Babasının işi dolayısıyla çocukluğundan itibaren İsrail'de yaşamaya başladığını söyleyen şarkıcı Linet, "İçimde hep bir Türkiye aşkı vardı, her zaman söylüyorum neticede ben Türk'üm. Yaz tatillerinde geliyordum buraya ama artık bu kısıtlı zaman bana yetmemeye başlamıştı. Hatta bir gelişimde Orhan Gencebay'a kendimi dinletme fırsatını yakaladım. Sesimi çok beğendi, sonrasında elimden tutmaya karar verdi. Ama gel gör ki, bu sefer de askerlik geldi çattı" dedi. Linet, "Normalde askerlik 2 sene ama o dönem kadınlar haddinden fazla olduğu için şansıma 3 ayda tezkeremi verdiler" ifadesini kullandı.
Dünyaca ünlü şarkıcı Beyonce ile çok yakın arkadaş olduklarını dile getiren Linet, yeni klibinde de Beyonce'nin arabasını kullandığını söyledi.
Hürriyet'in magazin yazarlarından İzzet Çapa'nın sorularını yanıtlayan (5 Nisan 2015) Linet'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:
Bu "evrim" sende özgüven patlaması yaşatmadı mı?
- Hem de nasıl! 30 kilo verdim ayol, kolay mı? Dünyaya yeniden gelmiş gibiyim. Eski fotoğraflarımda gördüğüm kadını artık inan ki ben bile tanıyamıyorum. Ama tabii ki geçmişimden utanmıyorum, öyle bir anlam çıkmasın.
Ee madem utanmıyorsun biraz da o günlere dönelim... Menaşiler'in hikayesi İsrail'de mi başlıyor?
- En başa sararsak 600 sene önceye gitmemiz gerekir. O tarihlerde dedelerim, İspanya'dan sürülüp burayı yurt belliyorlar. Bu yüzden her fırsatta "Ben Türk'üm" diyorum çünkü köklerim gerçekten de bu ülkede.
O kadar geri sararsak "Tarihin Arka Odası"na döneriz. Annenle babana gelelim istersen...
- (Gülüyor) Tamam tamam toparlıyorum. Annem Bursalı, babam İstanbullu... İkisi de Türk, ikisi de Musevi... Birbirlerini görür görmez kendilerini "yasak bir aşkın" içinde buluyorlar çünkü ikisi de evli...
Ama "Evlisin, benim değilsin" deyip vazgeçmemişler yani...
- Ee gönül bu ferman dinler mi! Boşanıp birlikte yeni bir yuva kurmaya karar vermişler.
Her şey güllük gülistanlık...
- Ama bir süreliğine... Babam mağaza müdürlüğü, annem ise sanat müziği icra ederken ekonomik kriz baş göstermiş. Bu sırada valide sultan da İsrail'den şarkıcılık teklifi alınca, hiç düşünmeden tası tarağı tarağı toplayıp Tel Aviv'in yolunu tutmuş.
Babandan annenin globalleşen kariyerine hiç veto gelmemiş mi?
- Tam tersine, babam en büyük destekçisi... Ama dedem hiçbir zaman onun şarkıcı olmasını istememiş. Hatta şöyle bir hikaye var... Sadettin Kaynak annemin sesinin güzelliğini 12 yaşındayken fark edince, hem eğitim vermek hem de plak yapmak için babasından izin istiyor.
Deden Sadettin Kaynak'a "kaynak" yapma izni vermiyor mu?
- Aynen öyle! Annem fırsatı kaçırdığına üzülüyor, Sadettin Bey de böylesi bir sesi... Bu olayın ardından "Leyla Bir Özge Candır" şarkısı gelince durumu bilenler annemden feyz alındığını anlatırlar. Bu arada dipnot, annemim adı Leyla (kahkahalar). Güldüğüme bakma, bunları anlatırken annemin gözleri hep dolar. Bu yüzden babam da, annemin sahneye çıkmasına hiç karışmamış, aksine hep yanında olmuş.
İsrail'de işler yolunda gitmiş mi?
- Gece gündüz demeden çalışarak, maddi durumlarını düzeltince yine ver elini Türkiye...
Seninkiler de parayı İsrail'de kazanıp Türkiye'de yiyorlar...
- (Gülüyor) E biraz öyle olmuş. Buraya geldikten sonra annem bana hamile kalınca, yeniden "u dönüşü" yapıp İsrail'e gidiyorlar. Ben de orada dünyaya geliyorum.
Adını neden Linet koyuyorlar peki, anlamı ne?
- O sıralarda hayat İsrail-Türkiye arasında geçtiği için herhalde... Çünkü adım Türkçe'de "sürgün, göç" demek. İsmimle ilgili muzdarip olduğum bir konuyu yeri gelmişken söyleyeyim; "i"yi uzatarak Liiinet şeklinde söylüyorlar ya, böreğe "bööörek" demeleri gibi... Hah işte ona çok uyuz oluyorum (kahkahalar).
Kamuoyuyla bu değerli ve önemli bilgiyi paylaştıktan sonra, istersen gel bu takıntının temeline, çocukluğuna inelim...
- (Gülüyor) İsrail'de her tarafta Türk Bayrağı ve Atatürk resimleri olan bir mahallede yaşardık. Kendi ülkemin tarihiyle ilgili önemli bilgileri okul öncesi orada öğrendim. Evde Türkçe konuşulur, cuma günleri de televizyonda Türk filmi oynardı. Kemal Sunal'ı, Şener Şen'i göreceğim diye bütün hafta heyecanla beklerdim. En büyük eğlencelerimden biri de Bülent Ersoy'un filmlerindeki şarkıları ezberleyip, elimde saç fırçasıyla onu taklit etmekti.
Haydi baban karısına bir şey demedi de, kızının şarkıcı olmasına da karşı çıkmadı mı?
- Babam şeker hastasıydı. Maalesef ki ben daha okula başlamadan vefat etti. Bu yüzden bana müdahale şansı olmadı ama eminim kızmaz, sonuna kadar desteklerdi. O zamanlar Tel Aviv'den çeken tek radyo olan Kıbrıs'ı onunla saatlerce dinlerdik. Ben şarkıcıların taklidini yapardım, o da bana alkış tutardı.
Peki bu kadar küçük yaşta babanı kaybetmek sende travma yaratmadı mı?
- Babasız kalmak koyuyor insana tabii... Zaten o gittikten sonra hayatımız tamamen değişti. Annemin gazinolarda şarkıcılık yaparak kazandığı para bize yetmemeye başladı. Ben de o sıralarda anaokulunda, bağıra çağıra Türkçe şarkılar söylüyorum. Bir gün öğretmenim annemi çağırıp "Söylediği şarkıları anlamıyoruz ama sesi çok güzel" diyor.
Annenin tepkisini ne oluyor?
- Çok üstünde durmuyor ama evde o prova yaparken bir köşede benim dinleyip, gizli gizli eşlik ettiğimi fark edince paniğe kapılıyor.
Ne var ki bunda, anlamadım...
- Düşünsene daha okula bile gitmiyorum, el kadarım! Doğal olarak kadın o yaşta sahneye çıkmamı istemiyor.
Sonrası azmin zaferi mi?
- (Gülüyor) Konserinin olduğu bir gece beni de yanında götürmesini için ikna olana kadar ağladım. Sonunda pes edip, attı beni arabaya. Çanta gibi yanından hiç ayırmadı. O zamanlar ortalık "Kemaaancı başımın taccıııı" diye yıkılıyor. Tam o şarkıyı söyleyecekken durdu. "Bir dakika" dedi ve beni sahneye çağırdı.
5 yaşındaki Linet şaşkın bakışlar arasında sahnede...
- Tüm salon afalladı ama beni göreceksin, gayet cool'um (gülüyor). Başladım "Kemancı"ya, döktürdüm, geberttim şarkıyı! Millet önce bir şok oldu, sonra da alkış kıyamet başladı. İşte çıkış o çıkış, bir daha da inmedim sahneden.
‘Tam Orhan Gencebay elimden tutacaktı, askerliğim geldi’
İsrail'in "Küçük Ceylan"ı...
- O zaman onların esamesi bile okunmuyordu. Ayşecik vardı, beni ona benzetirlerdi... Ama en büyük hayalim bir gün Türkiye'de şarkı söyleyebilmekti. Hatta okul gezisiyle Kudüs'teki Ağlama Duvarı'na gittiğimizde dileğimi hiç düşünmeden, "Türkiye'de çok meşhur bir sanatçı olmak ve orada yaşamak" diye yazmıştım.
Bırak Ağlama Duvarı'nı, yazdıklarını da, okul ne alemdeydi sen onu anlat...
- Annem "Madem şarkıcı olmak istiyorsun, o zaman bu işin okulunu oku ki, yaptığın işte söz hakkın olsun" dedi. Bu yüzden de konservatuvar sınavları için keman ve piyano dersleri aldırmaya başladı.
Aldığın dersler işe yaradı mı bari?
- Konservatuvara girdim girmesine de çok bocaladım. Evde Türk Sanat Müziği söylüyorum, okulda Batı eğitimi alıyorum. Makamlar, notalar hepsi birbirine girdi. Okul yıllarım dalgalı geçse de çok şükür ki sonunda mezun olup, Türkiye'ye dönebildim.
Niye İsrail sana dar mı geldi?
- İçimde hep bir Türkiye aşkı vardı, her zaman söylüyorum neticede ben Türk'üm. Yaz tatillerinde geliyordum buraya ama artık bu kısıtlı zaman bana yetmemeye başlamıştı. Hatta bir gelişimde Orhan Gencebay'a kendimi dinletme fırsatını yakaladım. Sesimi çok beğendi, sonrasında elimden tutmaya karar verdi. Ama gel gör ki, bu sefer de askerlik geldi çattı!
Uzun dönem mi yaptın askerliğini tertip?
- (Gülüyor) Yok, normalde askerlik 2 sene ama o dönem kadınlar haddinden fazla olduğu için şansıma 3 ayda tezkeremi verdiler.
‘Evlenmediğimi nereden biliyorsun!’
Beyonce bile seni yere göğe sığdıramıyor, ses yıkılıyor, fizik 10 numara! Ama bütün bunlara rağmen bizim Linet hep müzmin bekar...
- Nereden biliyorsun evlenmediğimi?
Haydaa sende öyle bir laf ettin ki, gel de çık işin içinden... Gerçekten evlendin de bizim mi haberimiz yok?
- O da benim özelim, evlenip evlenmediğim sorusunun cevabı müsaade et bana kalsın. Sadece şunu söyleyeyim, ben çok büyük aşkların kadınıyım. Gönül yaylarım bir kere titreyince bütün dengem bozulur. O yüzden hep beni, benden çok seven birini aradım. Kimse kusura bakmasın, artık sonuna kadar bencilim. Biz sevdik de ne oldu değil mi ama! Biraz da beni sevsinler...
‘Beyonce ile aramızdan su sızmaz!’
"Halil Sezai gider, Beyonce gelir" ne demek şimdi?
- Ee yani kankayız... Aramızdan su sızmaz, arabalarımızı bile ortak kullanıyoruz (gülüyor).
Tamam sesin dünya çapında ona diyeceğimiz yok da, ünün Amerika'ya ne ara ulaştı onu cidden bilemedim...
- (Kahkahalar) Şaka değil, gerçekten yeni klibimde Beyonce'nin arabasını kullanıyorum.
O nasıl oldu peki?
- 6 dilde şarkı söylüyorum ama hep Ortadoğu'nun ses kraliçesi olmak istedim, diğerleri gibi Amerika aşkım hiç olmadı. Sesimi duysalar, onlar beni ister de ben gitmem tabii (gülüyor). Dur dur merak etme kendimi övmem bitti, şimdi sadede geliyorum...
Çok şükür...
- Hepimizin bildiği, Beyonce'nin de çalıştığı ünlü müzik firmasının sahiplerinin Türkiye'de yakın aile dostları var. Bu ailenin oğlu Amerika'da yaşıyor, Türkiye'ye de gelip gidiyor. Yine iş için geldiğini bir gün, Hakkın rahmetine kavuşuyor.
Allah rahmet eylesin de bayağı dramatik bir başlangıç oldu...
- Sonu güzel gelecek ama! Çocuğun en büyük hayali kendi tasarladığı arabayı üretmekmiş. Babası da bu olayın ardından oğlunun çizimlerini toplatıp, arabayı tasarlatmış.
Bu araba klipteki araba sanırım, ama hâlâ işin içinde Beyonce yok...
- Dur ama sen de izin vermiyorsun ki azıcık tadını çıkarayım. Beyonce bu, boru değil (kahkahalar)!
Haklısın, özür dilerim...
- Sonrasında beyefendi tasarımla birlikte Türkiye'ye geliyor. Oğlunun vefatının 5'inci yıldönümde arabanın hazır olması için çalışmalara başlıyor. Arabanın bitmiş halini de fotoğraf çekip sosyal medyaya koyuyorlar. Beyonce de o paylaşımı görüyor.
Fotoğrafı görse ne olacak, kadın en fazla "like" etmiştir...
- Meğer Beyonce'nin ilk albümünü Ahmet Ertegün yapmış. Ahmet Bey ile ortak tanıdıkları sayesinde arabanın hikayesini öğrenip çok etkileniyor, hemen sipariş veriyor. 3 tane üretilen otomobilin biri onun için imal ediyor. Şansa bak ki, arabayı üreten aileyle biz de dolaylı yoldan tanışıyoruz.
Şunu baştan söylesene...
- O zaman sürprizi kalmazdı (gülüyor). Muhabbet sırasında tesadüfen bu olayı öğrendim. "Yeni klibim için istesem acaba Beyonce ödünç verir mi?" diye şakalaşırken, mevzu "Neden olmasın, bir soralım"a döndü..
Bayağı Beyonce ile iletişim halindesiniz...
- Aynen öyle ama asıl totomun kalktığı yer şimdi başlıyor.
Açtık kulaklarımızı...
- Beyonce'ye konuyu açtıklarında; kadın önce kim olduğumu ve sesimi merak ediyor. Bir klibimi yolluyorlar. İzleyip, birkaç tane daha şarkımı istiyor. 2 gün sonra da "Dünya çapında bir ses Türkiye'de yaşıyor. Ne kadar isterse kullanabilir arabayı!" diye cevap veriyor.
O zaman bir düet bekliyoruz...
- Neden olmasın... Sonuçta ikimizde de ses var, görüntü var. Allah'ıma bin şükür (gülüyor).
Söyleşinin tamamı için tıklayın.