Mehmet Altan*
Yüzleri kızarmayı çoktan unutmuş, vicdanları epeydir kararmış, derileri de iyice köseleleşmiş mevcut zevatın ‘siyasal ahlaksızlığı’ insana küçük dilini yutturacak irtifada seyrediyor.
Fuad Avni, “Savcı Fuzuli Aydoğdu ile 6. Sulh Ceza Hâkimliği ayarlandı. Mahkemeden Zaman Gazetesi’ne kayyım atanması kararı aldırdılar” diye tweet attığında 3 Mart Perşembe günü değil miydi?
4 Mart Cuma günü ne oldu?
İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Zaman Gazetesi’ne kayyım atanmasına karar verdi.
İsviçre otobüsü gibi adalet, tam saatinde, gününde geliyor.
Kararların programını, hangi saat, hangi gün geleceğini de Fuat Avni önceden açıklıyor.
***
Davutoğlu ne diyor peki?
“Bu bir hukuki süreçtir, müdahalemiz olamaz” diyor.
Fuad Avni’nin önceden haber verdiği, sonra söylediklerinin aynen çıktığı ‘talimatla’ yürüyen bir ‘hukuki’ süreç…
Davutoğlu’na birisi sevabına ‘hukuk’ nedir anlatıversin.
Stratejiyi bilmediğini öğrenmiştik, hukuku bilmediğini de öğrendik böylece.
Gerçek hukukta mahkemeler ‘ayarlanmaz’, mahkemelerin alacağı kararlar daha önceden başka ‘makamlar’ tarafından bilinemez.
Ama tabii bunlar ‘gerçek’ hukukun geçerli olduğu yerlerin kuralları…
Davutoğlu’nu ilgilendirmez.
***
17-25 Aralık sonrası kimyası bozulan ve kendi sonunu hızlandıran siyasal iktidar, Zaman Gazetesi’ni gaspetmeye, Boydak’ları tutuklamaya, Can Dündar – Erdem Gül davasında Anayasa Mahkemesi’ne posta koyacak kamikaze bir çakma mahkeme heyeti aramaya koyuladursun…
Dün öğle üzeri İran’dan ‘altınvuruş’ niteliğinde bir haber çıkageldi, Reza Zarrab mı, Rıza Sarraf mı, esas adı neyse, onun ortağı İranlı işadamı Babek Zencani ve iki çalışanı yolsuzluk ve zimmet suçlarından idam cezasına çarptırıldı.
***
Zencani’nin eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın görevde olduğu 2005-2013 yılları arasında bir yolsuzluk çetesinin lideri olduğu belirtiliyor.
Söz konusu çetenin gizli biçimde İran petrolünü sattığı ve zimmetine milyarlarca dolar geçirdiği vurgulanıyor…
Hatırlayacaksınız, Hasan Ruhani’nin 2013 yılında Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından yolsuzluk çeteleri hakkında soruşturma başlatılmıştı. Bu soruşturma kapsamında Zencani de tutuklanmıştı.
Zencani, İran’ın petrol satışıyla ilgili yaptırımları delmesine yardım ettiği suçlamasıyla ABD ve Avrupa Birliği tarafından da kara listeye alınmıştı.
Zencani, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Malezya’daki şirketleri aracılığıyla İran devleti adına milyonlarca varil petrol sattığını kabul etmişti.
***
İran’da devleti 2,8 milyar dolar dolandırdığı iddiasıyla idam cezasına çarptırılan Babek Zencani, önceki duruşmalardan birinde; Gana’dan yolcu uçağıyla İstanbul’a 1,5 ton altın getirdiklerini ve bu altını İstanbul’dan Dubai’ye götürdüklerini itiraf etmişti… Ancak Zencani, Dubai’de altının ‘sahte çıktığını’ öne sürerek başta mahkeme heyeti olmak üzere herkesi güldürmüştü…
Gana’dan sahte evrakla Türkiye’ye gelen 1,5 ton altın yüklü uçak hakkında Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Başmüfettişi tarafından 18.12.2013 tarihinde hazırlanan 201356-2 sayılı soruşturma raporu da olup biteni en ince ayrıntılarına kadar belgeledikten sonra, ‘292 kilo altın gizlice sokuldu, rüşvet, kaçakçılık ve kara para suçu var’ kanaatine varmıştı.
Siyasal iktidar bizzat Zencani’nin gönderdiğini kabul ettiği kaçak altınları inanılmaz siyasi bir yüzsüzlükle ‘paralel’ ve ‘darbe’ şamatasıyla kaynatmış, daha doğrusu kaynattığını sanmıştı.
Hâlbuki tüm belgeler dosyalarda beklemekte…
***
Bizde 17-25 Aralık kapatılsın diye devlet parça parça yok ediliyor, Ortadoğu’nun yeni yıldızı soygunculara çok ağır cezalar veriyor.
Burada Zaman’a kayyım, orada Babek’e idam cezası…
Ahmet Davutoğlu ile AB zirvesi öncesi görüşecek olan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ne diyor: “Medyaya yönelik yeni girişimler ve Kürtlere dönük yaklaşımlar dramatik ve son derece kaygı verici gelişmeler. Türkiye, Avrupa Birliği ile yakınlaşmada tarihi fırsatı heba ediyor.”
***
Sadece tarihi fırsat mı heba ediliyor?
Türk usulü faşizm uğruna ölen onca gencecik yoksul çocuklarımız…
Her ay düzenli ve sürekli iş cinayetlerinde yok edilen 100’den fazla işçimiz…
Kürt mahallelerinde vurulan bebeklerimiz…
Hapsedilen gazetecilerimiz…
El konulan gazetelerimiz…
‘Uyulmayan’ ve ısrarla çiğnenen anayasamız…
İktidarın müteahhitlerine para kazandırmak için kesilen ormanlarımız…
Bitirilen turizmimiz…
Çökertilen ihracatımız…
Yok edilen hukukumuz…
Temeli yıkılan toplumsal ahlakımız…
Bir kaç oy uğruna bitirilen barışımız…
Bombalarla delik deşik edilen asayişimiz…
***
Bütün bir ülke heba ediliyor.
Bir toplum, bir devlet heba ediliyor.
‘Bir diktatörlük uğruna yarap ne devletler batıyor.’