Karar yazarı Etyen Mahçupyan, Atatürk Havalimanı'nda 44 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyla ilgili olarak, "Mesele sadece dinin ‘yanlış’ anlaşılması, ya da istihbarat eksikliği değil. Yüzde 99’unun Müslüman olmasıyla neredeyse övünülen bir ülkede, nasıl olup da bazı Müslümanların şiddeti ve nihilizmi kutsayan bir radikalizm türüne bu denli yatkın olabildikleri" dedi. "IŞİD terörü ithal bir mesele olmanın çok ötesinde, içimizde de büyümekte olan bir ur" ifadesini kullanan Mahçupyan, "Müslümanların artık ötekine değil, kendi içlerine bakmaları gerekiyor" diye yazdı.
Etyen Mahçupyan'ın, "Müslümanlar içinde bir ur: IŞİD" başlığıyla yayımlanan (1 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Organize bir saldırıya daha maruz kalınırken, eylemi gerçekleştirenlerin aylar önce Türkiye’ye giriş yaptıkları tespit edildi... Anlaşılan eninde sonunda gerçekleştirecekleri bir katliam için hazırlanmışlar. Öte yandan İsrail ve Rusya ile olan yakınlaşma belki de eylemi zamanlama açısından tetiklemiştir. Yine de işin bu yönü ancak taktiksel bir mülahaza çerçevesinde anlamlı. ‘Soğuk’ gerçeklik ise şunu söylüyor: IŞİD Türkiye’de yabancı eylemcilerini sokup onları aylarca yaşatacak, saklayacak ve gerekli mühimmatla teçhiz ederek eylem noktasına taşıyacak ‘altyapıya’ sahip. Canlı bombaların hepsinin aynı araba ile gelmiş olmaları cesaretin ötesinde, yakalanma ihtimallerinin düşüklüğüne inancı gösteren bir özgüveni yansıtıyor. Dolayısıyla önümüzdeki mesele sadece dinin ‘yanlış’ anlaşılması, ya da istihbarat eksikliği değil… Yüzde 99’unun Müslüman olmasıyla neredeyse övünülen bir ülkede, nasıl olup da bazı Müslümanların
şiddeti ve nihilizmi kutsayan bir radikalizm türüne bu denli yatkın olabildikleri…
***
IŞİD olayı, yerele sıkışmış ve yabancılaşmış olan bazı Müslümanların, ‘küresel Batı hegemonyasını’ kendi durumlarının sorumlusu olarak görerek, buradan dinsel temelli bir nefret ve intikam ideolojisi üretmelerini ifade ediyor. O nedenle Batı’daki IŞİD sempatizanlarını ‘anlamak’ daha kolay. Bu insanlar ille de en alt gelir ve eğitim gruplarından gelmiyorlar. Birçoğunun derdi iş bulamamış ya da fakir kalmış olmak değil… PODEM’in Avrupa’da gerçekleştirdiği ve henüz biten bir araştırmada iyi eğitimli, uygun istihdam olanağı bulmuş, modern görünümlü, ‘entegre’ olmuş duygusu veren bazı Müslümanların bile IŞİD’e katılımları normal bulduğunu ve zımnen onayladığını gördük. IŞİD’in küresel boyuttaki ‘meşruiyeti’ İslam dünyasına yapılmış olan ve yapılmaya devam edilen ‘adaletsizlik’ üzerine bina ediliyor. Bilgi ve entelektüel seviyenin artması bu tespitin daha da netleşmesine ve küresel bir çerçevede tanımlanmasına vesile oluyor.
***
İlginç bir gözlem IŞİD’in Avrupa’da eylemci ve taraftar devşirmek için özel bir gayret sarf etmesine gerek olmadığı gerçeği… IŞİD Ortadoğu sahnesinde bir gösteri sunuyor ve bunu küresel imkanları kullanarak tüm İslam alemine bir ‘davet’ olarak iletiyor. Birçok kişi, aile ve dar arkadaş grubu bu ‘davete’ başka herhangi bir telkine ihtiyaç duymadan, kendi kararıyla ‘icabet’ ediyor ve böylece kullanıma hazır hale geliyorlar. Devşirilme dinamiği genelde uzun bir kuluçka dönemini ama ardından çok hızlı bir karar ve katılım iradesini ifade ediyor…
Ancak çok kritik bir boyut daha var. Bu insanlar kendilerini ‘yabancı’ hissettikleri bir ülkede, onları dışladığını düşündükleri bir toplumda yaşıyorlar. Bu noktada kişisel deneyimin ürettiği tepki ve öfke ideoloji ile bütünleşiyor. Oysa Türkiye’de kişisel hayatı açısından ‘yabancılaşmış’ olduğu söylenemeyecek, ancak eylemciliğin kıyısında gezen
birçok insan var… Acaba bu nasıl olabiliyor?
***
PODEM’in bu yıl içinde gerçekleştirdiği bir başka çalışmada İstanbul’un bazı kritik ilçelerinde gençlik radikalleşmesine bakıldı. Söz konusu radikalleşmenin çok ufak bir orana karşılık geldiğini söylemek gerek. Ne var ki bu insanlar bir toplumsal alt kültür şeklinde varlıklarını sürdürme imkanına sahipler ve örneğin AK Parti’yi de ‘şeytanın’ bir başka yüzü olarak adlandırabiliyorlar.
Konuyu terörü lanetlemekle ya da birlik beraberlik klişesi ile halletmek mümkün değil. IŞİD terörü ithal bir mesele olmanın çok ötesinde, içimizde de büyümekte olan bir ur… Müslümanların artık ötekine değil, kendi içlerine bakmaları gerekiyor.