Yeni Şafak'ta çalıştığı yıllarda Fethullah Gülen ve cemaatinin devlet içinde örgütlendiği yolundaki iddialara karşı çıkarak Gülen'i savunmak için yazı dizisi kaleme alan ve bu diziyi "Sosyo-politik bir gerçek olarak Hocaefendi Sendromu" adıyla yayımlayan Sabah Gazetesi Başyazarı Mehmet Barlas, cemaati çok ağır bir göndermeyle eleştirdi. Barlas, AKP ile ittifak yaptığı yıllarda savunduğu, hükümetle çatışmanın ardından ise "sapı silik, üfürükçü, darbeci" gibi suçlamalarla karşısına geçtiği Gülen cemaati için Aziz Nesin'in Zübük adlı romanından alıntı yaparak, "İt kağnı gölgesinde yürür, kağnının gölgesini kendi gölgesi sanırmış!" ifadesini kullandı.
Napolyon St. Helen adasında sürgünde ölürken acaba "Ben nerede hata yaptım" diyerek, geçmiş yaşamını gözden geçirmiş midir? Ya da Hitler Berlin'deki sığınakta intihar etmeden önce "En büyük hatam neydi" diye bir özeleştiri yapmış mıdır?
Yaşayan, sorumluluk taşıyan ve henüz dönüşü olmayan noktayı geçmemiş durumdaki insanların, zaman zaman bu tür değerlendirmeler yapmaları, onların kötü kaderlerini değiştirebilir. Ama bazen bu konuda gecikmiş de olabilirler ve geçmişteki hatalarının farkına varsalar bile, artık iş işten geçmiştir.
Zübük modeli mi?
Örneğin Pensilvanya'da yıllarını geçirmek zorunda kalan ve kendi ülkesinde bir mücrim konumuna düşen Fethullah Gülen, arada bir "Ben nerede hata yaptım" sorusuna cevap arıyor mudur? Bilmem Aziz Nesin'in "Zübük"ünü okudu mu? O kitabın başında "İt kağnı gölgesinde yürür, kağnının gölgesini kendi gölgesi sanırmış" diye bir özdeyiş vardır.
Son döneme kadar her iktidarla ve derin devletle iyi geçinen bu "Cemaat" acaba AK Parti'nin oylarını kendi oyları mı zannetti de, iktidara darbe girişimleriyle el koymaya kalktı? Acaba bu yanılgı onlara Said Nursi'nin "Emirdağ Lahikası"ndaki uyarıları unutturdu mu?
PKK'nın hatası
Ya da Kandil'de üslendikleri bilinen PKK'nın karar vericileri, bunca can kaybından ve yenilgiden sonra "Nerede hata yaptık" diyorlar mıdır?
Kendilerine dış güçler tarafından verilen görev ve silahlar ile Irak ve Suriye'de IŞİD'e karşı mücadele etmek yerine, NATO üyesi ve güçlü demokratik bir ülkeyi teröre boğmak hesabı, herhalde doğru bir tercih değildi. Sonuçta hem kendilerine inanan genç insanlar öldü, hem de Türkiye'deki demokratik açılımın temel bir öğesi olan HDP, geniş kitlelerin gözünde PKK'nın uydusu görünüme düştü.
Ama insanlar kendileriyle bu tür hesaplaşmaları yapmaktan genellikle kaçınırlar. Böylece "Kötü son" kaçınılmaz olur.