*Mehmet Altan
1990’lı yıllar adeta lanetli yıllardı...
Ve maalesef 1990 yılı da hiç iyi başlamadı...
Yılın ilk ayının son günü, 31 Ocak 1990’da Prof. Dr. Muammer Aksoy, evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. .
Aksoy aynı zamanda Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı’ydı.
Hemen ardından toplum yeni bir kanlı şokla sarsıldı.
Türkiye’nin o dönem en önemli gazetesi olan ve "Amiral Gemisi" olarak nitelenen 1 milyon 200 bin tirajlı Hürriyet gazetesinin yazarı ve eski genel yayın müdürü Çetin Emeç, 7 Mart 1990 günü sabah işine gitmek üzere İstanbul Suadiye’deki evinden çıktığı sırada uğradığı silahlı saldırı sonucu yedi kurşun sıkılarak, makam şoförü Sinan Ercan ile birlikte öldürüldü.
Emeç 55, Ercan 37 yaşındaydı.
***
Çetin Emeç, Basın Tarihi’nde yeri olan bir ailenin de ferdiydi.
Son Posta gazetesinin patronu da olan babası Selim Ragıp Emeç’in de çalkantılı bir yaşamı olmuştu.
1899 yılında İstanbul'da doğan Selim Ragıp Emeç, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunuydu.
Dünya Savaşı’na katılan Emeç, savaştan sonra Vakit ve Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde yazarlık yaptı.
16 Mart 1925 tarihinde Hakkı Tarık Us ile birlikte Son Saat gazetesini kurdu.
27 Temmuz 1930'da Ekrem Uşaklıgil, Halil Lütfü Dördüncü ve Zekeriya Sertel ile Son Posta gazetesini yayımlamaya başladı.
Zekeriya Sertel, Ekrem Uşaklıgil ve Halil Lütfü Dördüncü'nün gazetedeki hisselerini devretmesinden sonra Son Posta'nın tek sahibi oldu ve dönem dönem başyazarlığını da yaptı.
***
Dokuzuncu, Onuncu ve Onbirinci dönemlerde üç kez milletvekili olarak parlamentoya girdi..
Dört çocuğu vardı, çocuklarından Aydın Emeç ve Leyla Tavşanoğlu da gazetecilik mesleğini seçti.
***
Selim Ragıp Emeç, 1932 yılında Zekeriya Sertel ile birlikte Alpullu ve Uşak Şeker Fabrikaları'ndaki yolsuzlukları günlerce manşete taşımalarından ötürü açılan davalar dolayısıyla üç yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Üçer yıl hapis cezaları yarıya düşürülen Sertel ve Emeç, 1,5 sene Sultanahmet Cezaevi’nde yattı.
***
27 Mayıs darbesiyle yeniden tutuklanarak Yassıada’da yargılandı. 4 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan Emeç, Kayseri Cezaevi’ne gönderildi.
Sağlık sorunları nedeniyle tahliye edilen Emeç, hakkındaki suçlamalardan da daha sonra beraat etti.
***
1935 yılında İstanbul’da doğan Çetin Emeç, Galatasaray Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.
Gazeteciliğe 17 yaşında babası Selim Ragıp Emeç’in Son Posta gazetesinde başladı. 1972 yılına kadar Hayat ve Ses mecmualarında çalıştı. 1972 yılında Hürriyet grubuna geçti.
Hürgün Yayınları Genel Yönetmenliği sırasında, Hürriyet gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevini üstlendi.
1983 yılında gazete değiştirdi, 48 yaşında bu kez Genel Yayın Yönetmeni olarak Milliyet’e geçti.
1986 yılında Genel Koordinatör olarak Hürriyet gazetesine döndü.
Öldürüldüğü tarihte 38 yıllık gazeteci olan Emeç, Hürriyet gazetesi Yönetim Kurulu Üyesi ve yazarıydı.
***
Çetin Emeç cinayetinden bu yana 31 yıl geçti ama cinayetin üzerindeki sis perdesi kalkmadı, kalkacağı da yok...
Altı yıl boyunca katili bulunamayan çok üst düzey bir gazeteci cinayetinden söz ediyoruz.
Üstelik eski arkadaşı olan MİT yöneticisi Hiram Abbas kendisini uyarmıştı ama Hiram Abbas da bir süre sonra öldürüldü.
***
“Bu cinayette birçok ilk vardı. İlk defa bir kurban çapraz ateşe tutuldu. İlk defa katiller kar maskesi kullandı. İlk defa kurbanın şoförü de öldürüldü. İlk defa Ingram marka bir silah kullanıldı. O silah sadece yurtdışından getirilebiliyordu.”
***
Saldırının ardından gazeteyi arayan bir kişi, “İslam düşmanı olduğu için Çetin Emeç'i öldürdük. Saldırıyı Türk İslam Komandoları yaptı,” dese de 1990 yılından günümüze kadar Türk İslam Komandoları isimli bir örgütün izine rastlanamadı.
Fakat bazıları oto hırsızlığından, bazıları banka soyma suçlarından yakalanan şahısların da içlerinde bulunduğu oldukça garip bir grup Çetin Emeç suikastının failleri olarak yargılandı.
Altı yıl sonra İrfan Çağrıcı adlı tetikçi yakalandı. Yargılanıp müebbede mahkûm oldu.
***
Çetin Emeç’in eşi Bilge Emeç, suikastın 15.yıldönümünde şunları söyledi:
“Gerisinde kim var bu işlerin hâlâ çözülmedi. Çözülse de ne olacak ki artık onu da bilmiyorum gerçi. Sürekli dinle ilgili tehdit aldığımız için hep ‘İran’ dedik, ‘dinciler’ dedik. Çünkü ben Atatürkçü, orduyu seven, vatanperver bir kadınım. O yüzden daha devletime hiç kızmadım ben. Başka gerçeklerle yüzleşmek istemedim. O yüzden hep İran demek işime geldi sanırım. İran’ın yaptığına inanmak istedim.”
***
Bilge Emeç bu noktaya nasıl geldiğini de gene o mülakatta açıklıyordu:
“‘Dosya boş, ifadeler yok edilmiş. Baştan yapacağız,’ diyorlardı. Kaç kere kayboldu ifadeler, kaç kere. Defalarca soruşturmayı yürüten terörle mücadelenin başındaki kişi değişti. Çok ağırıma gitti bu olanlar. Nasıl kaybolur ifadeler? Asıl, Çetin’in arabasında yanında olan çantasından sonraki gün yazacağı yazı kayboldu. O yazıda ne vardı, merak ediyorum.”
***
90’lı yıllar böyle korkunç başladı.
Aslında bir gazeteci cinayeti 31 yıldır tam olarak aydınlatılmamış ise o korkunç karanlık da devam ediyor demektir...
*P24'ten alınmıştır