Her yıl tonlarca yiyecek çöpe atılıyor. Atılan besinlerin çoğu, son kullanım tarihi geçmiş olan yiyecek ve içecekler ama acaba bu besinlerin bir kısmı yine de sakıncasız şekilde tüketilebilir mi?
Michael Mosley’nin BBC Türkçe’deki haberine göre, küflenme uzmanı Dr. Patrick Hickey'in rehberliğinde en iyi dönemlerini geri bırakmış bazı besinleri denendi.
Besin paketlerine konan "... tarihinden ünce tüketmeniz tavsiye edilir" ve "son satış tarihi" ifadeleri esnek şekilde yorumlanabiliyor.
Küflenmiş yumuşak peynirler atılmalı
Bu deneyde karşımıza ilk çıkan, tarihi geçmekte olan çedar peyniriydi. Dr. Hickey, bıçağı peynirin küflü kısmına saplamadan bu bölümün olduğu gibi kesilip atılması halinde peynirin geri kalan kısmının yenmesinde bir sakınca olmadığını söyledi. Çedar ve parmesan peynirleri, kuru peynirler. Küfün oluşması için rutubet gerektiğinden bu peynirlerdeki küf tabakası yüzeyin altlarına pek inmiyor.
Tabii kimi peynirler özel olarak küflendiriliyor. Stilton ve rokfor gibi kuvvetli küflü peynirlerin üretiminde "penicillium roqueforti" kullanılıyor.
Yumuşak peynirlerdeyse, küf özel olarak peynire eklenmediği takdirde, küf belirtisi Listeria ve Salmonella gibi zararlı bakterilerin işaretçisi olabiliyor. Dolayısıyla küflenmiş yumuşak peynirleri atmak gerekli.
Ekmeğin üzerindeki siyah lekeler tehlikeli
Peki ya, yer yer beyaz ve mavi küf izleri görülen ekmeği ne yapmalı?
Dr. Patrick Hickey, küflü kabuk kısmı kesilip atıldıktan ve ekmek kızartıldıktan sonra bir sorun olmayacağını, zira küfün derine inmediğini söylüyor; "Ama ekmeğin üzerinde siyah lekeler oluştuğunda durum tehlikeli" diyor.
Buzdolabının arkalarında unutulmuş sebze ve meyveye gelince...
Kaygan bir tabakayla kaplı kabak ve havuçlarda bu duruma yüzeyde büyüyen bakteri kolonileri neden olduğundan bu sebzeler, pişirilerek tüketilse bile, mide rahatsızlıkları ve ishale yol açabilir. Dolayısıyla atılmalı.
Meyveler, içlerindeki asidin zararlı bakterileri engellemesi yüzünden sebzelere göre daha dayanıklı. Açılmış reçel kavanozlarının içinde oluşan küf tabakasının da bir sakıncasının olmadığı, tabakanın alınmasıyla yenilebileceği belirtiliyor.
Küf tutmuş kabuklu yemişlerden uzak durulmalı
Ancak dikkatli olunması gereken bir meyve var ki, o da elma.
Dr. Patrick Hickey, elmanın çok uzun süre dayanabildiğini ama kabuğunda bir delinme olduğu takdirde bakterilerin meyveye girebileceğini söylüyor ve geçmişte patulin adlı zehirli madde bulunan kötü elma sularını içmiş olan kişilerde zehirlenme belirtileri görüldüğünü belirtiyor.
Küf tutmuş sert kabuklu yemişler ise, Aspergillus flavus adlı bir küf mantarı içerdikleri için özellikle tehlikeli.
Dr. Hickey, bu küf türü insan için en zararlı zehirleri üretiyor. Zehirli madde karaciğerde toplanıyor ve karaciğer kanserine yol açabiliyor. Sert kabuklu yemişlerin kabuklarında herhangi bir küf yoksa ve içleri de tamamen temiz görünümlüyse, yenmelerinde bir sorun yok.
Soğuk makarnayı daha az kalori alınmasını sağlıyor
Çoğu besinin taze taze yenmesi en iyisi; ama makarna, pirinç ve patates gibi bazı nişastalı besinlerin kalıntıları, yeni pişirilmiş hallerinden daha sağlıklı.
Nişastalı besinleri pişirip sonra soğumaya bırakmak besinin yapısını değiştiriyor ve bu yemekler sindirim sisteminde karbohidratları ayrıştıran enzimlere karşı daha dirençli hale geliyor.
Dolayısıyla makarnayı soğuk yemek, daha az kalori alınması anlamına geliyor.
Daha da şaşırtıcı olan noktaysa, soğuk makarnanın ısıtılması sırasında besinin daha da dirençli hale gelmesi ve taze pişmiş makarnaya kıyasla % 50 daha az kan şekeri oluşması sonucunu doğuruyor.
Ancak pişmiş pirincin, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyor. Böyle yapılırsa pilavın, yiyecek zehirlenmesine yol açabilecek zehirli maddeler üretebileceği kaydediliyor. Ama kalmış pilav hemen boz dolabına konması halinde, iki gün daha yenilebilir.
Aynı şey patates için de geçerli. Pişmiş, soğutulmuş patatesi, dilimleyip hafifçe kızartabilirsiniz örneğin.