeme geldi. Ancak medikal onkoloğu buna gerek duymadan, tedavisini planladı ve başladı. Azat, “Sadece çocuğa odaklıydım. İlk kürü aldım, çocuk 2 gün kıpırdamadı. 3 kürü tamamladım. Bir kür daha almam gerekiyordu, doktorum ‘Ama 2 hafta doğurmaman lazım, bebeği yaşatamayız’ dedi. Kürden sonra 2 gün uyuyamadım, bebeği gözlemledim. Neyse ki korkulan olmadı. Ama bebeğimi emziremedim” diyor.

Doğumdan sonra çekilebilen PET, akciğer ve kemiklerindeki metastazları gösterdi. Kemoterapiye rağmen kanser ilerliyordu. Azat, “Kendimi en umutsuz noktada hissetiğim gün oydu. Ama kemoterapiyi bırakmadım. 10 kürden sonra gördüm ki meme ve kemiklerde gerileme var. Akciğerdeki ne küçülüyor ne de büyüyordu. Memedeki tümör iyice küçüldüğünde meme ameliyatı yapıldı. Komple lenf bezleri alındı. Sonra akciğerdeki tümör ameliyatla temizlendi. Bir süre daha kemoterapiye devam ettik. Radyoterapi aldım. Hala da mücadelem devam ediyor. 2-3 sene yaşamak benim için hayaldi. Çocuğumu büyütürken 5 senem doldu” diyor.

SGK kanserli memenin protezini karşılıyor

Meme kaybı kadınlarda ağır psikolojik ve sosyal sorunlara yol açabiliyor. Bu nedenle kanser sonrası meme onarımı estetik bir ameliyat değil, kaybedilen bir uzvun yerine konması olarak algılanmalı. Hatta meme onarımı meme kanseri tedavisinin bir parçası. Türk Plastik ve Estetik Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Akın Yücel’in verdiği bilgeye göre, SGK ve özel sigortalar memeyle ilgili ameliyatları ve kanserli memenin protezini karşılıyor. Akın, “Ancak SGK’daki sorun, hastanelere toplu protez alımının yapılamaması. Her hasta için ayrı ihale açılması bürokratik işlemleri arttırıyor ve ameliyatları geciktiriyor. Özel sağlık sigortaları ise estetik ameliyat gibi değerlendirip, ödemede güçlük çıkarabiliyor. Revizyonları ve diğer memeye yapılan işlemleri kapsam dışı bırakabiliyorlar” eleştirisinde bulundu. Öte yandan yapılan çalışmalar, meme onarımları ve protezlerin ultrasonografi, mamografi ya da MR gibi tanı yöntemlerini engellemediğini gösteriyor.

Kanserden kurtulup fil hastalığına yakalanmayın

Kanser tanı ve tedavisindeki gelişmeler hastalığı bir yandan kronik bir sağlık sorunu haline getirirken diğer yandan lenf ödem(fil hastalığı) gibi yan etkilere yol açıyor. Anadolu Lenfödem Derneği Başkanı Prof. Dr. Pınar Borman şunları söyledi:
“Başta meme olmak üzere, genital ve üriner sistem, bağırsak kanserleri, cilt kanseri ve baş- boyun kanserleri ameliyatlarında lenf nodlarının alınması, ışın tedavisinden zarar görmesinin lenf ödem için ciddi bir risk oluşturuyor. Meme kanseri ameliyatı geçirenlerin yüzde 20-70’inde lenf ödem gelişiyor. Lenf ödemin erken tanınması ve tedavinin başlanması çok önemli. Ancak maalesef geç gelindiği için çok ağır vakaları sık görüyoruz. Enfeksiyonlar, ikincil kanserler gelişiyor. Biriken sıvı proteinden zengin olduğu için mikropların üremesine çok uygun ortam yaratıyor. Hayatı tehdit edebiliyor. Kanser cerrahisi geçirenlerin giysisi ve ayakkabısı sıktığında, kolu ya da bacağında ağırlık olduğunda mutlaka en erken dönemde fizik tedavi uzmanlarına başvurması gerekiyor” diyor.

Derneğin genel sekreteri Prof. Dr. Figen Ayhan, meme cerrahisi geçiren hastalara şunları öneriyor:

Lenf ödemde kilo almak riski artırıyor. Kilo almaktan kaçının.
Az yağlı, az tuzlu, proteini zengin gıdalar alın.
Kolunuzu, bacağınızı darbe, bası, enfeksiyon ve yaralanmalardan koruyun.
Yorulmadan, az ve sık egzersiz yapın.

Risk grubunda kimler var?

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği’nden Dr. İrem Bilgetekin’in verdiği bilgiye göre, meme kanseri riski genetik-ailesel ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluşur. Ayrıca ilk adet yaşının 12’den küçük olması (östrojen maruziyeti), ilk canlı doğum yaşının 30 yaş üstü olması, hiç doğum yapmamak, menopoz yaşının 55’in üstünde olması, ailede meme kanseri hastasının bulunması, 30 yaşından önce özellikle meme gelişiminin olduğu 10-14 yaşlarında göğüs bölgesine ışın tedavisine maruz kalmak da risk faktörleri arasında yer alır. Hiç emzirmemek ya da kısa süreli emzirmek, menopoz döneminde hormon yerine koyma tedavisi almak, alkol kullanımı, hareketsiz yaşam, yoğun meme yapısı da diğer risklerden.