Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'un bir vatandaşla tartıştığı sırada görüntü alan BirGün muhabirini "Kameranı kapat" diyerek engellemesine ilişkin olarak, "Bakanlar, ısmarlama haber yaptırmaya, akredite muhabirlerin sicil amiri gibi davranmaya çok alıştı" değerlendirmesini yaptı.
Bildirici, farukbildirici.com'da yayımlanan yazısında, "Bakan Kurum’un kamuya açık alandaki bir faaliyeti izleyen gazeteciye kamerasını kapattırma, güvenlik görevlilerine oradan çıkarma talimatı vermeye hakkı olamaz. Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de açıkça vurgulandığı gibi, gazeteciler 'tüm bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren tüm olayları izleme, araştırma hakkına' sahiptirler. Bir bakanın hele de büyük bir orman yangını sonrasında köylülerle yaptığı konuşmanın halkı ilgilendirdiği de açık. Elbette gazeteciler de bakanın vatandaşlarla konuşmalarını, bölgedeki faaliyetlerini izleyerek haber yapacak." ifadesini kullandı.
Bildirici şunları kaydetti:
"Murat Kurum’un da vatandaşlarla konuşmalarının izlenmesini doğal bir gazetecilik faaliyeti olarak görmesi beklenirdi. Ama engellediğine göre demek oradaki konuşmaların kamuya yansımasını istemiyor.
Gazeteci engellemeyi kendinde doğal bir hak olarak görüyor. Öyle olmasa “Gazeteci olsan da” cümlesini o kadar rahatlıkla kuramazdı. Demokratik bir ülkede basın özgürlüğü ve halkın bilgi edinme hakkı açısından asla kabul edilemeyecek bu davranış karşısında bütün medyanın ayağa kalkması, tepki göstermesi beklenirdi.
Bakanlar akredite gazetecilere alıştı
Ama maalesef bizim ülkemizde artık bunlar olağan haller. Sadece Murat Kurum değil, Cumhurbaşkanından bakanlara kadar bütün iktidar sahipleri, gazetecilerin sicil amiri gibi davranıyor. Bakanlar, gazetecilerin sadece kendi istedikleri faaliyetlerini serbestçe izlemesine izin veriyor; akredite gazetecilere sipariş haberler yazdırıyorlar; hazır haber gönderip yayımlatabiliyorlar. Gazetecilerin yanlarına yaklaşıp, aykırı bir soru sormalarına olanak tanımıyorlar. Kontrol altında tuttukları yaygın medyada diledikleri haberleri yaptırabiliyorlar. Bakanlara yönelik ne bir eleştiri ne bir olumsuzluk o medyaya yansıyor. Varsa yoksa güzellemeler, alkışlamalar…
Murat Kurum’un Bayır köyünde yaşadıklarının “bir vatandaşın eleştirisi” ya da “bakan ile bir vatandaşın tartışması” olarak değil de “provokatör kadın” haberi olarak yansıtılması da böyle bir sürecin sonucu.
Üzücü yanı da bakanın gazeteciyi engellemesinin, kamerasını kapattırmasının satır arasında bile geçmemesi. Anlaşılan gazetecinin kamuya açık alandaki faaliyetinin engellenmesini basın özgürlüğü sorunu olarak görmüyorlar. Dahası basın özgürlüğü gibi bir dertleri yok.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, gazetecilerin kamusal alanda görev yapan polislerin ses ve görüntü kayıtlarını almalarını yasaklayan genelgesine bile itiraz etmemeleri bu yüzden olsa gerek… Camdan bir kule içinde yaşadıklarının farkında değiller."