Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Meclis'ten geçerek referandum sürecine giren ve partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "AK Parti ve MHP’nin oy toplamı 7 Haziran’a göre % 57.2; 1 Kasım seçimi baz alınırsa da % 61.4. Buna diğerlerinden gelmesi muhtemel olanlar da eklendiğinde % 66 oranına ulaşılıyor. Bu açıdan referandumda % 55 eşik kabul edilip, % 60’ın üzerinin başarıyı getireceğine atıf yapılıyor" iddiasını ileri sürdü. Sarıkaya, "'Referandum seçim değil, seçimin yolunu açan bir eşik; bu % 55’in altında kalırsa Cumhurbaşkanlığı seçimini zora sokar' cümlesi yüksek sesle söyleniyor" diye yazdı.
Muharrem Sarıkaya'nın "Eşik seviyesi" başlığıyla yayımlanan (31 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Öyle sandık sonuçları vardır ki yarısının bir gıdım üstü kazanmak için yeterlidir.
Bazen de yarının üstü kâfi gelmez.
Özellikle de siyasal oylamalarda...
O nedenle siyasal sistemde karar verici oydaşmalar, “nispi”, “mutlak” ve “yüzdesel veya oransal” diye isimlendirilen üç farklı çoğunluk sistemiyle belirlenir.
Bugün seçimlerde uygulanan nispi temsilde, bütünün yarısının altındaki nisaba denk düşen oy almış olsa da kazanmış sayılır veya çoğunluğu elde eder.
Mutlak çoğunlukta ise kullanılan, yani sandığa giden oyların yarısından bir fazlasını elde etmek, kazanmak için yeterlidir.
Referandumlarda da bu geçerlidir.
Ertesi gün ölçütü
Oransal çoğunluk sisteminde ise toplam oyların ne kadarının alınması gerektiği önemlidir.
Örneğin, Anayasa’nın TBMM’den referandumlu geçmesi için gereken beşte üç çoğunluğun bulunma zorunluluğu gibi...
Esas alınan orandır, bütünün üzerinden alınan miktara bakılır.
Ya da elde olan gücün kazanılan kısmıyla ilgilidir.
İttifak kurup seçime giren partilerin ulaştıkları oy oranları ölçülürken de bu sistem geçerlidir.
Çünkü uygulandığı an için sonuç doğrucu etkisi olmamakla birlikte gelecek tayini için önemlidir.
ANAP ile BBP’nin 1995’teki “kutsal ittifakı” ikisinin toplamını elde etmeleri bir tarafa, ANAP’ın bir önceki seçimde aldığı % 24 oyu, % 19’a geriletti.
Refah ile MHP’nin 1991 ittifakı ise birlikte barajı aşmasına katkı verdiği gibi ikisinin güçlenmesinin yolunu da açtı ve sonraki yıllarda iktidar ortaklığına taşıdı.
Meşruiyet debisi
Bütün bunları sıralamamın nedeni, AK Parti’nin referandumda kamuoyu oluşturma sürecini üstlenen ekibin yaptığı çalışma...
Aktardıklarına göre hesaplamaları referanduma katılan seçmenin % 50’sinden bir fazlasının oyuna odaklı değil.
AK Parti ve MHP’nin oy toplamına, HDP ve diğer partilerden başkanlık sistemine sıcak bakanlardan gelmesi muhtemel oy miktarını ekliyorlar.
AK Parti ve MHP’nin oy toplamı 7 Haziran’a göre % 57.2; 1 Kasım seçimi baz alınırsa da % 61.4.
Buna diğerlerinden gelmesi muhtemel olanlar da eklendiğinde % 66 oranına ulaşılıyor.
Bu açıdan referandumda % 55 eşik kabul edilip, % 60’ın üzerinin başarıyı getireceğine atıf yapılıyor.
“Referandum seçim değil, seçimin yolunu açan bir eşik; bu % 55’in altında kalırsa Cumhurbaşkanlığı seçimini zora sokar” cümlesi yüksek sesle söyleniyor.
Sandıktan çıkacak oranın kritik eşiği aşması için referandum sonrası MHP ile ortak milli mutabakat hükümeti kurulaca- ğının önceden kamuoyuna net bir şekilde verilmesi gerektiği güçlü bir şekilde tavsiye ediliyor.
Ayrıca “sandığa gitmeme” tartışması süren HDP’nin mütedeyyin kesiminden başkanlığa destek mesajları gelmeye baş- ladığı sırada gerçekleşen gözaltılara dikkat çekiliyor.
HDP’nin mütedeyyin kesiminden Hüda Kaya, Altan Tan ve parti sözcüsü Ayhan Bilgen’in arka arkaya gözaltına alınması sorgulanıyor.
AK Parti’de hesapların son tahlilde Cumhurbaşkanı’na odaklandığı da “Meydanlarda şapkadan yine tavşan çıkarır” vurgusuyla dile getiriliyor.
Ankara’da hesaplar çok ince yapılıyor...