Fiat Ducato önümüze atlarken sol şeritte ilerleyen bendeniz xenon farlarla selektör yapıyorum. Korna çalıyor, elini camdan çıkarıp bir şeyler yapıyor ve gülümsüyor. Hayır! Hatta sırıtıyor. Çünkü altımda, yepyeni bir otomobil olan Ferrari California var.
Ducato’yu kullanan Enrice’nin önüme atlayıp eliyle hareket yapmasının nedeninin, V8 motorun sesini yakından bir kez daha duyabilmek olduğunu anlıyorum. Ne ilan-ı aşk ama! Efsanevi 250 GT California Spider’dan 51 yıl sonra Ferrari, yeni California’yı tanıttı. Hem de bugüne kadarkilerin hepsinden tamamen farklı bir tasarıma sahip olarak.
Otomobilin şasisi ve motoru gibi alüminyumdan üretilmiş karoseri istisnasız herkesin içindeki açgözlülüğü haykırıyor. Hem de bana göre bu, ilk görüşte aşk olmamasına rağmen. Hatta tersine, ilk fotoğraflarında otomobili garip bulmuş, ilk karşılaşmada ise alışkanlık gerektirdiğini düşünmüştüm. Şimdiyse Pininfarina’nın elinden çıkan 4.56 m’lik bu müthiş sanat eserine hayran olmuş durumdayım.
Etkileyicilik seviyesinde Webasto tarafından tasarlanan açılır tavanın açık veya kapalı olmasının veya striptiz gösterisinin sadece 14 saniye sürüyor olmasının herhangi bir önemi yok. Enrice de ben de yeni California’yı çok seviyoruz. Hem de eski California çok daha güzel olmasına rağmen. İtalyan marka, tavanın uzaktan kumandayla veya araç hareket halindeyken açılabilmesi gibi ucuz şov unsurları kullanmamış. Buna rağmen araçta hoş ayrıntılar da yok değil.
Tamamı deri kaplı kokpitteki dikiş kalitesi her yerde mükemmel değil ama ilk kez dokunmatik ekranlı bir monitöre sahip. “+2” adlı opsiyonda, Isofix bağlantı kitine ve yatırılabilen sırtlıklara da sahip iki adet acil durum koltuğu bulunuyor. Durum böyle olunca bir Ferrari, ilk kez pratik de olmuş oluyor.
Ön koltukların arasında şık ve akıcı bir çizgiyle ilerleyen alüminyum konsol, gerçekten merak uyandırıyor. Üzerindeki 3 adet yuvarlak düğmenin üzerinde, beyaz zemin üzerine siyah renkle yazılmış “R”, “Auto” ve “Launch” ibareleri bulunuyor. Bunlardan Launch, yani kalkış kontrolü devredeyken gerçekten sıkı tutunmak gerekiyor. Diğer iki düğme ise yeni çift debriyajlı şanzımana ait: Yağ banyolu, 7 ileri vitesli, direksiyondaki kollarla kontrol edilebilen ve mutlak keyif veren bir şanzıman.
Motor daha çalıştırıldığı ilk anda afrodizyak etkisi yapıyor ve Porsche’nin tüm boxer motorlarının sıradan makinelere dönüşmesine neden oluyor. Bu motora nasıl homologasyon alındığını kafam almıyor. Ama önemli olan bir şekilde alınmış olması.
Sürücüyle ön aksın arasına konumlandırılan 4.3 lt hacimli ve direkt enjeksiyonlu V8 motor, tehditkar homurtularla çalışmaya başlıyor, 8000 d/d’ye kadar çılgınca devirleniyor. Vites değişimleri sırasında eklenen cayırtılar Carabinieri’nin (İtalyan polis birimi) hemen silahına davranmasına neden olabilir. Çıkan sesler gerçekten erotik. 460 HP’lik heybetli gücün 285 mm tabanlı lastiklere binmesiyle birlikte California, tüm Tifosi’lerin yüreğini hoplatacak bir şekilde hızlanıyor. 100 km/s’ye ulaşabilmek için gereken süre 4 saniyenin altında.
Ferrari’nin açıkladığı maksimum hız ise 310 km/s. Bunlardan ilkini kontrol edebilmek için otomobili teste almayı beklememiz gerekiyor. Ancak maksimum hızı deneme fırsatımız oldu ve otoyolda, yol bilgisayarında 315 km/s rakamını okuyabildik. Otomobilin bu kadar atak olabilmesinde en önemli rollerden birini tabi ki yıldırım hızıyla çalışan çift debriyajlı şanzıman oynuyor. Ağırlık dağılımı kaygıları nedeniyle (ön:arka: 47:53) motordan ayrılıp arkaya konumlandırılan bu şanzıman, hissedilir güç aktarımı kesintileri olmadan vites değiştirebiliyor.
Ağırbaşlıdan vahşiye, her türlü kullanım tarzı mümkün
Ancak şanzımanın bu kadar hızlı olmasına her zaman gerek yok. Çünkü California, konforlu yolculuklardan yarış tipi kullanıma kadar her türlü talebe uyum gösterebilen bir spor otomobil. Direksiyondaki Manettino adlı düğmeyi kullanarak sürücü, farklı modlar arasında seçim yapabiliyor. Düğmedeki Comfort modu, hızlı ama güvenli ve tekerlekleri cayırdatmadan yapılacak sürüşler sağlıyor.
Bu modda otomobili en acemi sürücüler bile rahatlıkla kullanabilir. Sport mod seçildiğinde yanlamaların miktarı belirgin şekilde artıyor ve otomobil, her anlamda sertleşerek yeterince cesur olmayan yolcuları korkutacak bir karaktere bürünüyor.
CST-Off modu ise, ABS dışında tüm elektronik koruyucu meleklerin devre dışı kalması anlamına geliyor. Bu modda sürücünün, otomobile hâkim olabilmek için oldukça yetenekli olması gerekiyor. Eğer bu yeteneğe sahip değilseniz, en iyisi bu düğmeyi kullanmayı unutmanız olacaktır.
Aksi taktirde 460 HP’lik bu canavarı, ilk sert virajda yolun dışına çıkarıp pert etmeniz işten bile olmaz. Bu gerçekten büyük bir kayıp olur. Ancak sadece parasal olarak değil, çünkü bu otomobilden ayrılmak da kesinlikle çok zor olacaktır.
Autoshow