Guatemala’daki Ceibal arkeolojik alanında çalışan arkeologlar, Maya uygarlığının gizemli çöküşüne dair yeni bulgular elde etti.
Arkeofili’den Erman Ertuğrul’un haberine göre, şimdiye kadar tek bir Maya yerleşiminden alınan en geniş kapsamlı radyokarbon tarihleme dizisi ile hassas kronoloji oluşturabilen arkeologlar, antik uygarlığın yaşadığı iki büyük çöküşe dair önemli ipuçları elde etti.
Arkeologlar uzun bir zamandır, birçok Maya yerleşiminin terk edildiği MS. 9. yüzyılda Klasik Maya çöküşüne neyin neden olduğu konusunda araştırma yapıyordu. Yeni yapılan araştırmalar, Maya uygarlığının 2. yüzyılda da bir çöküş yaşadığını gösteriyor. “Pre-klasik Çöküş” adı verilen bu çöküş dönemi hakkında henüz çok az bilgiye sahibiz.
Arizona Üniversitesi’nden arkeolog Takeshi Inomata ve ekibi, Proceedings of the National Academy of Sciences’ta yayımlanan makalesinde, her iki çöküşün de benzer yollar izlediğini, birçok şehir merkezinin hızla terk edilmesine yol açan toplumsal istikrarsızlığın, savaşın ve siyasi krizlerin birden fazla dalga ile geldiğini öneriyor.
Bulgular, Guatemala’daki Ceibal arkeolojik alanından elde edilen 154 radyokarbon tarihlemesi kullanan Inomata ve meslektaşları tarafından geliştirilen oldukça hassas bir kronolojiye dayanıyor.
Bölgeye ait daha genel kronolojiler, Maya çöküşlerinin kademeli olarak gerçekleştiğini gösterirken, bu yeni ve hassas kronoloji, her bir çöküşe kadar süregelen daha karmaşık siyasi kriz serisi ve toparlanma aşamalarını işaret ediyor.
Radyokarbon tarihleme yöntemi, seramiklerden elde edilen bilgiler ve hassas yürütülen arkeolojik kazılar sayesinde araştırmacılar, Ceibal’deki nüfus yoğunluğundaki ve yapı büyüklüklerindeki artışların ve düşüşlerin kronolojisini oluşturmayı başardı.
Bulgular henüz Maya uygarlığının çöküşüne neyin neden olduğu gizemini tam olarak çözememiş olsa da, çöküş hakkında önemli bilgiler sağlıyor.
Araştırmanın eş yazarı Melissa Burham, “Bu iki çöküşün tamamen farklı zamanlarda gerçekleşmesine rağmen birbirine bu kadar çok benzemesi gerçekten çok ilginç. Artık bu çöküşün neye benzediği konusunda daha çok bilgi sahibiyiz. Bu da potansiyel olarak, aynı bölgedeki arkeolojik alanlarda da benzer bir gösterge olup olmadığını görmek için bir şablon görevi görebilir.” diyor.
Inomata, “Radyokarbon tarihlendirmesi uzun süredir kullanılıyor, ancak şimdi giderek daha hassas hale geldiğinden ilginç bir döneme giriyoruz. Oluşturduğumu hassas kronoloji ve tarihleme ile sosyal yapılar hakkında oldukça ilginç bilgilere ulaşıyoruz.”