Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından onaylanan Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından hazırlanan seçim hükümetinde Kültür ve Turizm Bakanı olarak atanan eski BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu, "Biz 40 yıldır terör örgütü ile değil Çanakkale’de, Malazgirt’te, Kudüs’te karşımızda olanlarla savaşıyoruz" dedi.
Emeti Saruhan'ın Yeni Şafak'ta "Çanakkale Savaşı devam ediyor" başlığıyla yayımlanan (11 Eylül 2015) söyleşisi şöyle:
63. Hükümette Kültür ve Turizm Bakanı olarak görev alan Yalçın Topçu'nun bakanlık ile ilgili düşüncelerini ve entelektüel dünyasını oluşturan yapı taşlarını konuşmak için kapısını çaldık. Bakanlık teklifini nasıl karşıladığından, kültüre bakışına, gençliğinde okuduğu kitaplardan dinlediği müziklere, sıcak gündem hakkındaki düşüncelerine kadar uzanan bir sohbet yaptık.
Başbakan Davutoğlu'nun listenin açıklanmasından 15 dakika önce sizi aramasıyla bakanlıktan haberdar oldunuz. Aklınızda hiç böyle bir şey var mıydı?
Nereden olur? Hatta sitem bile ettim. Demek ki milletten meşruiyet almış, devlet erki olmuş 2 makam bizi incelemişler, devlet bir şey derse “baş üstüne” der diye düşünmüşler. Bizim millete ve devlete bakışımızı biliyorlar. Bu nedenle bunu bir sitem olarak söylemiyorum ama daha önceden bilmek isterdim tabii.
Teklif gelince şükür namazı kıldık
Nasıl karşıladınız?
Yerli Düşünce Derneği'ndeydik. Ben telefonu kapatınca arkadaşlar “Ne oldu” diye sordular. “Sn. Başbakan bakanlık teklif etti” dedim. “Kabul etseydin” dediler. “Devlet bir şey emrederse baş üstüne dedim ya” deyince “Hadi o zaman bir şükür namazı kılalım” dediler. Hep birlikte şükür namazı kıldık.
Daha önce konuşulsaydı sizinle başka bir bakanlık düşünür müydünüz?
Eğer bu işler bir nimetse, ben ömrü hayatımda “nimetin şu kadarı, bu kadarı” diye haşa pazarlık yapmadım. Rabbimin nasibi bu.
Biri kravatbiri puşi takıyor
Maalesef yoğun ve acı bir gündemimiz var. Şehit haberleri alıyoruz. Nasıl değerlendiriyorsunuz yaşananları?
Terörle ilgili devletimiz ve 63. hükümet çok kararlı. Milletimizin kırk yıldır devam ettirdiği feraseti sürdürmesini diliyorum. Terör örgütünün uzantısı olan medya, siyaset, terör örgütüne hizmet ediyor. Birinin elinde keleş var, birinin elinde kalem. Birinin ayağında araziye uygun ayakkabı var, öbürünün ayağında en lüks mağazadan ayakkabı. Birinin boğazında puşi, öbüründe kravat var. Ama bu ülke ile ilgili aynı emelleri aynı hesapları güdüyorlar. Biz 40 yıldır terör örgütü ile değil Çanakkale'de, Malazgirt'te, Kudüs'te karşımızda olanlarla savaşıyoruz.
Batılıya terörü anlatacağız
Kürt vatandaşlarımıza saldırılar söz konusu oldu...
Milletime itidal derken bunu kastediyordum. Uğraştığımız bölücü terör örgütü arkasındakilerin master planı budur. Selahaddin Eyyübi'yle, Nureddin Zengi'nin torunlarını birbirine düşürmektir. Kürt'ün de Türkmen'in de düşmanı, bölücü terör örgütü arkasındaki güçlerdir. Bizim toplumsal bir hakikatimiz var. Beş milyona yakın hane biribiri ile kız alıp vermiş. Kanımız kanımıza karışmış. Aynı zamanda bin yıldır yüce bir medeniyetle yoğrulmuşuz. Bu taşeronluk örgütü, petrole bulandırıp önce Türk milletinin, sonra ümmetin üzerine atılmış bir paçavradır. Çünkü biliyorlar ki ümmetin bu bahadır evladı ayağa kalktığı zaman ümmet ayağa kalkacak. Avrupa ülkeleri ve batının bölücü terör örgütüne verdiği desteği, bu ülkelerin halkları bilse, eminim ki o hükümetleri başlarında tutmazlar. Biz de terör örgütünün arkasında kimler olduğunu anlatacağız. Oradaki basın, yayın kuruluşlarına ilan vermek için hazırlıklar yapıyoruz. Bölücü terör örgütü nedir, Türkiye'ye verdiği zararlar nedir, insanlığa, ekosisteme verdiği zararlar nedir, arkasındaki hesaplar kendi hükümetleri tarafından ne şekilde destekleniyor anlatacağız. Biliyorum ki milli duyarlılığı yüksek iş adamlarımız da bu projemizi destekleyecektir. Böyle bir çalışmayı hayata geçirmek istiyoruz.
Yazıcıoğlu aklıma geldi
Bakanlık teklifi geldiğinde aklınıza Yazıcıoğlu'nun Tacettin Dergahı'na defnedilmesine karşı çıkan tek bakanın Kültür Bakanı olması aklınıza geldi mi?
Elbette. Benim yolum Kültür Bakanlığı ile 2 kez kesişti. Anavatan Partisi ile ittifak yaptığımızda rahmetli Yazıcıoğlu'nun isteğiyle listedeydim, Anavatan için çalıştım. Agah Bey Kültür Bakanı oldu. O zaman “Ben veyahut da Yalçın” demişti. İkincisi ise Sayın Günay ne bizim ne de Muhsin Bey'in hak etmediği bir tavır takındı. Ve çıkarttığı problemin ne hukuki ne de teknik hiçbir geçerliliği yok. Siyasi bir karar sadece.
Bakanlıkla yoğun bir tempo içine girdiniz. Sizi zorluyor mu?
Günde 4 saat uyuyan bir insanım. Gençliğim yurt odalarında, ülkü ocaklarında, kulislerde geçti. Onun için uyku ve yemek benim hayatımda sırada bile değil. Sabah hoca "Allahüekber" deyince kalkarım. Tiroid bezlerim olmadığı için ilacımı alıp bir saat beklemem gerekiyor. Bu esnada mutlaka kültür fizik hareketleri ve spor yapıyorum. Gençliğimde grekoromen güreşte, halterde derecelerim var. Lisede tekvando da çalıştım. 58 yaşındayım hala devam ediyorum. Her sabah tempolu yürüyorum, ağırlık çalışıyorum. Sonra gelip çok hafif bir kahvaltı yapıyorum. İnternetten gazetelere bakıyorum. Ardından günlük çalışma tempomuz başlıyor. Temsili siyasette de, temsili siyaset dışında da aynı yoğunluk aynı tempoda çalışmaya devam ettim.
Anadolu'nun her rengi bizi etkiledi
Milli manevi değerleri ilk nereden aldınız?
Bütün milli manevi terbiyemi ocak başında nenemin kucağında aldım. Bana duaları okutur, ödül olarak, bizim yörenin hamurun yağda kızartılmasıyla yapılan bişi'sinden yapardı. Göçüp geldiğimiz Ahıska'dan bu yana Rus ve Ermeni mezalimini dinleyerek büyüdüm.
Entelektüel dünyanızı hangi eserleri okuyarak geliştirdiniz?
Bizim şartlarımız farklıydı. Ölüm vardı, acı vardı. Solcularla sürekli tartıştığımız için savunduğumuz düşünceleri bilmemiz gerekiyordu. Ben Agah Oktay Güner'in İsraf Ekonomisi ve Verim Ekonomisi'ni neredeyse ezberlemiştim. İlk ve ortaokul yıllarımda ise Kemalettin Tuğcu'nun hemen hemen bütün eserlerini okumuşumdur. Okurken de ağlardım. Ömer Seyfeddin'in Kaşağı'sı beni bir gün yemeden içmeden kesmiştir. Bunların üzerine ideolojik dolgunluğumuzu Nihal Atsız, Kurt Karaca mahlasıyla yazan Fikret Eren, Ahmet Arvasi, Necip Fazıl Kısakürek, Nureddin Topçu, Mehmed Akif, Prof. Osman Turan, Mümtaz Turhan, Prof. Erol Güngör'ün eserleriyle edindim. En son geçtiğimiz günlerde 100 yaşına giren Prof. Dr. Halil İnalcık'ın Tarihe Düşen Notları'nı bitirdim.
Müzik tercihiniz hangi türlerden yana?
Lise yıllarımda Rodrigo'nun gitar konçertosunu elimde dolaştırırdım. Ama Anadolu çocuğu olmamızın getirdiği, halk müziğiyle bir bağımız vardı. O zamanlar saz çalmak çok önemliydi. Ben de kendi kendime öğrendim.
Hala çalıyor musunuz?
35 yıldır sazı elime almadım. Ama elime alsam herhalde bir iki türküyü başını gözünü yarsam da çalarım. Neşet Ertaş beni çok etkilemiştir. Kerkük türkülerine bayılırım. Bach, Beethoven, Vivaldi gibi dünya devlerinin yanında Sâdeddin Kaynak, Avni Anıl, Yusuf Nalkesen gibi bestekârların eserleri de bana büyük zevk verir. Gençliğimde saklı gizli Mahzuni Şerif dinlerdim.
Neden saklı gizli?
Ülkücüyüz ya, halel gelmesin diye. Mahzuni Şerif'i dinleyenler materyalist görüşte, orak çekiç takıyor, Marks diyor, Lenin diyor. Ama ben çok severdim. Sonra hastalandığında da rahmetli Başkanla görüştürdük. Abdürrahim Karakoç'la çok iyi görüştüklerini söyleyebilirim. Neticede Anadolu çocuğuyuz. Her rengi bizi etkiledi.
Bale de opera da senfoni de olacak
Pek çok kişinin merak ettiği şey kültüre bakışınız...
Fikri hayatımın mihenk taşı medeniyet ve kültür değerlerimiz. Bu nedenle bu bakanlığa uzak falan değilim. Turizmin de bir memleket için önemini bilen ama oraya mutlaka milli bir vasıf kazandırmak isteyen biriyim. Turistlerin denizi, kumu, güneşi gördükten sonra değerlerimizle, tarihimizle buluşmasını sağlayacak entegre bir sistem istiyorum. Biz Tanrı dağından başlayıp Malazgirt'ten Kudüs'e, oradan Bizans önlerine, Çanakkale'den, Balkanlardan, Afrika'dan ve insanlığa huzur, barış getiren, merhamet getiren bir milletin çocuklarıyız. Bu kültür ve medeniyet değerlerimiz insanlığa çok şey katar. Ama her ürettiğimizin marka olması ve küresel alıcısının olması lazım.
Peki sizinle aynı dünya görüşünü paylaşmayan insanlar kültür politikaları konusunda endişelenmeliler mi?
Önceliğim tabii ki kendi medeniyetim, kendi kültürümdür. Kendimi sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin kültür bakanı değil medeniyet coğrafyamızın kültür bakanı olarak görüyorum. Fakat başka milletlerin kültür değerleriyle bir kavgam yok. Evet onların senfonileri olacak, ressamlarını bileceğiz. Balenin, operanın yaşatılmasını, ülkemde sergilenmesini, çocuklarımıza öğretilmesini isterim, desteklerim ama kimse bana milletimin çağdaş yüzü, temsil yüzü dedirtemez. Zaten bizim medeniyetimizin tarihinde başka kültürleri, medeniyetleri yakmak yıkmak yoktur.
Bakanlıkla ilgili içinize sinmeyen bir şey var mı?
Özlük haklarımla ilgili basında çıkan iftira türü haberlerin sahipleri kul hakkına giriyorlar. Allah'a havale ediyorum. Ben bu görevden ayrılınca 1700 lira maaş almaya devam edeceğim. Ömür boyu kıyak maaş vs. yoktur. İspatı iftirayı atanlara ait ama ben söylüyorum.