Medya

Mehmet Altan yazdı | Basın tarihi: Asrın vergi cezası

Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla kapatılması basın tarihi açısından beni 2009 yılındaki “asrın vergi cezası” olayına götürdü

25 Eylül 2024 13:57

Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü, geçen hafta yayınlanan bir cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kapatıldı.

20 yıl boyunca Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü yapan Ertuğrul Özkök aslında o enstitünün hiç “hayata geçmediğini” yazdı:

“Bilebildiğim kadarı ile o enstitü üniversite tarafından hiçbir zaman hayata geçirilmedi ve kâğıt üzerinde kaldı. Hatta Aydın Doğan’ın ödediği 3 milyon doları da iade ettiler.”

* * *

Hukuken var olan ama fiilen olmayan Boğaziçi Üniversitesi Aydın Doğan İletişim Enstitüsü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla kapatılması basın tarihi açısından beni 2009 yılındaki “asrın vergi cezası” olayına götürdü.

AKP iktidarı ile Aydın Doğan Grubu arasındaki iplerin kopma aşamasına gelmesine neden olan Deniz Feneri Olayı’nı “Deniz Feneri’nin projektörleri” başlıklı yazıda anlatmıştım…

Sonra bu gerginlik “asrın vergi cezası” olarak nitelenen bir aşamaya sıçradı.

Doğan Holding’le iktidar arasında meydana gelen bu çatışmanın bir sonraki adımı ise 2009 yılında Holding’e kesilen rekor düzeydeki vergi cezası oldu.

Faizleriyle birlikte söz konusu vergi cezası 4.8 milyar liraydı.

Doğan Holding’e kesilen vergi cezası, o döneme kadar görülmemiş bir meblağ içeriyordu.

Kesilen cezanın boyutu grubu imha anlamına geliyordu.

Bu rekor cezanın nedeni olarak ise Doğan Yayın Holding’in yüzde 25 hissesinin Axel Springer’a satışı gösteriliyordu.

Vergi elemanları bu satışın 2006 yılında yapıldığınıiddia etmekteydi. Oysa belgeler Alman yayıncı kuruluşun parayı 2007 yılı Ocak ayında gönderdiğini ortaya koymaktaydı.”

* * *

Nitekim kesilen vergi cezası, 2009 yılı Avrupa Birliği İlerleme Raporu’na da yansıdı ve basın özgürlüğüne yönelik bir tehdit olarak gösterildi.

AB İlerleme Raporu’nun tespitleri şöyleydi:

“Önde gelen ulusal medya gruplarından biri olan Doğan Medya Holding grubuna karşı iki vergilendirme prosedürü başlatılmıştır.

“Gelir İdaresi Başkanlığı’nca uygulanan büyük vergi cezaları, potansiyel olarak Grubun ekonomik gücünü zayıflatmakta ve bu nedenle uygulamada basın özgürlüğünü etkilemektedir.

“Vergilendirme prosedürlerinde orantılılık ve tarafsızlık ilkelerine uyulması ihtiyacı bulunmaktadır.”

Raporda vergi dışı baskılar da bir cümleyle kayda geçirilmişti:

“Gazeteci akreditasyonunu talep eden bazı medya kuruluşlarına karşı ayrımcılık yapılmıştır. Önde gelen siyasi liderler, Doğan Medya Holding’in sahip olduğu gazeteleri ve televizyon kanallarını boykot etmişlerdir.”

* * *

Siyasal iktidar ile medya arasındaki vergi cezası sopası hep vardı, seçim öncesi bu vergi borçları pazarlık konusu olurdu.

Ancak bu kez meblağ çok farklıydı…

İktidarla Doğan Holding arasındaki bu vergi savaşının sonrasını medya kurumuna muhalif bir gözden okuyalım:

“Peki, bir çıkış yolu var mı?

“Bu soruyu sorduğumuz zaman, akla Aydın Doğan’ın ne tesadüf ki (!) 2007 Genel Seçimleri’nden önce Petrol Ofisi’ndeki 1.2 milyar liralık vergi borcunu uzlaşmaya giderek 275 milyon liraya indirmesi akla gelir.

“Nitekim ufuktaki seçim Doğan Grubu için çözüm olacaktır.

“2011 seçimlerine 25 gün kala, 4.9 milyar lirayı bulan vergi cezası, 940 milyon lira ödenerek sıfırlanır.

“Uzlaşma 3.3 milyar lirası içindir çünkü geri kalan 1.6 milyar liralık ceza, Doğan Grubu’nun ilk derece mahkemelerde kazandığı ve Danıştay tarafından onaylanan tutardır.

“Bu mali dökümü Habertürk’ün 18 Mayıs 2011 tarihli ‘Doğan 940 milyona anlaştı, 5 milyarlık borcunu sildi’ başlıklı haberinden öğrenmek mümkündü.

“‘Bu anlaşmaların ve indirimlerin nasıl bir bedeli olmuştur?’ diye sorarsanız… Sadece editoryal sonuçları değil, küçülmeye ilişkin sonuçlan da vardır.”

(Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı, Ümit Alan)

* * *

2009 yılındaki vergi yoluyla gelen siyasal baskı sadece AB İlerleme Raporu’na geçmedi…

Akademik çalışmalar aracılığıyla da kayda geçti:

“Doğan Grubu’nun söz konusu Af Yasası’nın ardından küçülmeye gitmesi ise kamuoyunda Doğan Grubu ile iktidar arasında olası anlaşma ihtimallerini gündeme getirmiştir.

“Söz konusu anlaşmaya ilişkin herhangi bir kanıtyoktur. Ancak böylesi bir ihtimalin varlığı bile günümüz basınının içinde bulunduğu durumu gözler önüne sermesi açısından önemlidir.

“Her iki açıdan bakıldığında da medya ve iktidar erki arasındaki çeşitli polemiklerle sürdürülen bu çatışmalar, basının temel amacına ve basın özgürlüğüne aykırı bir görüntü sergilemektedir.

“Sayısı gittikçe azalan muhalif basın ise yaygın basın söz konusu olduğunda, Doğan Holding örneğinde olduğu gibi usulsüzlük iddiaları ve vergi incelemeleri ile dizginlenmekte, yerel ve daha küçük ölçekli basın söz konusu olduğunda ise TMK’nın ve TCK’nın ilgili hükümleri devreye sokularak gazeteciler üzerinde baskı oluşturulması yoluna gidilmektedir.

“Özellikle küçük ölçekli gazeteler ve yerel basında, Basın Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan para cezalarının da caydırıcı etki taşıdığı ve muhalif basını özdenetime sürüklediği görülmektedir.”

(“Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve 2003 Yılı Sonrası Uygulamalar”, Z. Burcu Vardal, doktora tezi)

* * *

2009 yılında bunlar yaşanırken “yazılı basının % 43,1’i açık bir biçimde iktidar yanlısı yayın” yapıyordu… Günümüzde bu oran yüzde 90’ını çoktan geçti.

AKP’den önce de medya pek matah bir şey değildi… O zamanlar da “paşaların” emir komutasına uygun yayın yaparlardı… Çok insanın hayatını kararttılar, çok olayı sakladılar, çok olayı saptırdılar.

Ama bütün bunlara rağmen “okuyucuların ilgisini çekecek” gazeteler yapmak için uğraşırlar, “paşaların” önemsemediği olaylarda en ilginç haberleri ve başlıkları bulmak için yarışırlardı. İlgi çekebilmek için değişik görüşten yazarlara ve muhabirlere de yer açarlardı.

AKP’den sonra basın “okuyucuyu” tamamen unuttu, renklilikten uzaklaştı, tümüyle kaba bir propaganda aracına dönüştü.

Medya AKP’den önce yaralıydı.

AKP döneminde tam anlamıyla öldü.


P24'ten alınmıştır.