İstanbul Erkek Lisesi'nin 3. Sınıf öğrencisi Melih Bahadır… 'Artık Biz Soralım' isimli bir YouTube kanalı kurdu. Sonra bu projeyi 7 öğrenci arkadaşıyla paylaşıyor. 17 Mart’ta ayında kuruyorlar kanalları. Amaçları alanında uzman kişilerle söyleşiler yapmak.
İlk söyleşilerini Yeniçağ Muhabiri Murat Ağırel’le yapmışlar. Ama sonrasında tutuklanınca yayına verip vermeme konusunda tartışma yaşamışlar. Ama Melih Bahadır mutlaka yayınlayacaklarını söylüyor.
Gençlerin soru sormasını çok önemsiyor. Artık Biz Soralım diyorlar. Yayın ilkeleri her görüşe eşit mesafede olmak. Hakaret içermeyen her görüşe açıklar.
Teknik olanakları kısıtlı da olsa projelerini sonuna kadar götürmek istiyorlar. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu konuk aldılar. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na da soru soracaklar.
Liseli öğrenciler olarak Oktay Saral, Oktay Vural, Yusuf Halaçoğlu, Ümit Özdağ, Temel Karamollaoğlu gibi isimlerle de konuşacaklar.
“Bizim için soracağımız sorular” önemli diyor Melih Bahadır. Selahattin Demirtaş cezaevinde olmasıydı onun la da yapmak istediğini söylüyor. Ama HDP’den isimlerle de konuşacaklarını ifade ediyor.
“Biz artık Yılmaz Özdil’in, Ahmet Hakan’ın, Nagehan Alçı’nın soru sormasını istemiyoruz” sözleriyle gençlerin sorması gerektiğini savunuyor.
Artık Biz Soralım ekibi Gelecek Partisi Genel Başkanı eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu konuk aldı son olarak.
Gençlerin Davutoğlu'na ilk sorusu 'Ahmet Davutoğlu kimdir?' oldu.
Bu sorunun dünya medeniyetler tarihi açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu, bu sorunun cevabını yazdığı 'Duruş' kitabından açıkladığını belirtti. Adolf Hitler ve Hz. Mevlana'nın bu soruya verdikleri cevaplardan yola çıkan Davutoğlu, "Hitler, ben Alman'ım' dedi. Diğer ırkları kendisinden aşağı gördüğü için büyük bir savaşa yol açtı. Ama 'Ben eşrefi mahlukatım' diyen Mevlana, dünyada sembolü oldu' diye konuştu.
"Bir kültüre, bir coğrafyaya aidiz" diyen Davutoğlu, "İnsanım, Anadolu topraklarının çocuğuyum, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve Anadolu kimliği itibariyle Konyalı, bütün tarih ve evrensel kimlik anlamında da İstanbulluyum" dedi.
"Siyasete çok isteyerek girmediğini" belirten Davutoğlu, aslında akademisyen olmak istediğini ve gelen milletvekilliği tekliflerini reddettiğini söyledi.
Siyasete girmeyi 'vatan borcu' gibi gören Davutoğlu, siyasete girişini "2008 yılında 'AKP'ye ve Erdoğan'a parti kapatma davası açılınca gittim kendisine dedim ki 'Bu size, demokrasiye savaş ilanıdır" sözleriyle açıkladı.
'Şeffaflık' kavramının çok önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu, "Ben yurtdışındayken MYK benimle hiç konuşmadı. Benim gücümü sınırlayan bir kampanya başlattılar ve bunu kendi istekleriyle yapmadılar. Kongrelere gider sert mücadele ederdim. Hatta birisi dedi ki 'Ahmet Hocam böyle gidelim, devam edelim'. Ben böyle devam ederim ama Ahmet Hoca ölür, koltuğu bıraktım" dedi.
'vefa, samimiyet ve dostluk' kavramlarının öneminde değinen Davutoğlu, AKP'den kopuşunda 'arkasından iş çevrilmesinin etkili olduğunu' söyledi.
Makamlara gelmekten daha zor olanın makamları bırakmak olduğunu söyleyen Davutoğlu, Başbakanlığı bırakmasının ardından başından geçen bir olayı anlattı. Davutoğlu bir ile yaptığı ziyaret sırasında birinin yanına gelerek "Başbakanım ben 30 yıllık muhtarım. Ben muhtarlığı bırakamadım sen Başbakanlığı nasıl bıraktın" dediğini söyledi. "Bırakamayacağınız makama oturmayın" diyen Davutoğlu, "Makamlar sizi esir alır. İlkelerinizi terk edersiniz" diye konuştu.
Suriye'deki iç savaştaki durumun 'Türkiye'nin sorumluluğu olmadığını' belirten Davutoğlu, 'bölgedeki kötü durumun sorumluluğunun Suriye rejiminde olduğunu' belirtti. Davutoğlu, 'Türkiye'nin Suriye'deki tüm etnik gruplarla etkileşime geçerek barışa katkı sunması gerektiğini' vurguladı.
Türkiye'deki sığınmacı krizi hakkında "Mültecilerin gelişi bizim tercihimiz değil, bir baskının sonucu" diyen Davutoğlu, "Daha iyi yönetilebilirdi ama Türkiye'de böylesine bir insan göçünü beklemiyordu" ifadesini kullandı.
Davutoğlu Başbakan olduğu dönemde 'sığınmacıları, Avrupa'ya düzenli olarak göndermeye çalıştığını ve Suriye'de kalıcı barışı sağlamaya çalıştıklarını' belirtti.
Sığınmacılara, 'Sığınmacı mı yoksa mülteci mi denilmesi gerektiği' sorusuna Davutoğlu, "Uluslararası hukuk olarak Türkiye'deki Suriyelilerin hukuki tabiri 'mültecidir'. Ama biz geri dönmesi perspektifi vermek için 'Suriyeli misafir' dedik, başka kavramlar kullandık" diye konuştu.
Davutoğlu, gençlere 'Hem ülkedeki hem dünyadaki gerilimlere karşı en doğru çözümlemelere kendinizi hazırlayın' ifadesini kullandı.