2011 yılında kuvvet komutanları ile birlikte istifa eden eski Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in TSK mensuplarına yönelik düzenlenen operasyonları durdurması için dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ı ikna ettiği öne sürüldü. Sözcü yazarı Uğur Dündar, "Bildiği gerçekleri dile getirmekle yetinmeyip, savcıların iddialarını çürüten sayısız belgeyle dolu klasörleri özellikle Başbakan'a takdim ettiği, bazen sabahlara kadar süren bu görüşmelerde Erdoğan'ın samimi biçimde ikna olduğu izlenimini verdiği, ama belki de kabinedeki bazı çalışma arkadaşlarından gelen farklı telkinler ve ısrarlar sonucunda operasyonlara desteğini sürdürmek zorunda kaldığı, Bunun üzerine Koşaner ve silah arkadaşlarına istifadan başka seçeneğin bırakılmadığı öne sürülüyor" iddiasını gündeme getirdi.
Dündar, "Hemen belirteyim, bunlar benim güvenilir kaynaklardan aldığım ve doğruluğuna adım gibi emin olduğum bilgiler" ifadesini kullandı.
Uğur Dündar'ın "Işık Paşa ve Necdet Bey arasındaki fark!.." başlığıyla yayımlanan (4 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) 27. Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Işık Koşaner'i ikimizin de yazlığının olduğu semtte tanıdım. Kendisiyle birlikte istifa eden Deniz Kuvvetleri Komutanlarından Emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit de, yazları aynı yörede oturur…
Işık Paşa'yı tanıyan herkes söze; tevazusunu, sakin ve güvenilir kişiliğini anlatmakla başlar.
Anlatılanların doğruluğuna bu yaz, bir akaryakıt istasyonunda kendi gözlerimle tanık oldum. Aracıma yakıt ikmali yaparken, sağ ön taraftaki pompaya 2011 model bir Renault Megane otomobil yanaştı. Direksiyondaki ak saçlı kişi, kaç litre benzin alacağını söyledikten sonra, kredi kartıyla ödeme yapmak için markete girdi. Işık Paşa'ya benzetmiş ama emin olmadan istasyondan ayrılmak istememiştim. O nedenle çıkıncaya kadar bekledim. Yanılmamıştım. Aracı kullanan, yakıt parasını cebinden ödeyen Işık Koşaner'di…
Sonradan öğrendim ki, önerilen lüks makam aracını kabul etmemiş ve bir astsubayın korumasında, kendi özel otomobilini kullanmayı sürdürmüş…
* * *
Emekli Oramiral Eşref Uğur Yiğit de adı gibi “yiğit” bir askerdir. Tüm silah arkadaşları onu sever, sayar. Eskişehir'deki Halk Arenası'nın değerli konukları arasında yer alanBalyoz kumpası mağdurlarından, Kardak Kayalıkları kahramanı, Emekli Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen de kendisinden saygıyla söz etmişti. Hatta yargılandığı süreçle ilgili bir anısını paylaşırken “Yiğit Amiral gibi komutanlar duruşmalara geldiklerinde tüm sanıkların ayağa kalktığını, onlar oturun demeden oturmadıklarını, ama ‘Bey' olarak anılan komutanlar için aynı davranışı yapmayı hiç düşünmediklerini” söylemişti!..
* * *
FETÖ kumpası kurbanı bir deniz subayının cenaze töreninde, televizyon muhabirlerinin “Emrinizdeki subaylar size suikast düzenleyeceklermiş! Bu konuda ne düşünüyorsunuz” diye sorduklarında Yiğit komutan tokat atarcasına şu cevabı vermişti:
“Bırakın suikast düzenlemeyi, o kahraman subaylar gerektiğinde benim için canlarını feda ederler!..”
* * *
Necdet Bey'i hiç tanımadım. Karşılaşmak, hatta telefonda konuşmak bile kısmet olmadı.
Ama adı geçtiğinde nedense gözümün önüne hep, 25 Mehmetçiğin şehit olduğu Afyon'daki cephanelik patlamasından sonra Vali İrfan Balkanlıoğlu'ndan hediye kilim, sucuk ve lokum alırken çektirdiği o gülücüklü fotoğraf gelir!..
* * *
FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardındaki gerçekleri araştırmak amacıyla Meclis'te kurulan komisyon dinlemek için Necdet Bey'i de davet etti. Ancak o, soruları Meclis”te şifahen yanıtlamak yerine, yazılı olarak cevaplamak isteyince, kamuoyunda “komisyondan kaçıyor” tartışması başladı. Bunun üzerine Necdet Bey “Ne kaçması, eğer kaçacak olsaydım 2011'de kaçardım. Tam tersine ben kalıp, taşın altına elimi koydum” şeklinde bir açıklama yaptı!..
Böylece dönemin Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner başta olmak üzere, onunla birlikte istifa eden kuvvet komutanlarını “taşın altına elini koymaktan kaçmakla” suçladı!..
Necdet Bey'in ithamına sert tonda cevap veren Işık Paşa “Şartlar değişmediği halde o görevde kalmayı istedi” dedi.
Bu açıklamayla onun “FETÖ”nün kumpas sürecini tersine çeviremeyeceğini bildiği halde Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna, yani Mareşal Fevzi Çakmak'ın makamına oturmuş olmak için görevi üstlendiğini” ima etti.
* * *
Koşaner'in “Şartlar değişmediği halde” diyerek yaptığı tespit çok önemli.
Çünkü kendisinin Genelkurmay Başkanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'la birçok kez konuştuğu ve “Operasyonların Türk Silahlı Kuvvetleri'ni çökertmek amacıyla FETÖ'nün taşeronluğunda kurgulanmış bir uluslararası kumpas olduğunu, arkadaşlarının yurtseverliğinden ve meslek sevgisinden emin bulunduğunu” anlattığı biliniyor.
Bildiği gerçekleri dile getirmekle yetinmeyip, savcıların iddialarını çürüten sayısız belgeyle dolu klasörleri özellikle Başbakan'a takdim ettiği… Bazen sabahlara kadar süren bu görüşmelerde Erdoğan'ın samimi biçimde ikna olduğu izlenimini verdiği… Ama belki de kabinedeki bazı çalışma arkadaşlarından gelen farklı telkinler ve ısrarlar sonucunda operasyonlara desteğini sürdürmek zorunda kaldığı… Bunun üzerine Koşaner ve silah arkadaşlarına istifadan başka seçeneğin bırakılmadığı öne sürülüyor…
Hemen belirteyim, bunlar benim güvenilir kaynaklardan aldığım ve doğruluğuna adım gibi emin olduğum bilgiler…
* * *
Eğer FETÖ, önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı, sonra da 17-25 Aralık operasyonuyla Tayyip Erdoğan'ı hedef seçmemiş olsa, TSK'nın yurtsever, pırıltılı ve kahraman askerleri, muhalif aydınlar, siyasetçi ve gazeteciler zindanda çürümeye devam edeceklerdi…
* * *
Bu nedenle kurtuldular.
Yoksa Necdet Bey taşın altına elini koyar gibi yaptığı için değil!
Kimin elinin taşın altında, kimin üstünde olduğunu ise tarih gösterecek!..