Doktor Ziya Şaylan, Meme kanserinin tanısında etkin olarak kullanılan mamografinin fazla çekilmesinin kansere yol açtığının ortaya çıktığını söyledi. Dr. Ziya Şaylan, "İngiliz Sağlık Bakanlığı, her yıl 2 bin kadar kadının gereksiz mamografi nedeniyle kanser olduğunu açıkladı. Ülkemizde yapılan mamografi tetkiki sayısı, İngiltere kadar olduğuna göre bizde de yaklaşık sayıda kadın mamografi sonucu kanser oluyor diyebiliriz” dedi.
Dr. Ziya Şaylan’ın Taraf gazetesinden Suzan Demir’in sorularını yanıtladığı söyleşinin tam metni şöyle:
Mamografi sayesinde meme kanseri erkenden tespit ediliyor ve hasta kurtuluyor diye biliyoruz. Senelerce doktorlar, kadınlara “Belirli bir yaştan sonra her yıl mamografi çektirin” dedi. Şimdi neden daha az mamografi çekilmesi isteniyor?
Geçen ay Las Vegas’ta yapılan Amerikan Meme Kanseri Cerrahları toplantısındaki en son görüşe göre ne kadar sıklıkla mamografi çektirirseniz o kadar tehlike altındasınız. Nedeni iyonize ışınların kromozomlarınızı bozup onları kanserleştirmesi. Siz kanser olmasanız bile çocuklarınız bu nedenle kanser olabiliyor. Bu diğer bütün gereksiz röntgen tetkikleri için de geçerli. Bir mamografide aldığınız ışın Çernobil’e beş kilometre mesafede yaşayan bir kimsenin aldığı ışın kadar. O Çernobil vatandaşı devamlı ışına maruz, siz ise kısa bir süre ışınlanacaksınız. Bazı doktorlara göre devamlı mamografi çektiriyorsunuz belki de meme kanserini erken safhada yakalıyorsunuz. Peki, mamografi çektirmeseydiniz yine de meme kanseri olur muydunuz? Galiba mesele bu soruyu cevaplamakta. İngiliz Sağlık Bakanlığı, ülkelerinde her yıl 2 bin kadar kadının gereksiz mamografi nedeniyle kanser olduğunu açıkladı. Ülkemizde yapılan mamografi tetkiki sayısı, İngiltere kadar olduğuna göre bizde de yaklaşık sayıda kadın mamografi sonucu kanser oluyor diyebiliriz. İsviçre hükümeti ise mamografi tetkiklerinin üç yıldan az aralıklarla yapılmasını yasakladı. Eğer ailenizde meme kanseri vakaları varsa özel izinle daha sık mamografi yaptırabiliyorsunuz.
Meme kanseri ile mücadelede taramalar uygulandı ve akciğer filmi çeker gibi kadınların ayağına gidilip mamografi yapıldı. Peki, bu taramalara devam edilmeli mi?
Taramaların sonucu şaşırtıcı oldu. Tarama yapılan mahallerde daha az meme kanseri görüldü. Kanser şüphesi olan kadının korkup tetkike gitmediği anlaşıldı. Ayrıca mamografi taramalarında yüzde üç oranında hatalı meme kanseri tanısı kondu ve pek çok kadına gereksiz yere meme kanseri tedavisi uygulandı. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bütün dünyada yılda 100 milyon kadar mamografi çekiliyor. Bunun yüzde birinin bile hatalı kanser teşhisi olduğunu düşünelim. Bu durum bile meme kanseri olmayan 1 milyon kadına hatalı kanser tanısı konması ve o kadınların kendilerine zarar verecek kanser tedavisine başlamaları anlamına geliyor. Bu korkunç bir sayı. Meme kanserli kadınların çoğunun kanserlerini kendilerinin elle hissedip doktora gittiklerini düşünürsek hastaların aydınlatılması bence mamografiden çok daha önemli. Ayrıca ultrason yöntemi çok gelişti ve kanseri, hastaya hiçbir zarar vermeden tanıyor.
Bu durumda artık kadınlara her yıl mamografi çektirin dememek mi gerekiyor?
Biz yılın bir ayını, meme kanserine karşı uyarı ayı ilan edip, bütün kadınlara mamografi yaptırmalarını öneriyorduk. Hastalara senelerce “Yıllık mamografi kontrolünü yaptır, yoksa ölürsün” dedik. Amerikan Kanser Derneği’nin yaptığı araştırmaya göre 40 yaş üzeri kadınlara yapılan mamografi sonucu konan hatalı kanser teşhislerinden sonra yapılan gereksiz biyopsiler, röntgenler ve hatta fuzuli ameliyatlar, onlara daha çok zarar veriyor. Her üç yılda bir mamografi yaptıranlarda ise hatalı meme kanseri tanı ihtimali çok daha düşük. “Kanserden ameliyat ve kemoterapi ile kurtuldum” diye sevinen bir kadının belki de en baştan beri kanser olmadığını bilmesi onu şoke edecektir. Tekrar edersek sağlıklı kadınlarda mamografinin üç yılda bir çekilmesi şimdilik yeterli. Ancak beraberinde ultrason da yapılmalı.
Yani kanserden koruyacağız diye mamografi çekilince hasta kanser mi yapılıyor?
New York Cornell Üniversitesi’nin yaptığı “Röntgen Risk Faktörleri” araştırmasına göre gereksiz röntgenler önlenmeli ve fuzuli olarak film çekilmemeli. Röntgen ışınları ile bazen kanser olmayabilirsiniz ama çocuklarınıza ileteceğiniz genetik şifre bozulur ve onlar kanser olabilir. Yine de hastaya zararlı da olsa röntgen çekimlerinin doktorun tedaviyi yönlendirmesi kapsamında olduğunu unutmamalıyız. Ayrıca ülkemizde MR çekimi çok yaygın ve MR’da radyasyon mevcut değil, sadece hidrojen atomlarının hareketi görüntüleniyor. Geçenlerde Los Angeles Times gazetesinde okuduğum bir yazıda eğer 60-75 yaş grubu kadınlarda her yıl yerine her üç yılda bir mamografi yapılırsa gereksiz meme biyopsilerinin yarı yarıya azalacağı belirtiliyordu.
Mamografinin kanser tanısındaki rolüne şüphe ile bakan başka araştırmalar var mı?
Geçen aylarda Kanada’da açıklanan ve Şubat 2014’te ülkemiz gazetelerinde de yayınlanan bir araştırma sonucu bence çok ilginç: “25 yıl süren bir tarama ile 40-59 yaş grubundaki kadınlarda yapılan tetkiklerde; her yıl yapılan ve mamografi tetkikleri ile elde edilen meme kanseri vakaları ile elle tetkikte keşfedilen meme kanserleri oranı arasında bir fark gözlenmemiş. Yani daha önce de belirttiğim gibi mamografilere rağmen kadınlar, kanserlerini kendi elleri ile bulup keşfetmekte veya doktorları rutin elle muayeneler esnasında kanser kitlelerini tespit etmekte. Hastaya zarar veren, belki de onda kanser oluşmasına neden olan mamografi tetkikinin fazla bir avantajı yok. Ülkemizde sosyal yapı icabı evde bulunan gelin ve kızlar bu bakımdan çok önemli bir avantaj. Anneleri onlara göğüslerindeki kitleden bahsedince hemen onu alıp cerraha götürüyorlar. Geçen ay Las Vegas’ta katıldığım Amerikan Meme Kanseri Cerrahları toplantısında mamografi yanlıları ile buna karşı olanlar arasında büyük bir tartışma oldu ve hatta meme kanseri taramalarının gereksizliği üzerinde görüş birliğine varıldı.
Hatalı kanser tanısı koyan veya gereksiz yere meme alma operasyonu yapan doktorların durumu ne? Neler yaşıyorlar?
Belki inanmayacaksınız ama Amerika ve Avrupa’da hatalı kanser tanısından dolayı diplomalarını kaybeden patologlar ve cerrahlar hiç de az değil. Bazıları kendiliğinden meslek hayatlarına son verdikleri gibi hayatlarına son veren yani sağlam memeyi çıkardım diye intihar eden doktorlar da mevcut. Amerikalı bir cerrah arkadaşıma göre yılda bir ay kutlanan “Meme Kanseri Bilinçlendirme Ayı” hiç de fena bir olay değil. Bu ayda bol bol televizyona çıkıyoruz, kitaplarımız daha çok satıyor ve hayat kurtaran doktor olmanın zevkini çıkartıyoruz. Allahtan meme kanserini yavaşlatan aromatase inhibitörleri ve biyolojik ilaçlar çıktı da hastalar daha uzun yaşıyor. Bu sayede pembe kurdele takanlar ve memnun hastalar çoğaldı.
Peki, bu ilaçlarla ortaya çıkan sonuçlar nasıl?
Onkolog bir arkadaşımın hatalı pozitif meme kanseri tanısı olan onlarca hastası olmuş ve bu kadınlar yapılan kemoterapi ve şua tedavisinden zarar görmüş. hastaların ameliyatlardan dolayı ruhsal durumları bozulmuş ve çoğu zor durumda. Eğer bu durumlara bir kanser ilacı neden olsaydı asla FDA onayı alıp eczanelerde satılamazdı ama ilaç olmadığından doktorların hastalara zarar vermesine göz yumuluyor. Mamografi bundan yaklaşık 100 yıl önce keşfedildi ve o zamandan beri son yıllarda kullanılan dijital mamografi tetkikleri dışında herhangi bir yenilik olmadı. Dijital mamografide kadınlar daha az radyasyon alıyor. Genç ve meme dokuları yoğun olanlarda ve hatta ileri yaşlarda hiçbir zarar olmayan ultrason tetkikleri yapılmalı. Piyasaya yeni çıkan üç boyutlu ultrasonlarda hata payı mamografiden daha az. Yeni dijital mamografi cihazlarında ise alınan şua oldukça azaldı. Yani tehlikeler de minimale indi.
Her şeyin azı karar
Diğer bir yeni anlaşılan durum da yapılan meme kanseri taramaları. Tarama yapılan toplumlarda meme kanserine beklenenden daha az rastlanması doktorları şaşırtmış. Daha sonra anlaşılmış ki göğsünde kitle olanlar veya şüphesi olanlar korktukları için araştırmaya katılmıyor. Bence risk ihtimali olmayan ve ilk mamografisini 50 yaşında yaptıran bir kadın üç yıl bekleyebilir. Kanser dokusunun görünebilir ve hatta ele gelebilir hâle gelmesi için gerekli süre zaten üç yıldır. Bu yapılan araştırmaların benim gibilerin görüşünü desteklemesinden memnunum. “Sık sık röntgen çektirmeyin size zararı dokunabilir” diyorum. Unutmayın her şeyin azı karardır. Meme kanserinden hatta geneli ile kanserden korunmanın en güvenceli yolu galiba annemizin sözünü dinlemek. Bilgisayarı kapat ve dışarı çıkıp yürüyüş yap, bol sebze ye, zamanında ve yeterli uyu, sigara ve alkol içme, gereksiz ilaç alma, kilo alma ve fazla üzülme. Mutlu ol ki kanser olmayasın. Üzüntüler ve çevre zehirleri bağışıklığımızı bozuyor. Kanser de bir bağışıklık hastalığı.
“Metastazı yok edecek bir ilaç çıkmak üzere”
Meme kanseri hastalarına hayatı zindan eden, onları öldüren metastazlardır ve daha önce yazılarımda da belirttiğim gibi çok yakında metastazları ortadan kaldıracak ve ağızdan alınacak bir ilaç çıkmak üzere. Metastazların her iki ayda bir röntgenini çekip acaba ne âlemdeler diye kontrol etmek de hatadır ve hastalığın seyrini etkileyebilir. Alınan ışın yeni kansere neden olsa bile bize onun metastaz olduğunu söylenir. Kısaca mamografi ve diğer röntgen tetkikleri faydalı uygulamalardır ancak çok sık bu yöntemleri kullanıp kendinize zarar verdirmeyin. Doktorunuz sizden herhangi bir röntgen tetkiki isteyince bunun ne kadar gerekli olduğunu onunla tartışın veya en azından o tetkikin gerekli olduğuna sizi ikna etmesini isteyin.
Kansere bıçak vurmayın, yayılır
Las Vegas’ta yapılan Amerikan Meme Kanseri Cerrahları toplantısında bu alanın duayenlerinden Dr. Armando Giulliano’yu dinleme imkânını bulduğunu söyleyen Ziya Şaylan, Giulliano’nun, “Bundan on sene sonra bugün yaptığımız ameliyatların yarısını aptal ve gereksiz bulacağız” dediğini belirtiyor. Böyle giderse 2020 yılında meme kanserinin tarihe karışacağını dile getiren Dr. Giulliano’nun toplantıda önemle üzerinde durduğu bir başka husus da kanser ameliyatları olmuş. Giulliano’nun bu konudaki görüşü ise şöyle: “Kırk senedir koltuk altını kazıyoruz ama hiçbir faydasını görmedik, şimdi sadece ışınlıyoruz ve sonuçlar daha başarılı. Memenin tamamı çıkartılmadan, kanser dokusu hiç ellemeden çıkarılıyor. Aksi takdirde kanser vücuda yayılıyor. Zaten benim ülkemde tecrübeli cerrahlar eskiden beri ‘Kansere bıçak vurmayın, yayılır’ derler.”