Medya

"Lugatında 'Kitapsız, Allahsız' diye bir deyim yok; Papa Francesco ile RTE'nin kimyaları birbirlerine uyar mı?"

"Papa'nın dikkat çekici diğer özelliği lüzumsuz israf ve gösterişe karşı olması"

01 Şubat 2018 13:50

Cumhuriyet gazetesi yazarı Nilgün Cerrahoğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 5 Şubat'ta Papa Françesko'yu ziyaret edecek olmasını köşesine taşıdı.

"Aslen İtalyan olan ve Güney Amerika’ya göç eden bir aileden gelen Bergoglio/Francesco fakirlerin ve '3. Dünya'nın Papa’sı olarak biliniyor. Kapitalizmi eleştiren söylemleri nedeniyle sol çevrelerce de beğeniliyor. İlerici, laik kesimleri Francesco beri yandan dışlamıyor" diyen Cerrahoğlu,  Mevcut Papa’nın lugatında örneğin 'kitapsız, Allahsız' diye bir deyim asla yok.  Tersine Papa Francesco; 'dinsizlerle dahi diyalog' öneriyor. Aydınlanmacı düşünceyle inananlar arasındaki köprüleri yakmak yerine, kendisini bu köprüyü kurmakla mükellef hissediyor. Hıristiyan dünyasında eğitim kurumlarını denetlemekle bilinen Cizvit tarikatından gelen ve dört dil bilen Papa ayrıca entelektüel donanımı ile dikkat çekiyor" diye yazdı.

Papa'nın israf ve gösterişten uzak bir kişiliğinin olduğunu da belirten Cerrahoğlu, "Papa’nın dikkat çekici diğer özelliği lüzumsuz israf ve gösterişe karşı olması. Kendisi Papa’lık sarayları yerine 70 metrekarelik bir apartman katında yaşamayı tercih ediyor ve değerli taşlarla bezeli Papalık mücevherlerini de kullanmıyor. Ne dersiniz? 5 Şubat’ta Vatikan’da karşılaşacak Papa Francesco ile RTE’nin kimyaları birbirlerine uyar mı?" yorumunda bulundu. 

Nilgün Cerrahoğlu'nun Cumhuriyet'teki yazısı şöyle:,

Papa’nın 2017’nin son aylarında yaptığı Birmanya gezisi olay oldu. 
Papa ile Birmanya’nın “Nobel Barış Ödüllü” efsane lideri Ang San Su Çi, sözümona dünyaya beraber “barış mesajları” vereceklerdi. 
Ama son dakikada kızılca kıyamet koptu. 
Birmanya yetkilileri Papa Francesco’nun uluorta “Rohingya Müslümanları”bahsini açmasını arzulamıyorlardı. Eğer “Rohingya” ismini telaffuz edecekse, zahmet edip Birmanya’ya dek gelmemeliydi. 
Birmanya/Myanmar’da “Rohingya” sözcüğü, Türkiye’deki bir zamanlar “Kürt” sözcüğü misali tabu ve yasaktı. 
“Kutsal Peder bu çetrefil durumun nasıl üstesinden gelecek?” tartışmaları yapılırken yola çıkmadan önce Papa, Vatikan’da bir ayin yaptı. Ayinde “Rohingya zulmünü” açıkça kınadı. Myanmar’da ise otoritelerle anlaşması uyarınca doğrudan “skandal açıklamalardan”(!) kaçındı. Ama gezinin 2. ayağı olan komşu Bangladeş’e geçer geçmez, Myanmar zulmünden kaçan 700 bin Rohingya Müslümanı ile bir araya gelip burada gösterişli bir ayin yaptı: “BugünTanrı’nın adı Rohingya’dır. Rohingyalılardan özür diliyorum” dedi ve ekledi: 
“Rohingyalılar haklarına kavuşana dek, onlara desteğimizi esirgemeyelim.Kalbimizi onlara kapatmayalım. Başımızı beri yana çevirmeyelim!”

RTE’nin gördüğü ‘3. Papa’ 
Vatikan’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la “Kudüs’ün geleceğini” konuşmak için hafta başında yan yana gelecek olan Papa böyle bir Papa. 
Birmanya hikâyesini, Papa Francesco hakkında çok şeyi özetlediği için aktardım. 
Birincisi bu Papa gayet “reel politik” bir aktör. Şartlar icap ettirdiğinde “pragmatizmi” seçmekten yüksünmeyen, çok usta bir diplomat. 
İkincisi kendisinden önceki Papaların, özellikle de Papa II. Jean Paul’un yeğlediği afaki “dinler arası diyalog” politikalarından çok, Müslüman dünyaya ilişkin (RTE ile Kudüs diyaloğu misalinde olduğu gibi) dünyevi politikalara yükleniyor. 
Papa Francesco için Müslüman âlemi ile ilişkiler “Ost politik/Doğu politikası”diye adlandırılabilecek Orta Doğu ve Kuzey Afrika siyaseti ile bu bölgelerdeki Hıristiyan azınlıkların haklarını korumaktan geçiyor. 
Pazartesi günü RTE ile gerçekleşecek buluşma önemli. 
Uzun yıllar Türkiye’de Vatikan temsilciliği yapan ve Papa seçildiğinde bu yüzden “Türk Papa” diye anılan Papa Giovanni XXIII’ün, Vatikan’da ağırladığı Celal Bayar’ın arkasından RTE, “59 yıllık” aradan sonra konuk edilen 2. devlet başkanı olacak.
RTE Papa’lardan daha dayanıklı ve de kalıcı. 
Erdoğan’ın işbaşına geldiği 2002’den bu yana “üç Papa” geldi geçti.
II. Jean Paul 2005’te hakkın rahmetine kavuştu. 
“XVI. Benedictus” adıyla markalaşan Ratzinger, strese 8 yıl dayanabildi. Ve bu makamda görülmemiş bir hamleyle, 2013’te “Ben yoruldum!”diyerek görevi bıraktı. 
Yerine, gerçek adı Bergoglio olan mevcut Arjantinli Papa geldi.

Sarayda yaşamıyor 
Aslen İtalyan olan ve Güney Amerika’ya göç eden bir aileden gelen Bergoglio/Francesco fakirlerin ve “3. Dünya”nın Papa’sı olarak biliniyor. Kapitalizmi eleştiren söylemleri nedeniyle sol çevrelerce de beğeniliyor. İlerici, laik kesimleri Francesco beri yandan dışlamıyor. 
Mevcut Papa’nın lugatında örneğin “kitapsız, Allahsız” diye bir deyim asla yok. 
Tersine Papa Francesco; “dinsizlerle dahi diyalog” öneriyor. Aydınlanmacı düşünceyle inananlar arasındaki köprüleri yakmak yerine, kendisini bu köprüyü kurmakla mükellef hissediyor. 
Hıristiyan dünyasında eğitim kurumlarını denetlemekle bilinen Cizvit tarikatından gelen ve dört dil bilen Papa ayrıca entelektüel donanımı ile dikkat çekiyor. 
Papa’nın dikkat çekici diğer özelliği lüzumsuz israf ve gösterişe karşı olması. Kendisi Papa’lık sarayları yerine 70 metrekarelik bir apartman katında yaşamayı tercih ediyor ve değerli taşlarla bezeli Papalık mücevherlerini de kullanmıyor. 
Ne dersiniz? 5 Şubat’ta Vatikan’da karşılaşacak Papa Francesco ile RTE’nin kimyaları birbirlerine uyar mı?

***

Yüz binlerin demir parmaklıklar ardında çile doldurduğu ülkede “hapishanekonseptli” kafe açmışlar. Kafe tıkır tıkır işliyormuş. Garsonlar gardiyan kılığında servis yapıyor, müşteriler “mahkûm kıyafetiyle” fotoğraf çektiriyormuş. Nutkum tutuldu. TTB hekimlerinin bile gözaltına alındığı ülkede “hapishane” teması ticari yatırıma dönüştürülebiliyor! Yuh olsun! Yüreğime öküz oturdu resmen.