30 Temmuz-2 Ağustos tarihleri arasında 9. Kez gerçekleştirilen Munzur Kültür ve Doğa Festivali, belki de burada dile getirilecek olan bazı özelliklerin çok ötesinde incelenmeye değer bir etkinlik olarak dikkat çekti. Merkezinde sadece 28.000 dolayında nüfusun bulunduğu bu küçük kent, on binlerce insanın katıldığı ve uluslararası etkileri olan büyük bir festivale ev sahipliği yaptı.
Bilindiği gibi festival organizasyonları Türkiye’de özellikle 1980’li yıllarda görülmeye başlandı. Kent ve kasabalarda merkezi bir tema etrafında düzenlenen etkinliklerle yerel yönetimler hem hemşehrilik bağını yeniden inşa ediyor hem de kentlerini/kasabalarını ulusal ve uluslararası düzeyde tanıtmayı hedefliyorlardı. Bu nedenle festival alanları hemşehrilerin buluştuğu, müzik başta olmak üzere çeşitli etkinliklerin gerçekleştiği ve politikacıların sahneye çıktığı bir gösteri mekanına dönüşüyordu. Kayısı, Kiraz, domates, üzüm vb. gibi nesnelerle adlandırılan bu festivaller giderek bir geleneğe dönüştü.
Ancak Dersim/Tunceli’de gerçekleştirilen Doğa ve Kültür Festivali birçok yönüyle bu gelenekten öte bir anlam taşıyor. Programı, içeriği, katılımcıların profili ve etkinliklerin içerikleri yönünden uluslar arası bir akademik toplantı, muhalif bir politik gösteri, gönüllü bir çevre hareketi, inanç merkezine yapılan bir yolculuk, ideolojik bir tartışma platformu ve daha birçok özelliği bünyesinde barındıran bir “etkinlikler etkinliği” gibi değerlendirilebilir. Bunu anlamak için sadece festival programlarına bakmak bile yeterlidir.
9. Munzur Kültür ve Doğa Festivali programı da bu yargıyı destekler biçimde hazırlanmıştı. Buna göre dört gün içinde kentte ve ilçelerde 115 etkinlik gerçekleştirildi. Programı kategorik olarak sınıflamak gerekirse dil, kültür, inanç, politik, tarih, sosyoloji, psikoloji iktisat gibi sosyal bilimler alanlarından, sanatsal etkinlikler, politik toplantılar, çevre/ekoloji gibi geniş bir alana doğru yayıldığı gözleniyordu. Üstelik bütün bu etkinlikler sadece kent merkezinde değil ilçelerde de örgütlenmişti. Aynı anda kentin her yerinde başka bir etkinlikle karşılaşmak mümkündü.
Kabaca gözlendiği gibi kent, festival vesilesiyle gerçekten de tarihi günlerinden bir dönem yaşadı. Yüzlerce akademisyen, uzman, araştırmacı, öğrenci sözü edilen tarihlerde Tunceli’de bulundu. “Normal” zamanlarda günde üç-beş aracın geçtiği yollarda araç ve insan seli oluştu. Ciddi bir güvenlik sorununun yaşanmaması da katılımı olumlu yönde etkiledi.
Festivalden Önce Festival Havası ve Resmi Açılış
Aslında Tunceli/Dersim’de festival daha resmen başlamadan, “başlamıştı”. Kentin her yanına asılan bez afişler ve bilbordlardaki duyurular bu festivale yüklenen anlamı açıkça yansıtıyordu. Çoğunlukla yerel dille (Zazaki Kırmanciki) yazılmış afişlerde festivalin dil ve kültür açısından anlamı vurgulanıyordu. Onlarca standın yan yana açıldığı Kışla Önü daha festival başlamadan canlı ve kalabalık topluluğuyla adeta resmi olmayan bir festival gibiydi. Kentin yerel kurumları ve politik örgütler büyük ölçüde burada toplanmıştı. Genellikle sosyalist grupların pankartlarının süslediği bu alanda Dersim’in tarihsel figürü Seyit Rıza’nın da büyük boy bir bez afişi yerleştirilmişti. Munzur Vadisinin korunması ve birinci derece SİT alanı ilan edilmesi talebini içeren afişler de belirgin bir dikkat çekiyordu.
Oysa ortada daha festivalin programı bile yoktu. Aylardır süren hazırlıklar belki de bu kente has özellikler nedeniyle programın erken bir tarihte bitirilmesini engellemişti. Kentte örgütlü ya da kentle ilişkili onlarca kurumun ortak bir program oluşturma çabası anlaşılan oldukça güç olmuştu. Bu yüzden festivalin yazılı programı ancak festivale saatler kala kente ulaştı. Bu gecikmenin mutlaka etkinliklere olumsuz yansıyacağı varsayıldı. Ancak yine de bu etki fazla hissedilmedi.
Bununla birlikte festivale ilişkin önemli bir ihtiyaç bu programa ulaşmaktı. Daha ilk saatlerde programı içeren broşürler tükenmişti. Bunda, programın yeterli sayıda basılmaması kadar bu nitelikte bir programa ulaşma yönündeki yoğun istekler de etkili oldu. Program gerçekten de doluydu ve bu etkinlikleri takip edebilmek için bir programın elde bulunması zorunluydu.
Festival resmen bu ortamda başladı. Kent merkezinden Munzur Nehri üzerindeki Mavi Köprü’ye yürüyüş ve ardından yapılan açılış konuşmalarında ilkler yaşandı. Kentin Belediye Başkanı kapsayıcı bir konuşma yaptı. Kürt sorununun “asli muhataplarıyla” çözülebileceğini söyleyen il milletvekilinin ardından kentin valisi birlik ve bütünlüğü vurgulayan bir konuşma yaptı. Daha birkaç yıl önce asla bir arada düşünemeyeceğimiz figürler artarda konuşuyorlardı. İsimleri anılmasa da hem protokolde hem de yürüyüş boyunca Tunceli Üniversitesi Rektör Vekili de oradaydı.
Açılış konuşmalarında bölgenin çoğulcu özellikleri ve kültürel hoşgörüsü vurgulanırken ilin diğer milletvekili Kamer Genç’e söz verilmesi belli ki öngörülmemişti. Bu durum herhalde öncelikle Kamer Genç’i rahatsız etmişti ki fiilen sahneye çıktı ve konuşmasını yaptı. Kamer Genç bir bakıma “haksızlık” saydığı bu durumu kendi bireysel girişimiyle aşmaya çalıştı. Fakat konuşma sırasında mikrofonun sesinin kısılması izleyicilerde de ciddi bir rahatsızlık yarattı ve bu durum tepkiye yol açtı. Kamer Genç’in sesinin kısılması, alkışlarla protesto edildi. Bu başlangıç, festivalin sorunlara açık olduğu gibi bir genel kanıya yol açtıysa da böyle olmadı.
Etkinliklerin Nitelikleri ya da Nitelikli Etkinlikler
Festival etkinlikleri gerçekten çok çeşitli alanları kapsıyordu. Edebiyattan Müziğe, Sosyoloji’den Ekolojiye kadar farklı disiplinlerin kesiştiği etkinlikler düzenlendi.
Sanatsal etkinlikler arasında da yörenin halk oyunları, tiyatro gösterimleri, konserler, resim, karikatür ve heykel sergileri yer alıyordu. Tiyatro gösterimlerinde çocuklara yönelik oyunlar dikkat çekiyordu. Müzik etkinlikleri içinde Sezen Aksu ve Zerrin Özer gibi ülke düzeyinde tanınan sanatçılar, yine ülke düzeyinde tanınan bölge kökenli sanatçılar, politik kimliği baskın müzik gruplarının oluşturduğu onlarca isme yer verilmişti. Şiir Söyleşileri ya da şiirli söyleşiler, sinema ve belgesel gösterimleri de festival etkinlikleri arasında yer almaktaydı. Gerçekte bütün bu sanat etkinliklerine de siyaset, tarih, sosyoloji gibi alanların eşlik ettiğini de vurgulamak gerekir.
Bir başka tematik vurgu ise kültür ve dil ve inanç alanıyla ilgiliydi. Bu bağlamda Dersim’in temel tanımlayıcı özelliklerinden biri olan Alevi kimliği çeşitli yönleriyle yoğun biçimde işlendi. Aynı şekilde “dil ve kültür” e ilişkin etkinlikler de ciddi bir ilginin konusuydu. Sorularla ve katkılarla zenginleşen bu paneller adeta uluslar arası bilimsel kongrelere benzer formatta gerçekleştirildi.
Yine bu çerçevede Kürt sorunu da festivalin en önemli temalarından biri olarak bir dizi toplantıda işlendi. Bu alanda akademik çalışmaları olan uzmanlar ve araştırmacıların katıldığı paneller de oldukça canlıydı. Söylemeye gerek yok ki Dersim’le birlikte adeta otomatik olarak akla gelen 38 vakası festival etkinlikleri içinde yoğun olarak işlendi. Fakat bu alanda çalışmaları bulunan ve bu özelliğiyle tanınan kimi araştırmacıların bu programlarda bulunmamış olmaları bir eksiklik olarak göze çarpıyordu.
Bütün bu paneller içinde bölgede de izleri olan Ermeni toplumunun trajedisi de işlendi. Dil ve kültür konusuyla ilgili yapılan bir panelin konuşmacılarından birisi bir Ermeni akademisyen idi. Aynı şekilde ülkenin ve bölgenin diğer azınlık grupları da panellerde ya da diğer etkinliklerde yer almıştı.
Kadın ve aile içi şiddet meselesi festival programında yer alan konulardan biriydi. Kentte kadının gündelik hayattaki yeri hemen her açıdan gözlenebilecek kadar açık olan bu toplumda bu meseleye yönelik ilgi de gerçekten dikkate değerdi.
Munzur Festivalinin bu yıl temel sloganı “Munzur Birinci Derece Doğal SİT alanı ilan edilsin” idi. Dolayısıyla Munzur Vadisine yapılacak barajlara karşı zaten uzun süredir var olan duyarlılık hali bu festivaldeki etkinliklere de yansıdı. Bu alanın değişik yönlerini çalışan akademisyenlerin Munzuru Koruma panellerinde bir araya gelmesi son derece önemliydi. Zira Türkiye’nin en güzel vadilerinden biri barajlara feda edilmek isteniyordu. Bunun tamamlayan bir etkinlik olarak Kentleşme, Ekoloji ve Yerel yönetim sorunları paneline gösterilen ilgi çok güçlüydü.
Festivalde bu yıl ilk kez üniversite konulu bir panel düzenlendi. Kentte son yılların önemli olaylarından biri üniversitenin inşası idi. Ne var ki “Üniversitede Tunceli Tunceli’de Üniversite” başlıklı panel yeterince ilgi bulamamış görünüyordu. Belki de bunda, panelin sabah saat 10.00 da başlaması bir ölçüde etkili olmuştu. Çünkü etkinlikler genellikle saat 12.00’den sonra başlamaktaydı. Fakat yine de çeşitli nedenlerle Dersim’lilerin üniversiteye mesafeli yaklaştıkları gözlerden kaçmıyordu.
Daha bir dizi konu festival etkinlikleri içerisinde işlendi. Bunlar arasında göç, ekonomik kriz, gündelik hayat gibi başlıklar ve memleketin önemli bir toplumsal problemi olan Hapishaneler de yer alıyordu. Şaşırtıcı gelebilir ama 200. Yılında Darwin, Kuantum Düşünce Tekniği üzerine konferanslar ve futbol turnuvası ile plaj voleybolu da etkinlikler için de yer alıyordu.
Dört güne sığdırılan festival etkinlikleri aynı zamanda ilçelere de taşınmıştı. Aynı anda hem kent merkezinde hem de Nazimiye, Pertek, Hozat, Mazgirt ve Ovacık’ta etkinlikler gerçekleşmekteydi. Programa göre bazı konuşmacıların aynı anda hem kent merkezinde hem de ilçelerde gerçekleşen panellerde nasıl yer alabileceği anlaşılmamış olsa da kentin her yerinden analitik sesler yükseliyordu.
Açılış Törenini Anımsatan Kapanış Etkinliği
Festivalin açılış Munzur Nehri üzerindeki Mavi Köprü’de yapılmıştı. Kapanışı da Stadyumda ve konser bitiminde yapılacaktı. Bitime doğru sanatçı Zerrin Özer’in programına zaman yetersizliği nedeniyle “müdahale” edilmesinin yarattığı gerginlik ciddi bir kitlesel tepki doğurdu. Sanatçı konuşurken mikrofonun sesinin kısılması kitle tarafından büyük bir ayıp sayıldı ve stattaki izleyicilerin büyük bölümü dağıldı. Açılışta Kamer Genç’e yapılan uygulama kapanışta Zerrin Özer’e yapılmıştı. Belediye Başkanının durumu toparlama girişimi elbette önemliydi ama artık ortada bir sorun vardı.
Açılışında ve kapanışında bu tür bazı problemlerin yaşandığı 9. Munzur Kültür ve Doğa Festivali yine de zengin içeriği ve bir arada olma halinin yansıdığı toplumsal görüntüsüyle uzun süre belleklerde kalmayı hak edecek ciddi bir etkinlikti. Çoğul kimliklerin kentinde bir arada olma halinin korunması daha iyi festivallerin örgütlenmesi için en önemli dinamik gibi duruyor.