Mehmet Altan*
Türk sinemasının temelindeki harcı atan en önemli insanlardan biri olan İhsan İpekçi'nin aralarındaki 20 yaş farka rağmen babamla da ahbaplığı olduğunu hatırlıyorum.
Hattâ kendisini de güleç hâli ve kibar duruşuyla, Büyükada'da çocuk hâlimle görmüşlüğüm var gibi geliyor...
Çok eskilere dayanan ve hep süren asıl dostluklar ise İhsan Bey'in bir sonraki kuşağıylaydı...
İhsan Bey'in yeğeni de olan Abdi İpekçi...
İhsan Bey'in çocukları İsmail Cem, kız kardeşi Alev Hanım, damadı karikatürist Ali Ulvi Ersoy, eşler, çocuklar, torunlar...
Nitekim İsmail Cem'i de ilk kez, Lozan Üniversitesi'nde okurken geldiği yaz tatilinde gördüm. Babamla birlikte onu Karaköy İskelesi'nden aldığımızı anımsıyorum.
Şimdi sadece İhsan İpekçi değil, ondan sonraki kuşak da bize uzaklardan el sallıyor.
Hatta zaman öyle acımasız geçiyor ki torunlar da neredeyse torun sahibi olacaklar...
***
Basın tarihinden söz edilirken TRT'ye pek değinilmediğini gördüm.
Hâlbuki çok uzun bir süre ülkenin tek ve en etkin kitle iletişim aracı, Türkiye Radyo ve Televizyon (TRT) Kurumu idi. Tek olduğu için de tekeldi.
TRT'nin kuruluşu 1961 Anayasası ile gerçekleşti.
Anayasanın 121. maddesi radyo ve televizyonun örgütlenmesine işaret ediyordu. Bu madde uyarınca, radyo artık tarafsız ve özerk bir kamu kuruluşu statüsünde yönetilecekti. Sonra bu yapılanmaya televizyon da eklendi.
Anayasa'nın 121. maddesi gereği 359 sayılı yasayla, 1 Mayıs 1964ʹte Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu (TRT) kuruldu.
359 sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumu Kanunu, 2 Ocak 1964'te Resmî Gazete'de yayımlandı.
Nisan ayında, TRT yönetim kurulu ilk toplantısını yaptı.
Başkanlığına Sedat Tolga seçildi ve yönetim kurulu, oybirliği ile Adnan Öztrak'ı TRT'nin ilk genel müdürü olarak seçti.
Siyasi partilerin, Türkiye radyolarında yapacakları seçim konuşmaları sırası için Yüksek Seçim Kurulu'nda kura çekildi.
O seçim konuşmaları çok uzun süre seçim dönemlerinde ülkenin en önemli ve heyecanlı siyaset olayı olarak kaldı.
***
TRT 'nin kuruluşuyla birlikte, televizyon yayıncılığının da temeli atıldı ve Ankara radyosu, İstanbul radyosu gibi birbirinden bağımsız çeşitli bölgesel radyo yayını yapan kuruluşların bir başlık altında toplanması sağlandı.
Türkiye'de ilk televizyon yayınını da kuruluşundan 4 yıl sonra, 31 Ocak 1968'de TRT Ankara'da başlattı.
***
İlk renkli televizyon yayıncılığı için ise epeyce beklendi.
Renkli yayını 1 Temmuz 1984'de gene TRT gerçekleştirdi.
TRT'nin 2. kanal yayını ise 6 Ekim 1986'da doğdu.
Böylece TRT'nin televizyon yayınları Ekim 1986 yılı itibariyle, tek kanal ve siyah beyaz olma gibi bir tekdüzelikten nispeten kurtulmuş oldu.
***
12 Mart 1971 askerî muhtırası ertesinde, TRT'nin özerkliğine de darbe yapıldı.
20 Eylül 1971ʹde Anayasanın 121. maddesi değiştirildi. TRT özerk bir kamu kuruluşu olmaktan çıkarıldı.
TRT, "tarafsız" bir "kamu tüzel kişiliği" haline getirildi.
TRT 'nin özerkliğini yitirmesiyle, ‘'sahibinin sesi'' haline gelmesi mümkün kılındı.
12 Mart 1971 döneminde, basının denetim altına alınması açısından da TRT özerkliğinin yok edilmesi derin ve önemli bir anlama sahipti.
***
TRT'nin özerkliği ortadan kalksa da iletişim tekelini 1993 yılına kadar elinde tuttu ve en etkin ve yaygın kitle iletişim aracı olarak kaldı.
Bu açıdan önemini korudu.
Çok uzun süre TRT Genel Müdürlüğü, Genel Kurmay Başkanlığı kadar önemli sayıldı.
Zaten İsmail Cem'i de o vesileyle hatırladım.
1974 yılında CHP-MSP koalisyon hükûmeti büyük bir sürpriz yaparak, TRT Genel Müdürlüğü görevine İsmail Cem'i atadı. İlk kez bu kadar önemli ve kilit bir mevkie , devlet mahfillerinden olmayan entelektüel bir yazar, sivil bir demokrat geliyordu.
Bu görevde toplumsal, siyasi, kültürel ve eğitimsel yayınlara ağırlık vermesi, klasik edebiyat eserlerinin dizi uyarlamalarını yayınlamaya başlaması ve ilk canlı mevlit yayınını gerçekleştirmesinin objektif bir kabule dönüştüğünü gördüm. Ne yazık ki İsmail Cem'in TRT Genel Müdürlüğü az sürdü.
1974'de atandığı bu görevden, 1975'de I. Milliyetçi Cephe Hükûmeti tarafından alındı. Danıştay'ın yürütmeyi durdurma kararına karşın görevine iade edilmedi.
Danıştay kararını alıp, TRT'ye gittiği gün bugün de gözlerimin önünde...
Hükümetin kararı uygulamaması bir skandala ve epey süren siyasal kargaşaya dönüştü...
Kısacası TRT, çok uzun süre herkes açısından çok önemliydi ve bizler o dönemi yaşayarak geldik.
***
Temmuz 1993'de, Turgut Özal'ın girişimiyle 1982 Anayasası'nın 133. maddesi değiştirildi.
Bu değişiklikle, özel yayın kuruluşlarına da yayın yapabilme özgürlüğüne kavuştu.
TRT de eski önemini görece yitirdi.
***
Basın Tarihi yazılırken, TRT'ye de özel bir bölüm açılarak derinlemesine bir incelemeye tabii tutulması gerektiğine inanıyorum.
Bugün TRT partizanca yayın yaptığı için sadece önemini değil, saygınlığını da yitirmiş durumda.
Üstelik bunu Türkiye halkının vergileriyle yapıyor.
Daha şaşırtıcı olanı ise TRT'nin bugünkü sahibi...
TRT'nin bugünkü sahibi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı.
Özerklikle başlayıp, maalesef buralara gelindi.
"İnsan kalitesi açısından ise…"
Cümleyi siz tamamlayın.
P24'te yayımlanmıştır.