Mehmet Altan*
Geçen haftaki "Osmanlı'da başkaldıran valiler” yazımda, basın tarihinde ilk resmi Türkçe gazetenin 1831 yılında çıkan Takvim-i Vekayi olarak kabul edildiğini, ancak üzerinde fazlaca durulmasa da ondan öncesi olduğunu hatırlatmıştım.
O yazının görselinde Kavalalı Mehmet Ali Paşa ve 1828'de Mısır'da yayımladığı Vekâyi-i Mısriyye gazetesi vardı.
Vekâyi-i Mısriyye gazetesinin nüshalarının varlığına rağmen ondan 12 yıl önce 1816'da, Bağdat Valisi Kölemen Dâvud Paşa tarafından yarı yarıya Türkçe-Arapça olarak yayımlanan Curnalü'l-Irâk gazetesinin nüshalarına erişilemiyor.
Musul'da yayımlanan Nemce'nin sahibi Rezzuki İsa, bu gazetenin taş matbaada basıldıktan sonra bazı nüshalarının Darü'l-imare duvarlarına asıldığını yazıyor.
Gazete sayesinde kabilelerle ilgili haberlerin, Irak'a ait bölgesel haberlerin, Osmanlı Devleti'ndeki olayların, yürürlüğe giren yasaların, Vali'nin emir ve yasaklarının, bölgede gerçekleştirilen ıslahatın, görevlilerin tayinlerinin ayrıntılı biçimde öğrenildiğini anlatıyor.
Gazete, ordu ileri gelenleriyle büyük memurlara, şehrin eşrafına da dağıtılıyormuş.
Ancak Curnalü'l-Irâk veya Jurnal-i Irak gazetesine hem Britanya hem de Osmanlı arşivlerinde rastlanmaması bu tespitlerin belgelenmesini zorlaştırıyor.
* * *
Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın gazetesi için ise böyle bir durum yok, bu Türkçe gazete için araştırmacıların derlediği yeterince detaylı bilgi bulunuyor.
Mısır Valisi bu gazete ile özel olarak ilgilenmiş.
Peki, hakkında bu kadar detaylı bilgi olan bu gazete bizde neden bilinmiyor, neden okullarda öğretilmiyor?
Sanırım bunun cevabı Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın sadece Osmanlı'ya başkaldıran bir vali olmasından değil, Osmanlı ordusunu yenmesinden, sadrazamı esir almasından ve Kütahya'ya kadar gelmesinden kaynaklanıyor.
Faciaya bakın ki Osmanlı kendi valisi ile Kütahya Antlaşması'nı imzalamak durumunda kalıyor.
* * *
Valiler, gazetenin önemini nasıl oluyor da Osmanlı'dan önce fark ediyorlar?
Galiba bu sorunun cevabını da Osmanlı'nın dağılma döneminde aramak gerek.
O dönemde Padişah, II. Mahmud.
Tahtta kaldığı 31 yıl, Osmanlı tarihinin siyasi açıdan en bunalımlı dönemlerinden biri.
Osmanlı, Balkanlar'da imparatorluğun dağılma sürecini başlatan Sırp ve Yunan isyanları, Rus, İngiliz ve Fransız donanmalarının Navarin'de Osmanlı donanmasını imha etmesi ve asi ilan ettiği Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın ordularının Suriye ve Anadolu'yu geçerek Kütahya'ya kadar gelmesi gibi olaylar ile karşı karşıya…
Dünyadaki sanayileşme rüzgarını kendi dinamikleriyle yakalayamamış, gerilerde kalmış ve dünyadan kopmuş.
* * *
Sultan II. Mahmud durumun farkında.
Gerçekleştirdiği reformlarla imparatorluğun çehresini değiştirerek Osmanlı modernleşmesinin temellerini atmış, ölümünden dört ay sonra ilan edilen Tanzimat Fermanı'na giden yolun hazırlayıcısı olmuş.
Bu icraatları nedeniyle, bazıları kendisini devleti tekrar ihya etmek üzere her yüzyılda bir gelmesi beklenen müceddid olarak kabul edip "büyük” sıfatıyla yâd etmiş, muhalifleri ise yaptığı reformlar nedeniyle "gavûr padişah” olarak nitelendirmiş.
Reformlarda gecikildiği için istenen sonuç da elde edilememiş.
* * *
İlk Türkçe gazeteyi Osmanlı'dan önce çıkaran Kavalalı sülalesi aslında ilginç bir sülale.
Ünlü Aida Operası da Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın torunu ve Mısır Hidivi İsmail Paşa'nın talebi üzerine bestelenmiş.
* * *
Hidivlik, dünya operasının baş yapıtlarından birinin ortaya çıkmasına imza atarken, Osmanlı'daki opera serencamını da merak ettim…
Osmanlı'da opera sözcüğü ilk defa 1670 yılında Eremya Kömürcüyan'ın şiirlerinde geçiyormuş…
1675'te bir saray düğünü için opera getirilmesi planlansa da bu gerçekleşmemiş.
* * *
18. yüzyıla kadar Osmanlı sefirleri Avrupa'da gördükleri bu sanatı eserlerinde anlatıyorlar. 1797'de Padişah III. Selim sarayda bir opera gösterisi izliyor.
Abdülmecit, Beyoğlu'nda Avrupalıların oynadığı operaların Türk gençlerine de öğretilmesini isteyince Giuseppe Donizetti görevlendiriliyor.
Padişahlar arasında operayla en çok ilgilenen ise II. Abdülhamid. Yıldız Sarayı'nda İtalyan kumpanyalar ağırlıyor.
* * *
İlk Türkçe gazete serüveni beni Osmanlı'da Opera serüvenine kadar sürükledi…
Şu fantazist soruyu da sordurdu:
Operayı erken keşfeden, gazeteyi de önce mi çıkarır?
Kapak görseli: Osmanlı'da operanın ana sahnesi sayılan, Naum Tiyatrosu.
P24'ten alınmıştır.