Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Rus savaş uçağının 24 Kasım 2015'te düşürülmesinin ardından bozulan Rusya - Türkiye ilişkileriyle ilgili olarak "Rusya ile ilişkilerin bozuk olduğu dönemde Suriye sınırında uçak bile uçuramıyorduk. Şimdi TSK destekli ÖSO grupları Suriye topraklarında ilerleyişini sürdürüyor" dedi. "MGK toplantılarına katılan bir hükümet yetkilisinden öğrendiğimiz önemli bir bilgi var. Rusya Devlet Başkanı Putin, Erdoğan'la Suriye meselesini konuşurken 'Ben Esad'ın avukatı değilim' diyor. Erdoğan, aynı cümleyi Putin'den birkaç yıl önce Dolmabahçe'de başbakan olarak görüştüğünde de duymuştu" diyen Acet, "Bu bilgiyi aktaran hükümet yetkilisine göre bu, şu anlama geliyor. Rusya açısından Esad, vazgeçilmez olmama durumunu sürdürüyor. Yani Ruslar, Suriye'de istediklerini aldıktan sonra Esad kalsın diye bir ısrar içerisinde olmayacak" iddiasını dile getirdi.
Mehmet Acet'in "Türkiye Rusya yakınlaşması ABD’nin planlarını altüst etti" başlığıyla yayımlanan (12 Ekim 2016) yazısı şöyle:
Biliyorsunuz geçen Eylül ayı sonlarında BM Genel Kurul toplantıları için dünya New York'ta toplanmıştı.
Hikayemiz orada geçiyor.
CIA'nın iki numarası, Türk yetkiliyi karşısında bulunca hesap sorar gibi çıkışıyor.
“Esad'ı öncelikli tehdit olarak gören Suriye politikanızı neden değiştirdiniz?”
Sorunun muhatabı soruya hazırlıklıdır.
“Bu sorunun asıl muhatabı sizsiniz” diye cevap verir.
Ve şunu ekler:
“Esad'ın ömrünü uzatan politikaları asıl siz ürettiniz. Şimdi söyleyin bakalım bunu neden yaptınız?”
İlk ağızdan dinlediğim bu hikayeyi böyle bir yazıya konu etmemin bir sebebi var.
Yazının sonunda, CIA'nın iki numaralı ismi neden böyle çıkıştı, sorusunun cevabının kendiliğinden ortaya çıkacağını düşünüyorum.
ABD 2013'te "Esad kalsın, Erdoğan gitsin" dedi
17 Mayıs 2013'te Beyaz Saray'da yapılan o ünlü görüşme ile ilgili tezimi daha önce bir yazı konusu yapmıştım.
O günkü görüşmelerde bulunan bir ismin aktardığına göre Erdoğan'ın Beyaz Saray randevusundan iki kritik sonuç çıkmıştı.
1- Amerika o görüşmede bize, “Bizden Suriye'ye müdahale konusunda artık bir şey beklemeyin” dedi.
2- O güne kadar Esad'ın gidişi konusunda tavizsiz bir tutum sergileyen ABD yönetimi, o gün bu işten vazgeçtiğini, yan çizdiğini bize göstermiş oldu. Zira masaya getirdikleri sorulardan biri “Esad giderse yerine kim gelecek?” sorusu/kaygısı idi.
Acı gerçek geride kalan 3,5 yılda şu şekilde karşımıza çıktı:
Müttefikimiz ABD'nin Suriye politikası fiilen, “Esad kalsın, Erdoğan gitsin” biçiminde gelişti.
ABD'nin Ortadoğu, daha özelde Irak ve Suriye politikası son yıllarda zaten hepten “Türkiye nerede duruyorsa biz tam karşısında duralım” cümlesine uygun düşecek bir formata bürünmüş durumda.
Yani, şu Musul meselesinde bile PKK ile bu kenti kurtarma planları yapıp Ankara'ya dirsek gösterme tutumunu başka türlü nereye oturtabiliriz ki?
Ha, 15 Temmuz'un başarısız kalması ile bir takım arayışlara girildiği görülmüyor değil, ama bu nereye kadar nasıl sürecek orası belli değil.
Suriye'den devam edelim.
Ankara Suriye meselesinde bir süre önce bir makas değişikliğine gitti.
Suriye'nin kuzeyinde oluşan PKK/PYD oluşumu öncelikli tehdit olarak kabul görmeye başladı.
Esad'ın gidişi meselesi, vazgeçilmiş olmamakla birlikte ikinci derecede önem verilen bir başlık haline geldi.
İşte bu taktiksel değişim, sonuçları itibariyle, 'gol olup' ABD'nin kalesine girdi.
Neden derseniz, Türkiye'nin Suriye meselesinde kımıldayamayacak hale gelmesi sayesinde ABD kendi ajandasını uygulama imkanı bulmuştu.
O sayede sınırımızın güneyinde boylu boyunca bir PKK devleti kurulması projesi takır takır işliyordu.
Ama şimdi öyle değil.
Putin: Esad'ın avukatı değilim
Rusya ile ilişkilerin bozuk olduğu dönemde Suriye sınırında uçak bile uçuramıyorduk.
Şimdi TSK destekli ÖSO grupları Suriye topraklarında ilerleyişini sürdürüyor.
ABD'nin PKK kuşağı projesi Fırat Kalkanı operasyonu ile ciddi bir yara aldı.
Son dönemde “Gelin Suriye işini yeniden birlikte çalışalım”çağrılarının Washington'dan geliyor olması dikkat çekici.
MGK toplantılarına katılan bir hükümet yetkilisinden öğrendiğimiz önemli bir bilgi var.
O da şu:
Rusya Devlet Başkanı Putin, Erdoğan'la Suriye meselesini konuşurken“Ben Esad'ın avukatı değilim” diyor.
Erdoğan, aynı cümleyi Putin'den birkaç yıl önce Dolmabahçe'de başbakan olarak görüştüğünde de duymuştu.
Bu bilgiyi aktaran hükümet yetkilisine göre bu, şu anlama geliyor:
Rusya açısından Esad, vazgeçilmez olmama durumunu sürdürüyor.
Yani Ruslar, Suriye'de istediklerini aldıktan sonra Esad kalsın diye bir ısrar içerisinde olmayacak.
Ankara zaten tam da bu noktaya oynuyor.
Rus tarafına “Suriye'de istediğiniz Üs'leri elde ettiniz, artık gelin bu işi bitirelim” telkininde bulunuyor.
Bir başbakan yardımcısının ifadesiyle Rusya ile ilişkilerin düzelmesi, ABD'nin Suriye ve Irak'taki hesaplarını alt üst ediyor.
Şimdi bir şey daha oldu.
Önceki gün İstanbul'da Erdoğan-Putin zirvesi devam ederken, Hava Savunma Sistemleri İhalesi'ne Rusların da dahil edileceği haberinin uçurulması, Batılı müttefiklerimiz için yeni bir stres alanı doğurdu.
CIA'nın ikinci adamının New York'ta rastladığı Türk yetkiliye çıkışmasının sebebi şimdi daha iyi anlaşılmış olmalı.