Mehmet Altan*
1990 ile 2000 yılları arasındaki on yılı bir bütün olarak gözden geçirirken son derece karanlık, ürkütücü ve kanlı bir lunaparkta boşluklardan boşluklara savuran bir ‘bugi-bugi’ye binmiş gibi oldum.
Türkiye içinse 1990’lı yıllar tam bir kara seri.
***
Türkiye’nin on yıllık sosyolojik çemberleri olduğu söylenir. Aşağı yukarı on yıllık zaman dilimlerine denk gelen dönemeçlerde ciddi sosyal kırılmalar yaşanır. 1990’lı yıllara bu açıdan da baktım. 1980’li yıllar çok zorlanarak Türkiye’nin dışa açılma yıllarıydı. 1990’lar tam tersi oldu. 2000’li yıllar da bu açıdan daha dünyaya doğru yürüyen dönemlerdi. 2010’lar karabasana döndü... Yeni bir sosyolojik çembere denk gelen 2020’lerden umutluyuz.
Kâbusun bitmesini bekliyoruz.
***
1990'larda World Wide Web... 1990’larda ilk gen tedavisi denemesi... 1990’larda ilk tasarlanmış bebekler... Tekonolojik gelişmelerin sihirli çizmelerle yürüdüğü 1990’lar... 1945 yılından 1991 yılına kadar süren Soğuk Savaş'ın sona erdiği... İnternet’in yaşama gözlerini açtığı... Küreselleşmenin başladığı... Sermayenin rahatlıkla dolaştığı ama emeğin aynı imkânlardan yararlanamadığı... Dünyada biat kültürünün yerini itiraz kültürünün aldığı...
Yerel ve küresel ölçekte ekonomik ve siyasi yapının yeniden şekillendiği... 30 yıl geride bıraktığımız 1990’lı yıllar...
***
Sanal âlemde sörf yaparken doksanlı yılların genel bir anlatımına rastladım: "1 Ocak 1990 tarihinde başlayan ve 31 Aralık 1999 tarihinde biten Miladî takvimin on yılıdır. Kültürel olarak 1990'lar, 2000'li ve 2010'lu yıllara kadar çok kültürlülüğün ve alternatif medyanın yükselişiyle karakterize edilir.’’
***
Gerek çokkültürlülük, gerek alternatif medya kaçınılmaz olarak internetli dünyanın yeni çocuklarıydı... Çokkültürlülük, birçok farklı kültürün bir arada yaşadığı toplumu tanımlayan bir kavram... Çokkültürlü bir toplumda bütün kültürlerin birbirine saygılı olması gerekiyor.
Genel olarak birçok değişik ülkeden insanların bir yere göç etmesiyle çokkültürlülük oluşuyor. Ne var ki böyle bir toplum yalnızca hoşgörü ile yabancı düşmanlığına karşı direnebiliyor.
***
Peki ya ‘"alternatif medya?”
‘’Alternatif medya, yaygın olarak bilinen ve tüketilen medyanın karşısında olan, ona alternatif üretim yapan medya örgütleri, kurumları ve araçlarına verilen genel ad. Ana akım medya tarafından gerçekleştirilen içerik, üretim ve sunum faaliyetlerinden bir şekilde farklılaşan çeşitli uygulamaları açıklamak için ‘yurttaş medyası’, ‘sivil toplum medyası’, ‘halk gazeteciliği’, ‘açık yayıncılık’, ‘katılımcı medya’, ‘etkileşimli gazetecilik’, ‘bağımsız medya’, ‘muhalif medya’, ‘radikal medya’, ‘alternatif medya’ gibi çeşitli kavramlar kullanılmaktadır. Bunların her biri alternatif medyanın değişik ve birbiriyle ilişkili yönlerine odaklanmaktadır. Medyanın alternatif olmasının temel göstergeleri; 1-yayın yapmaya yönelik temel motivasyon kaynağının kâr olmaması, 2-medya içinde örgütsel olarak hiyerarşiden uzak, yatay, eşitlikçi ve katılımcı bir yapılanmaya sahip olması, 3- sosyal sorumluluk anlayışı gütmek ve kamusal alandan dışlanmış olan ve/veya azınlıkta kalan kesimlerin kendilerini ifade etmelerine olanak sağlamak olarak sayılabilir.”
Tabii, dünyada sosyal bir değişim sonucu doğan ‘’alternatif medya’’ daha akademik ve derin değerlendirmelerin de konusu oldu. Alternatif medyaya dair tanımlayıcı girişimlerin ortak vurgu noktası ise okuyucuyla etkileşim, katılımcılık ve ticarileşme karşıtlığı olarak özetlenebilir.
***
30 yıl önceki dünya, 1990’lar ..
"Grunge, çılgın sahneler ve hip hop gibi hareketler, kablolu televizyon ve World Wide Web gibi o zamanlar yeni olan teknolojilerin yardımıyla bu on yıl boyunca tüm dünyada gençlere yayıldı.’’
Burada Grunge müziği lafı beni Windows 95 tanıtımına gittiğim Seattle kentine uçuruverdi. Alternatif rockun bir alt türü olarak ortaya çıkan Grunge müziğinin doğum yeri Seattle. Zaten ‘’Seattle Sound’’ olarak da anılıyor. 1990’lar her şeyin alternatifinin ortaya çıktığı yıllar... Sade medyanın değil, rock’un bile...
***
Tabii, 1990’larda ‘’oyun çocuğu’’ olan neslin özelliklerinin ip uçlarını veren şifreli kelimeleri de unutmamak gerek: "Bu on yılda piyasaya sürülen video oyun konsolları arasında Super Nintendo/ Super Famicom, Neo Geo, Atari Jaguar, 3DO Interactive Multiplayer, Sega Saturn, PlayStation, Nintendo 64 ve Dreamcast; taşınabilir oyun konsolları arasında ise Game Gear, Atari Lynx ve Game Boy Color yer aldı ve çok satıldılar. Super Mario World en çok satan konsol video oyunuyken, Pokemon Red ve Blue en çok satılan taşınabilir video oyunu oldu..."
***
Küresel açıdan 1990’ların en unutulmaz utançlarından biri ise bu on yılın ilk yılında patlak veren Ruanda İç savaşıydı. 800 bin kişinin ölümüne neden olan insanlık tarihinin en kanlı dramlarından birini dünya aldırmaz gözlerle soğuk bir mesafeden seyretti.
***
Bu genel değerlendirme ve alternatif medya hatırlatması sonrasında 1990’lı yılların Türk medya tarihine geri döneceğiz... Kemerlerinizi bağlayın... Yol epey sarsıntılı.